HABER MERKEZİ- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atadığı Melih Bulu’yu protesto eden öğrenciler dersleri boykot ederek “Meşru olmayan kayyumlara, korku resimlerine karşı omuz omuza durmak için, hukuksuz kararları kabul etmiyoruz” şiarıyla Kadıköy Rıhtım’da basın açıklaması gerçekleştirmek istediler.
Polis eylem yapmak isteyen üniversite öğrencilerine saldırdı. En az 35 öğrenci ters kelepçe yapılarak gözaltına alındı.
Üniversite öğrencisi Hasan Doğan’ın, gözaltında işkence gördüğü ve kulağından kan geldiği görüntülendi. Doğan’ın gözaltı aracında bekletildiği ve gerekli tıbbi mücadelenin hala yapılmadığını söyleyen ÖHD üyesi Avukat Abdullah Bışaroğlu, avukatların da darp edildiğini aktardı.
Saldırının ardından Eğitim-Sen’de basın açıklaması okundu.
Açıklama da şu ifadelere yer verildi:
Boğaziçi Üniversitesi’ne 12. Cumhurbaşkanı tarafından atanan AKP’li kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı direnişimiz; baskılara, gözaltılara, tutuklamalara rağmen ilk günkü inat ve kararlılıkla devam ediyor. Boğaziçi direnişine destek verdiği için 11 arkadaşımız tutuklamışlardı ama biz direnişimizle dokuzunu aldık ve yarın da Anıl ve Şilan’ı alacağımızı buradan ilan ediyoruz.
‘DİRENİŞTE ISRARCIYIZ!’
Melih Bulu, devletin üniversitelerde hegemonya kurma çabasının bir ürünü olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmıştır. Biz bu çabaları, kayyumların her türlü topluluk ve kulüp faaliyetlerini engellemesinden, kampüslerdeki hak arayışlarını engellemelerinden, üniversitenin öznesi olan öğrencilerin söz hakkını yok saymasından biliyoruz. Melih Bulu da kendisi gibi atanmış olan kayyum rektörlerin icraatlarını takip ederek, göreve geldiğinde Boğaziçi Üniversitesi’ni yandaşlarını atayarak, öğrencilere soruşturma açarak, BULGBTİ+ kulübünü kapatarak, iktidarın ona verdiği misyonu yerine getirmeye çalışıyor. Göreve geldiği günden itibaren öğrencileri hedef göstermekten de geri durmayan Melih ve iktidar, LGBTİQ+’ları hedef tahtasına koyarak bizleri ayrıştırmaya, mücadelemizi sönümlendirmeye çalıştı. Gökkuşağı bayrağı taşıyan öğrencilere soruşturma açıldı, LGBTİQ+’ları işkence ile gözaltına alındı, gözaltında işkence ve tecavüz tehditlerine maruz bırakıldı. Biz bu baskı ve zor politikalarına her zaman direnişimizle cevap verdik. 3 aydır süren direnişimizde her gün sokakta meydanda kampüste haykırdığımız gibi kendimizi var ettiğimiz alanları biz yaratacağız, kimliğimizi, bayrağımızı yasaklasanız da her yerde taşıyamaya devam edeceğiz çünkü onların yasaklarınız bizi bağlamıyor. Üniversitelerin özneleri olan bizler söz yetki kararı elimize alana kadar direnişte ısrarcıyız!
‘ÜNİVERSİTE CEZAEVİNE ÇEVRİLDİ’
İktidarın hegemonyasını üniversitelerde kurmaya çalışan diğer kayyum rektörleri de unutmadık elbette. Polisin kampüslere girmesinden üniversitelerin bölünmesine, birçok kararda ilk sırada boy gösteren Mahmut Ak, üniversitelerinde kapanmasını fırsat bilerek, öğrencilerin yaşam alanı olan Hergele Meydanı’na demir parmaklıklı kapılar koyarak üniversiteyi adeta cezaevine çevirdi. İBB’nin İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı hakkında aldığı restorasyon kararına karşı ne kayyum rektör Mahmut Ak, ne de İBB öğrencilere net bir açıklama yapmadı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin kayyum rektörü, öğrencilere sormadan Davutpaşa Yerleşkesi’nin bir bölümünü millet bahçesi yapılması için peşkeş çekti. Bir diğer icraatı ise, depremi çocuk evliliklerinin yasaklanmasına bağlayan çocuğa yönelik cinsel istismar savunucusu Bedri Gencer’in okulla ilişkisini kesmeyerek, Gencer’i korudu.
12.Cumhurbaşkanı’nın mezunu olduğunu iddia ettiği Marmara Üniversitesi’nde ise, kayyum rektörlerin kampüsleri parçalayarak peşkeş çekmesi ile öğrencilerin alanları yok edildi. Nişantaşı Yerleşkesi, AVM ve konut yapılması için iktidara yakınlığı ile bilinen Emlak Konut’a, Haydarpaşa Yerleşkesi Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne, Bahçelievler Yerleşkesi ise 12. Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın vakfı TÜRGEV’e peşkeş çekildi. Son olarak, kayyum rektör Erol Özvar’ın da onayıyla, Marmara Üniversitesi’nin Başıbüyük Yerleşkesi, külliyeye çevrilerek isim olarak okul ile hiçbir alakası olmayan 12. Cumhurbaşkanı’nın şahsının ismi verildi.
‘DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ’
Üniversitelere yapılan bu saldırılar kayyum rektörlerin en somut icraatlarıdır. Bu saldırılar karşısında bizim cevabımız ise üniversite dayanışmaları kurmak oldu. Bu dayanışmaları büyüterek kendi kaderimizi ellerimize alıyoruz. Öğrencileri de dayanışmalara katılmaya direnişi büyütmeye çağırıyoruz!
Bugün çözülmekte olan sistem, iktidarını korumak için her türlü saldırıyı gerçekleştirmekten geri durmuyor. Üniversite kapısına vurulan kelepçe, polis ablukaları, LGBTİQ+’ların hedef gösterilmesi, iktidarın korkusunun bir sonucu olarak karşımıza saldırı furyası olarak çıkıyor. Korkuyorlar, çünkü meşru değiller. Korkuyorlar, çünkü kabuslarında Gezi’yi görüyorlar. Boğaziçi Direnişi’ne katıldığı için tutuklanan arkadaşımız Selo “Bundan sonrası sizde” demişti. #BundanSonrasıHepimizde diyerek verdiğimiz mücadelenin sonucu olarak, Boğaziçi direnişine katıldığı için tutuklu bulunan 9 arkadaşımızı aldık, bütün arkadaşlarımızı almakta da, kayyum rektörleri üniversitelerden göndermekte de kararlıyız.
‘KELEPÇEYİ SÖKELİM’
İktidarın bu saldırılarına karşı hem direnişi örgütlemek ve bir adım daha atarak özgürlüğümüzü almak için #BundanSonrasıHepimizde diyerek mücadeleyi büyütmeli, üniversitelerde söz-yekti-karar hakkımızı almak için kurulan üniversite dayanışmalarını yükseltmeliyiz. Gelin özgür ve demokratik üniversite mücadelesini hep birlikte yükseltelim, gelin dayanışmaları güçlendirelim, gelin üniversitelere vurulan kelepçeyi sökelim. Gücümüze güvenelim, üniversiteleri yönetmeye gözümüzü dikelim! İktidarın korkularına hep birlikte karşılık vererek onları üniversitelerden de memleketten de gönderelim!