Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen ve direniş sonrası işe iade edilen, Hatay Eğitim-Sen yöneticisi iken üyeliği askıya alınan ve ardından da Eğitim-Sen’den ihraç edilen Pelin Akbaş Yeşil ile bu süreci konuştuk.
‘YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİ TUTUKLU, BEN EV HAPSİNDEYİM’
Ev hapsindeyken 11. Eğitim-Sen Genel Kurulu’nda ihraç edildiğini ifade eden Yeşil; “12 yıllık okul öncesi öğretmen olduğunu belirten Yeşil, 11 yıllık öğretmenlik sürecinin 6 yılını Hatay Eğitim-Sen Şubesi’nin yürütme kurulunda kadın sekreteri görevini üstlenerek geçirdim.
28 Ekim’de gözaltına alınıp, İstanbul’a götürüldüm. 5 gün gözaltında kaldıktan sonra asılsız ve hukuksuz bir suçlama, komplo sonucu ev hapsi cezası aldım. (Bir dijital materyalde PLN şeklinde bir kısaltma geçiyormuş, PLN diye bahsedilen kişi örgüt üyesiymiş, bu PLN benmişim!) Ev hapsinden kısa bir süre sonra da mesleğimden açığa alındım. 3 yaşında kızım var ve o da bu süreçte benimle birlikte cezalandırılmış oluyor. Şimdi onu parka bile götüremiyorum. Bu durumumu belirtmek istedim. Yüksel direnişçileri tutuklu, ben ev hapsindeyken sendikanın sahiplenmesi gerekirken, ihraç edildik! Faşizme bir mesaj verildi: sizin hapsettiklerinizi biz de sendikada istemiyoruz!” dedi.
‘SENDİKA YÖNETİCİLERİ EYLEM YAPMAMAYI TERCİH EDİYORDU’
KHK’lar ile ihraç edildikten sonra süren direniş süreciyle beraber işe geri döndüklerini ifade eden Yeşil; “2016’da OHAL ilan edilip KHK’lar çıkarıldığında Hatay Şube yürütme kurulu üyesiydim ve burada 928 kişi ile birlikte açığa alınmıştık. O süreçte Eğitim-Sen Hatay Şubesi sürekli bir direniş örneği sergilemişti. Kesintisiz süren mücadele sonucunda tüm açığa alınanlar göreve iade edildi. Türkiye’de başka hiçbir şubede böyle bir direniş görülmemiş, tüm gözler bizim direnişteydi. O süreç bir çok kamu emekçisinin umutsuzluğa kapıldığı, hiç kimsenin sokağa çıkmaya cesaret edemediği günlerdi. Bizim direnişimiz sürerken 9 Kasım’da Nuriye Gülmen’in başlattığı Yüksel Direnişi başladı. Daha sonra farklı illerde direnişler başlamıştı. Direnişe katılanların hepsi sendika üyesiydi ama sendika yöneticileri böyle bir süreçte alana çıkamayız, bekleyin geri döneceksiniz diyerek eylem yapmamayı tercih ediyorlardı. Dönemin KESK başkanı binlerce kamu emekçisinin hukuksuzca işten çıkarılmasına, kamu emekçilerine yönelik böylesine büyük bir saldırı karşısında, KHK’lar için yol kazası demişti.
Açığa alınan ve ihraç edilen üyelerin sendikalarından istediği bir mücadele programıydı, program kağıt üzerinde hazırlandı ancak uygulanamadı. Sürekli, kararlı bir mücadele olmadığı gibi, sendikanın kuruluş ilkelerinden fiili meşru mücadeleden kopuş belirginleşti. Hatay şube yöneticileri ile genel merkez yöneticileri arasında fikir farklılığı daha öncesine dayanmaktaydı, bu süreçte fikir ayrılıkları direnme ve direnişleri desteklememiz açısından daha da belirginleşti. Yüksel Direnişi’ne ve bazı illerde üyelerin sürdürdüğü eylemleri destekliyorduk. Yüksel direnişçilerinin KESK binasından darp edilerek çıkarılması sonrası bir açıklama yayınlamış ve bu şiddeti kınamış, kabul edilemez olduğunu belirtmiştik. Sonrasında şiddete uğrayanlar ve onları destekleyen bizler disiplin soruşturması geçirdik. Kadına yönelik şiddet sendikadan ihraç sebebi iken, saldırıyı gerçekleştirenler hakkında hiçbir şey yapılmadı. Disiplin soruşturmasında bize “sosyal medya hesaplarınız incelendiğinde sendikayı itibarsızlaştırdığınız” iddiası olduğu ile savunma istediler. Sosyal medya hesabı genel merkez yöneticilerinin işi midir? Merkez disiplin kurulunun işi midir? Ya da sosyal medya paylaşımlarımızı “kimden” aldılar? Bu suçlamalarla başlayan disiplin soruşturması 9 ay sonra tam da kongre sürecine girilmişken 2019 Eylül ayında sonuçlandırıldı. Bu kez kime ne zaman uyguladığımızı bilmediğimiz, fiili saldırı suçlamasıyla, bir iftira ile ihraç istemiyle üyeliğimiz askıya alındı. Yürütme kurulu üyeleri olarak hepimize aynı haksız suçlama yapılmış, üyeliğimiz askıya alındığı için görevden alınmış olduk. Üyelerin iradesiyle seçilen yürütme kurulu yerine, genel merkezin belirlediği kişiler görevlendirildi. Yani kayyum atama yapıldı. AKP, kendisi gibi düşünmeyen, halkın iradesiyle seçilmiş belediyelere nasıl kayyum atıyorsa bu uygulamanın da bir farkı yoktur. Bizler bu hukuksuzluğu iş mahkemesine taşıdık. İftiralar ve haksız görevden alınmamız ile ilgili süren ve sonuçlanan davalar var. En son İstinafa giden bir dosyada, Eğitim sen genel merkezi haksız bulundu.
Tam da kongre öncesi görevden alınmış, seçme seçilme hakkımız gasp edilmişti. Bir daha yürütme kuruluna seçilmemizin önüne geçmek için böyle bir yöntem kullandıklarını düşünüyorum.” dedi.
‘TUTUKLU DİRENİŞÇİLERİN VE BENİM SAVUNMA HAKKIM ENGELLENDİ’
Pelin Akbaş Yeşil, genel kurulda savunma haklarını bile kullanamadan ihraç edildiklerini ifade ederek “Meselenin özü; genel merkeze hakim sendikal anlayışlar, kendileri gibi düşünmeyen bizleri sendikadan tasfiye etmek istediler ve son olarak 28-29 Kasım’da gerçekleşen 11. Eğitim-Sen genel kurulunda oy çokluğuyla sendika üyeliğinden ihraç edildik. İstediler ki kimse onları eleştirmesin! Kimse yaptıkları bu tarihi hatayı seslendirmesin!
Eğitim-Sen tarihine düşmüş kara bir lekedir bu karar. Bir sendikal anlayışın tasfiyesidir.
Bu yaşanan durum iki günde ortaya çıkmadı. Eğitim-Sen bugünlere direnmeyerek, sendikada AKP’li başdenetçiyi ağırlayarak, elini kana bulaşmış siyasetçilerle el sıkışarak, yan yana durarak geldi. Dolayısıyla direnen üyelerine karşı düşmanlaştı.
Direnişçilere ve onları destekten kamu emekçilerine yönelik bu düşmanca tutum ve tasfiye Eğitim-Sen için teslimiyetin ilanıdır. Tutuklu olan direnişçiler ve ev hapsinde olan benim kongrede savunma yapma hakkımız bile olamadı.
Bu tasfiye zeminini hazırlayanlar ile oylamada el kaldıran herkes faşizme hizmet etmiştir. Bu utanç onlarındır. Biz işimiz, ekmeğimiz için mücadele etmeye her koşulda devam edeceğiz.” dedi.