Sendikalaştıkları için Kod-29 maddesi gerekçesiyle işten atılan Sinbo işçisi Dilbent Türker ve SML Etiket işçileri Seçil Arı, Derya Sırbudak ve Dev-Tekstil Sendikası İstanbul temsilcisi Okan Karaçam ile devam eden direnişlerine dair röportaj gerçekleştirdik.
YENİ DEMOKRASİ- Bize işten atılma ve direniş sürecinden bahsedebilir misiniz?
SEÇİL ARI- SML işçileri olarak direnişimizin 24. günündeyiz, kar, kış demeden direnmeye devam ediyoruz.
Bizler 28 Ocak’ta 22 arkadaşımızla birlikte sendikalaştığımız için işten atıldık. Patronlar siparişlerin geri çekilmesini, sipariş gelmemesini gerekçe gösterdi. Ama asıl neden bizim sendikalaşmamızdır, haksızlığa hukuksuzluğa ses çıkarmamızdır. Patronlar da bunu gördüler ve öncü işçileri işten çıkardılar. Patronlar bizi işten çıkartırken “devlete vereceğimiz 3500 lirayı size verelim, siz kendi isteğinizle çıkın” dediler. Aslında bize burada rüşvet teklif ettiler. Bu rüşveti tabii ki kabul etmedik, haklarımızı alana kadar bu saldırılara direnişimizle cevap vereceğiz.
DERYA SIRBUDAK- Biz burada sadece kendi haklarımız için değil aynı zamanda tüm dünya işçi emekçilerinin hakları için mücadele ediyoruz. Biz, sendikasızlaşmayı dayatan patronlara karşı mücadele, güvencesizleşmeye, taşeronlaştırmaya karşı, işten atma saldırılarına karşı mücadele ediyoruz. Direnişimiz SML fabrikası önünde sınırlı kalmıyor. SML fabrikası ile iş yapan firmalar önüne de direnişimizi taşıyoruz, onları da teşhir etmeye devam edeceğiz. İşe iade edilene kadar mücadelemiz sürecek, direneceğiz.
SEÇİL ARI- SML yönetiminin, direnişimize karşı uyguladığı mobbing ve baskılar da had safhada. Önceden servis işçi arkadaşlarımızı dışarıdan alırken şimdi servisleri içeri çektiler. Bunu bizim arkadaşlarımızla görüşmememiz için yapıyorlar. Fabrikanın etrafını brandalar ve çitlerle kapattılar. İşçilere sesleneceğimiz esnada ses cihazlarıyla bize müdahale ediyorlar. Bizim sesimizi bastırmak için müzik dinletisi yapıyorlar. Sürekli “elinizi, parmaklarınız kıracağız” gibi tehditler savuruyorlardı. Bizim kadın temsilcimize şiddet uygulayarak bu tehditlerini hayata geçirmiş oldular. Biz hiçbir şekilde onların, mobbing, tehdit ve saldırılarına boyun eğmiyoruz, korkmuyoruz, kadınlar olarak direnmeye devam edeceğiz.
DERYA SIRBUDAK- Çalıştığımız makinalar çok ağırdı, iş yükü çok fazlaydı. Biz zam talebinde bulunduğumuzda patronlar “maddi durumumuz yok” diyordu. Bize 1 yıl boyunca “maddi durumumuz yok” diyerek zam yapmayan patronlar, biz işçilere sesimizi duyurmayalım diye fabrikayı çitlerle, brandalarla çevirdiler, her tarafa kamera taktırdılar. Bizler sendikalaştığımız için işten atıldık ama fabrika yönetimi bunu kabul etmiyor “daralmaya gittik” diyor ama taşeron işçi almaya devam ediyorlar. Bunun tek amacı da sendikalaşmanın önüne geçebilmek. Taleplerimiz kabul edilene kadar direnişi bırakmayacağız.
Fabrikalarda, işyerlerinde en çok biz kadınlar sömürülüyoruz. Aynı işi yapmamıza rağmen erkeklere göre daha düşük ücretler alıyoruz. Kadınlar yedek işgücü olarak görülüyor. 8 Mart’a giderken, patronların biz işçilere verdiği çiçek böceklerle değil, 8 Mart’a yakışır bir şekilde alanlarda olmamız gerekiyor. Tüm dostlarımızı 8 Mart’ta, Sinbo ve SML işçileri olarak yapacağımız etkinliğimize davet ediyoruz.
OKAN KARAÇAM- Dev-Tekstil sendikası İstanbul temsilcisiyim. 24 gündür işçi arkadaşlarımızla direniyoruz. Sendikalı ve güvenceli çalışma koşullarının sağlanması talebiyle direnişimizi sürdürüyoruz. İlerici, devrimci kamuoyunu ve tüm işçileri, emekçileri direnişimizi sahiplenmeye çağırırken “yaşasın sınıf dayanışması” diyorum.
DİLBENT TÜRKER- Sinbo işçisiyim. Bizler Sinbo’da kötü ve ağır çalışma koşullarına karşı sendikalaşma hakkını kullandığımız için birçok arkadaşımız işten atıldı. Sendikal faaliyetimizi hızlandırdığımız bir süreçte TOMİS üyesi 6 işçi ücretsiz izne çıkarıldı. Fiili direnişimizle ücretsiz izni Sinbo fabrikasında kaldırtıp işbaşı yapmıştık, geriye dönük hak kayıplarımız giderilmişti. Ancak patronların elindeki ücretsiz izinden sonra bir diğer koz da Kod-29 idi. Patronlar bana iftira atarak işten çıkarma yasak olmasına rağmen Kod-29 maddesi gerekçesiyle beni işten çıkardı. Yeniden direniş çadırı kurarak Kod-29’a karşı mücadele ediyoruz. Bugün direnişimin 33. günü. Bizler biliyoruz ki bu saldırılar son değil, olmayacak da. Bu saldırılara karşı mücadele etmezsek, “geçici” olan saldırılar kalıcı hale gelebilir. Kod-29 özellikle pandemi sürecinde işçilerin tazminat hakkını, emeklilik hakkını gasbeden bir madde olarak kullanıldı, buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor.
Ücretsiz izin saldırısına karşı direnişimiz kazanımla sonuçlanmıştı fakat Migros, Baldur ve Ekmekçioğulları direnişini kazanımla sonuçlandıramadığımız için patronlar doğrulup başka saldırılarla karşımıza çıktılar.
Kod-29 pandemi sürecinde sıkça kullanılıyor. Hak gasplarına karşı ses çıkaran işçiler “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı” gerekçesiyle Kod-29 maddesiyle işten atılıyor. Bizler anayasal haklarımızı kullanıyoruz ama patronlar istedikleri hukuksuzlukları yapıyorlar, istedikleri gibi işçilerin haklarını gasbedebiliyorlar. Kod-29 maddesinin patronlara karşı kullanılması gerekiyor.
Biz de “bu Kod-29 maddesi hakkını arayan, sendikalaşan işçilere karşı kullanılamaz” diyerek burada direniş çadırımızı kurduk, mücadelemizi sürdürüyoruz. Bütün dostlarımızı buradaki mücadeleyi sahiplenmeye davet ediyoruz.