Can çekişen ekonominin Katar’la nefes alan hali, sistemin artık dikiş tutmayan patlamalarını bir süre durdurur gibi görünse de bu durumun geçici olduğu aşikardır. Önü alınamayan pandeminin yayılma hızı sadece insan yaşamını etkileyen bir özellikten ziyade, emperyalist-kapitalist sistemin temellerine hücum eden bir nitelikle ilerliyor. Başta sağlık sistemi olmak üzere, emperyalist-kapitalist sistemi var eden ana kaynaklarda deprem etkisi yaratıyor ve tüm yıkıcılığı ile de yayılmaya devam ediyor. “Yürürlükteki ekonomik üretimin” iflası sosyal patlamalardaki hedeflerde kendini çok net gösterdi. “Adalet” sembolleri, ekonomi merkezleri kitlelerin kabaran öfkesinin hedefi haline geldi. Adalet sarayları ve bankalar tutuşturuldu, açlık isyanlarına eklenen özgürlük talepleri, sıkılan zincirin artık boğazı kestiğini anlattı.
Amerika, Almanya, Fransa ve daha bir dizi ülkede patlak veren isyanların ortak teması, baskı ve devlet terörünün son bulması ve ekonomik koşulların düzeltilmesi oldu. Bu isyanlar halkasına Ortadoğu’da aynı taleplerle gelişen isyanlar eklendi. Mevcut iktidarların ayakta kalışını zorlayan bu isyanların gelişim ve yaygınlaşma hali, krizin derinleşme ve baskının artma koşuluna bağlı gelişim gösterecektir. Ancak önümüzdeki sürecin, karşılayacağımızın yılın egemenler açısından hiç de kolay geçmeyeceğinin verileri ile yüklüdür. Krizi ağırlaştıran pandemi hala dünyayı kasıp kavuran etkisiyle devam ederken bu etkinin kısa zamanda ortadan kalkmayacağı ve geride bırakacağı yıkım tablosunun boyutlarının da tüm saldırı ve “önlemlere” rağmen hafif olmayacağı görülmektedir.
SAFLAR KESKİNLEŞİYOR
Türk hakim sınıfları çok yönlü kriz içinde o da tıpkı emperyalist efendileri gibi dizginlerinden boşalan bir saldırganlıkla ayakta duruyor. 2020 yılına egemenler açısından damgasını vuran saldırı ve daha fazla saldırı olmuştur. Kesintisiz sürdürülen gözaltı ve tutuklama operasyonları, gerilla savaşına dönük geliştirilen imha saldırıları, işçi sınıfının ve emekçilerin budanan demokratik kazanımları, artan kadın cinayetleri, çocuk istismarları, işsizlik ve yoksulluk… Halkın tıkanan nefes boruları, çözüm bulunamadığı durumda intiharların yaşanmasına neden olmuştur. Krizin kaldıramaz yüküne eklenen pandemi gelinen aşamada yoksulluk sınırına küçük esnafı da eklemiş, kapanan işyerleri işsizler ordusunu arttırmakla sınırlı kalmayarak, açlar ordusunu da büyütmektedir.
Asgari sefalet ücretin belirlenmesi için yürütülen tartışmalara sendikaların müdahil olma çabasının göstermelik hali, yapılan basın toplantılarıyla sınırlı tepkisi, mevcut durumda sendikaların niteliğini anlatan fotoğraf karelerine eklenecektir. Sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek yapılan gözaltı ve tutuklamaları, artık yıllara varan cezalar takip etmektedir. Kadın cinayetlerinin rakamsal verinin ötesinde, devlet eli ve desteğiyle gerçekleşen katliamlar olduğu kadınların yükselen çığlığındadır artık. Devletin yürüttüğü savaşın etkin bir parçası olan taciz ve tecavüz, gelinen aşamada çocuk istismarı ile sürdürülmektedir. Gercüş’te bir çocuğa 27 asker ve korucunun tecavüzü ve olayın duyulmasını engellemeye dönük yapılan soruşturma ve saldırılar, devletin kendi pisliklerinin üstünü örtme çabasıdır. Ancak bu çırpınışlar ve çabalar nafiledir, çünkü halkın sessiz öfkesine tüm bunlar tek tek eklenmektedir.
Kürt Ulusal Hareketi’ne dönük geliştirilen saldırı kampanyası sürek avına dönen gözaltı ve tutuklamalarla sınırlı kalmayarak, her dönem etkili bir silah olarak kullanılan şovenizmle Kürt halkının, yaşam ve üretim alanları bir bir ellerinden alınmıştır. Devlet topyekün giriştiği savaşta her şeyi savaş ve saldırı aracı haline getirmiş, gerilla cenazelerinin verilmemesinden, cenazelere dönük işkence bu savaşın bir parçası olarak devreye sokmuştur. İstediği sonucu alamadığı koşulda saldırının dozunu yükseltmekte, saldırganlığın ülke dışındaki sınırlarını zorlamaktadır.
İmajını korumak ve kitleleri sistem etrafında tutmayı başarmak için krizin “damat” da olsa sebebi olanların gözünün yaşına bakılmayarak istifa ettirilmesi, “reform” açıklamalarının ardından Bülent Arınç’ın istifası, keskinleşen iç çatışmanın yanı sıra, patlak veren krizden devleti aklayarak çıkarma çabası anlamına da gelmektedir. Raydan çıkmış sistemi kurtarma çırpınışları da beklenen ve istenen sonucu getirmeyecektir. Ekonomik krizin derinleştirdiği siyasi kriz, derinleşen klik dalaşı sistemin krizini anlamak açısından da bir veri sunmaktadır. Karşılıklı yapılan açıklamaların en belirgin yanı şovenizm zehriyle kitlelerin bu dalaşta bir yerde saflaştırma çabasıdır. Kitleleri kendine yedeklemenin hedefiyle hareket eden sistemin bu hedefini boşa çıkarmak ancak kitleleri bilinçlendirme ve örgütlemesiyle mümkün olacaktır.
2020 yılının son aylarında devletin gerillanın imhasına dönük saldırıların merkezlerinden birisi de Proletarya Partisi önderliğinde savaşan gerilla gücü olmuştur. Nubar, Rosa, Özgür, Asmin ve Deniz yoldaşları bu saldırıların sonucunda ölümsüzlüğe uğurladık. Kayıplarımızın ağırlığı önümüzdeki dönemde görevlerimizin ağırlığını da belirlemektedir. Yoldaşlarımızın her birinde biriken savaş ve mücadele deneyim ve birikimi aynı zamanda Proletarya Partisi’nin birikim ve deneyimidir. Bu deneyim ve birikimin ışığında savaş sürdürülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Yoldaşlarımızı sonsuzluğa uğurlarken gördük ki taban ve taraftarları, militanları ve mücadelesine gönül vermiş emektarları Proletarya Partisi’nin çağrısına kulak vermiş, çağrıyı anlamış ve görevini yerine getirmek için tüm abluka ve kuşatmaları aşmaya yönelmiştir. Bu iradenin ve sahiplenme anlayışının varlığı yoldaşlarımızın emaneti olan bayraklarını taşıdığımızın da bir göstergesi olmuştur.
2021 yılını sınıf mücadelesinin belirlediği, kayıplarımızın tayin ettiği görevlerle karşılayacağız. Bu görevlerin bilincinde ve sorumluluklarımızı kavrayarak, daha fazla çaba, daha fazla emekle kavgaya sarılalım.
*Bu yazı 10 Aralık 2020 tarihli Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 76. sayısından alınmıştır.