Kadıköy Belediyesi işçilerinin grevinin ardından Maltepe işçileri de 23 Şubat’ta greve çıktı. Sırada grev ilanlarını asan Ataşehir, Kartal ve Beşiktaş belediye işçilerinin grevi var. Grev daha şimdiden CHP, İBB, ilçe belediyeleri, hükümet, polis, şirketler, sendika bürokrasisi ve tüm işçi düşmanlarının gerçek yüzünü ortaya serdi. Grevlere yönelik baskılar da artmış durumda. Ancak işçiler kararlı, belediye yönetimlerinin ortaya saldığı çetelere ve polis engellemelerine rağmen sokak sokak grev kırıcılarını engelliyor, hakları için mücadele ediyorlar.
Hatırlanacağı gibi Kadıköy grevi daha ilk günlerinde Genel İş Sendikası Genel Merkez yöneticilerinin, işçilerin iradesini çiğneyerek gece saat üçte, kapalı kapılar ardında belediye yönetimiyle anlaşması üzerine son bulmuştu. Bu durumdan cesaret alan CHP’li belediyelerin diğer grevlere karşı daha saldırgan olacağı da ortaya çıkmıştı. Ancak Maltepe işçileri de aynı Kadıköy işçileri gibi grev kararlarının arkasında duruyor ve bu sefer grevlerinin masada satılmasına karşı daha bilinçli bir biçimde hareket ediyorlar.
Maltepe Belediyesi, Kadıköy Belediyesi’nden de daha kötü şartları işçilere dayatıyor. Belediye işçilere 200-300 TL arası bir zam teklif ettiği halde Belediye Başkanı Ali Kılıç, aynı Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı gibi yalan ve manipülasyona başvuruyor. İşçilerin yüzde 47’lik zam teklifini, 4.118 TL net maaşı kabul etmediklerini iddia ediyor. Oysa bahsettiği bu rakam 1.300 işçi içerisinde sadece kadrolu 23 işçiyle ilgili. Belediyenin gerçekte teklif ettiği zam ücretlerde yüzde 8’e, yemek ve yol ücretlerinde ise yüzde 1’e tekabül ediyor. Hem de 18 aylığına ve yaşam giderleri bu kadar pahalılaşmışken…
Ve ardından bildik anti-propagandalar başladı. İşçi maaş beğenmiyormuş, biriken çöpler halk sağlığını riske atıyormuş, belediyenin bütçesi kısıtlıymış, işçiler neden AKP’li belediyelerde greve gitmiyormuş vs. vs. Grev kırıcılığına, işçi düşmanlığına bahaneler!… CHP’li belediyelerin yalanlarına işçilerin ve emekçi halkın karnı tok. Ancak tuzu kurular ve AKP karşıtlığı adına CHP alıklığına kapılmış önemli bir kesim karnından konuşmaya devam ediyor. Varsın konuşsunlar; işçiler kararlı durdukça, sınıf dayanışma gösterdikçe, halk emekçinin yanında durdukça bunların hepsi vızıltıdan ibaret. CHP’deki arpalıktan beslenenler tabi ki çöpten beslenen sinekler gibi vızıltı çıkaracaktı.
Hatırlayalım Mine G. Kırıkkanat denen burjuva yazarı; grev yapmak şımarıklıktı ona göre. Kırıkkanat’a ne oluyordu ki niye işçiye bu kadar düşmandı (!) Öğreniyoruz ki Kırıkkanat’ın kitabını Kadıköy Belediyesi bastırmıştı; belediyeden para alarak yazarlık yapıyordu. Ne kadar ekmek o kadar köfte… Bedavadan ekmeğini yediği, sayesinde burjuva elitizmini yaşattığı belediyeyi suçlayacak değildi ya tabi ki işçileri suçlayacaktı. Bu bir sınıf kavgası neticede. Ya işçiden yanasın ya da patrondan, ortası yok. Ortası burjuva yalakalığı…
Peki sadece bu burjuvalar mı grevin karşısında duran ya da ikircik gösterenler. Birçok yerde ipleri CHP’ye kaptırdığı için ona karşı durmaya cesaret edemeyen DİSK ve Genel İş yönetimini nereye koyacağız? Bu sendika bürokratları sanki greve giden kendi üyeleri değilmiş gibi nadiren görüyor ve gösteriyorlar grevi. Grevi büyütmek mi, destek örgütlemek mi, işçilerin iradesine saygı duymak mı?.. Bunları aramayın sendika bürokrasisinde. Ancak işçiler tabandan zorladığında ya da iyice teşhir olduklarında göstermelik birkaç adım atarlar. Ki DİSK bir açıklama yapmış, evlere şenlik. “Demokrasi”den dem vuruyor, kelime aralarında CHP’ye akıl veriyor ve “diz çökmeyeceğiz” diyor. İşçiler diz çökmüyor zaten, polis ve çete saldırısı altında, gece gündüz soğukta da olsa grevlerini sürdürüyor, grev kırıcısı kovalıyorlar. Ve o işçilerin en büyük kaygısı şantiyede, sokakta kazandıkları grevi masada kaybetmek. Bir gece ansızın kapalı kapılar ardında sendika bürokrasisi tarafından satılmak.
Kimlik siyaseti o kadar derinlere işlemiş, siyaset o kadar dar-bürokratik kalıplara hapsedilmiş ve burjuva-liberal fikirler o kadar aptallaştırmış ki zihinleri, grev karşısında sessiz kalan, dostlar alışverişte görsün misali geri duranlar da var. Kimisi AKP karşıtlığına halel gelmesin diye kimisi siyaseten yan yana olduğu sendika bürokratlarını ‘yıpratmamak’ adına kimisi seçimleri düşünerek… Sözüm ona sosyalistler, demokratlar. Herkes grevin aynasında kendini görmeli; işçiler herkesi grev ateşinde sınamalı.
Sendikalar da farklı değil. Kaç tane dayanışma ziyareti oldu, dayanışma için hangi eylem yapıldı? En başta DİSK ve bağlı sendikaları neredeler? Kendisine demokrat, ilerici, mücadeleci sendika diyenler neredeler? Ne dediler, ne yaptılar? Bürokratlarından papara yememek adına sessiz kalanlar da var farklı konfederasyon diye sesini çıkarmayanlar da… Kimse övünmesin ülkede sendikalı işçi sayısı arttı, şurada yetki aldık burada yetki aldık diye. Ortada sınıf çıkarları için sınıf biliciyle mücadele eden doğru düzgün sendika kalmadı. Kalanlar da tasfiye edilmek isteniyor. Nerde sınıftan yana bir hareket, odak varsa devlet, patronlar ve sendika bürokrasisi eliyle baskı altına alınıyor, altı boşaltılıyor ve tasfiye edilmek isteniyor. Bunca sömürü ve yoksulluğa rağmen dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar. Devletin istediği de bu CHP’nin “iktidar stratejisi” de bu. Önce sendikalar kontrol altına alınacak ki işçiler de kontrol edilebilsin.
Maltepe grevi devam ediyor. Grev şantiyesi polis ablukasında, belediyenin ve belediye şirketlerinin çeteleri sokakta, işçi pandemi ve yasak kuşatması altında. İBB (İmamoğlu), CHP’li belediyeler, CHP’den beslenen asalaklar grev kırıcılığı için yarış halinde. Fakat işçi kararlı ve tüm kuşatmaya rağmen direniyor. Örgütlülüğünü koruduğu oranda her halükârda işçiler kazanacak. Kavga, bu grevden sonra da sürecek. Morali yüksek safları sıkı tutmalı. Bakmayın biriken çöplere abanan sineklerin vızıltısına… Milyonlarca işçinin, yoksul mahallelerde yaşayan halkın kalbi grevcilerle atıyor. Şimdi dayanışmayı yükseltme, grev kırıcılarına karşı seferber olma ve işçi düşmanlarının yüzündeki maskeyi düşürme zamanı.