ABD’deki seçimlerin ardından uluslararası anlamda Dünya Devrimci ve Komünist Hareketi’nin seçimlerle ilgili kaleme aldığı yazılar dikkat çekiciydi. Bu yazılardan birisi de Filipinler Komünist Partisi’nin “ABD Seçimleri ve Donald Trump’ın Yenilgisi Üzerine” başlıklı yazısıydı. Bu yazıya, seçimler süreci boyunca ABD’deki boykot çalışmalarına destek veren Tribune of the People (Halkın Kürsüsü) yayın organı cevap vermişti. Bu polemiğin Türkçe çevirisini yayınlayan Yeni Demokrasi, FKP’nin Halkın Kürsüsü’nün eleştirilerini içeren 20 Kasım tarihli yazısına verdiği cevabın çevirisini, seçimler ve savunulan ideolojik çizgilerin dikkat çekici niteliği açısında siz okuyucularımızla paylaşıyor.
Halkın Kürsüsü’nün FKP’ye Olan “Açık Mektubu”na Dair Yorumlar
Geçtiğimiz 13 Kasım’da, kendisini “Halkın Kürsüsü” (HK) olarak adlandıran bir web sitesi, “Biden’in Zaferi Anti-Emperyalizm Olarak Kutlanamaz!: Filipinler Komünist Partisine Açık Mektup” başlıklı bır makale yayınladı.
“Açık Mektup”, özellikle Maoist ve anti-revizyonist olduğunu iddia eden bir grup tarafından yazıldığı için, FKP tarafından eleştirel bir şekilde reddedilmeyi hak ediyor. Bu yazı, Maoizm ile hiçbir ilgisi olmayan aşırı “Sol” laflar tüccarlığı olarak ifşa edilmelidir. Devrimci retoriğin altında, aslında FKP’yi ve diğer Maoistleri, orta kesimi kazanarak ve emperyalistler ve gericiler arasındaki ayrışmalardan yararlanarak en geniş kitleleri örgütleme, uyandırma ve harekete geçirme görevinden vazgeçmeye zorlamak istiyorlar. Analiz çizgisini takiben HK, proleter devrimcilerin geniş kitlelerden ayrılmasına neden olacak ve öncü komünist partiyi izole ve etkisiz kılacak bir eğilime sahiptir.
1. HK makalesi, FKP’yi son ABD seçimlerinin sonuçlarını Amerikan halkının Trump rejimini reddetmesinin bir ifadesi olarak kabul ettiği için “revizyonist” olarak teşhir ediyor. HK, ABD egemen sınıflarının aşırı sağ kesimini temsil eden Trump’ın seçim yenilgisinin, halkın Trump’ın halk karşıtı programlarına karşı mücadelesini artırdığı için Amerikan halkı için önemli bir zafer olduğu gerçeğini reddediyor. Trump’ın seçim yenilgisini, geçtiğimiz birkaç ay içinde en geniş anlamda seferber olmuş siyahların, işçilerin, kadınların, göçmenlerin ve diğer sektörlerin yaygın kitlesel protesto hareketinin bir yan ürünü olarak takdir etmiyor. Troçkizm kokan bir iddiada, her türlü demokratik mücadeleyi (veya reformlar için yasal mücadeleyi) ilerici ve devrimci olmayan bir sav olarak kabul ediyor – yanlış bir şekilde “demokratik mücadeleleri” “demokratik devrim” ile eşitliyor – sözde çağrılarının gerisinde kaldıkları için “Sosyalist devrim” ve “halk savaşının” ilerlemesine yardımcı olmuyorlar.
FKP’yi teşhir ederken HK, boykot çağrısında bulunduğu seçimlere katıldıkları için Amerikan halkını hor görüyor. Halkın orta kesimleri siyasi olarak daha devrimci eylem biçimlerini üstlenmek için yeterince örgütlenmemiş ve harekete geçmemişken, devrimci güçlerin gerici seçimlerle hiçbir ilgisi olmamasını talep ettiklerinde, “Sol” çocukçuluklarını ifşa ediyorlar. Bolşevikler’in siyasi önderliğini özetleyen Lenin, “legal ve illegal, parlamenter ve parlamento dışı mücadele biçimleri birleştirildiğinde, parlamenter biçimleri reddetmek bazen yararlı ve hatta gereklidir. Bununla birlikte, bu deneyimi körü körüne, taklit ederek ve eleştirmeden, başka koşullara ve diğer durumlara uygulamak son derece hatalı olur. ” der.
HK, sol çocukluğu nedeniyle, devrimci proletaryanın işçi sınıfına ve ezilen halka önderlik etmesinin, seçimlerin sınıfsal doğasını açığa vurmaktan ve seçimlerin halkı seçimsiz bırakan gerici yarışlar olduğu ya da hem Trump’ın hem de Biden’ın tekelci kapitalizmi temsil eden iki temsilci olduğu gerçeğini ileri sürmekten daha fazlasını gerektireceğini kavrayamamaktadır. Milyonları bulan geniş kitleleri kazanma, işçilerin ve ezilenlerin siyasi ve sınıf bilincini eğitme ve yükseltme görevini yerine getirmek için, öncü parti orta kesimi militanlaştırmalı, kazanmalı ve eylemlerine rehberlik edebilmelidir. Bunu onlara tepeden konuşarak değil ama anladıkları dilden konuşarak yapmalıdır.
Mao, “Önderlik Yöntemlerine İlişkin Bazı Meseleler” yazısında şunları yazdı: “(Liderler) az sayıdaki aktif kesimi liderlik etrafında birleştirme konusunda yetenekli olmalı ve orta kesimlerin seviyesini yükseltmek ve geri kesimleri kazanmak için onlara güvenmelidir. Gerçekten birleşik ve kitlelerle bağlantılı bir önderlik, kitlesel mücadele sürecinde ancak kademeli olarak oluşturulabilir, ondan ayrı olarak değil. ” Bu, temel Maoist kitle çizgisi ve önderlik ilkesini özetliyor. Öncü, kitlelerin siyasi bilinç ve faaliyet düzeyini dikkate almadan kendi çizgisinin “saflığını” empoze etmekte ısrar ederse, yalnızca izole olacak ve önderlik yapamayacaktır. Özellikle, devrimci önderler, siyasi bilinç düzeylerini ve siyasi aktivizme olan bağlılıklarını yükseltmek için gerici sistemin yasal çerçevesi içinde mücadelelerde halkın elini tutabilmelidir. Devrimciler, ileri ve orta kesimin ideolojik ve politik düzeyini yükseltirken, acil reformlar için pratik mücadelelerinde kitleleri birleştirmede ve yönetmede başarılı olmalıdır.
2. HK makalesi, görevini FKP’nin açıklamasının “yapısökümü” olarak ilan etti, ancak başlığında FKP’nin Biden’in zaferini “kutladığını” iddia ederek bizi yanlış tanıttı. Trump’ın yenilgisini kutlamak başka bir şey. Biden’ın zaferini kutlamakla aynı şey değil. Aslında FKP açıklaması, Biden’in seçim zaferinin daha çok Amerikan halkının Trump’a karşı protestolarının bir sonucu olduğunu öne sürüyor; ve gelen Biden hükümetini Amerikan halkının taleplerine cevap vermesi gerekliliğini ekliyor.
Filipin halkı 1986’da kitlesel eylemlerle Marcos’u devirdiğinde, Parti onlarla birlikte neredeyse 15 yıllık faşist diktatörlüğün sona ermesini kutladı. Ayrıca 2001 yılında yüzbinlerce insanın doğrudan eylemiyle Estrada rejiminin devrilmesini onlarla birlikte kutladı. Her iki durumda da Parti, halef rejimlerin büyük burjuva kompradorları ve büyük toprak ağalarının aynı sınıf çıkarlarını temsil ettiğinin ve benzer şekilde ABD emperyalizmine bağlı olduklarının son derece farkındaydı. Parti ve legal demokratik güçler, yeni rejim altında iktidar sistemi içindeki bölünmelerden yararlandı ve devrimci önderler de dahil olmak üzere siyasi mahkumların serbest bırakılması, faşist baskının tüm kurbanları için adalet talebi gibi önemli kazanımlar elde etti. Geniş kitlelerin toprak reformu, ücret artışları ve diğer demokratik talepler konusundaki haykırışları için daha fazla halk desteği oluşturdu. Bunlar, Parti ve devrimci güçler, temel mücadele biçimi olarak silahlı mücadelenin gücünü bir an için kaybetmemişken elde edildi.
3. HK, Duterte’yi Filipinler’in “ilk sosyalist başkanı” olarak adlandırdığımızı iddia ederek FKP’yi yanlış tanıttı. Ayrıca, barış görüşmelerini “taktik” olarak kullanarak silahlı mücadeleyi “sonuçlandırmaya istekli” olduğumuzu iddia ederek FKP’yi karaladı.
Herkes “ilk sosyalist başkan” söyleminin bizzat Duterte tarafından yapıldığını bilir. Elbette ki, FKP’nin bu konuda herhangi bir yanılsaması yoktu. FKP, baskıcı ve sömürücü yönetim sisteminin bekçisi olarak Duterte rejiminin gerici sınıf doğasının tamamen farkındadır. On yılların yerel yöneticisi olan Duterte, Yeni Halk Ordusu’nun gücünün farkındaydı ve savaş esirlerinin serbest bırakılmasını kolaylaştırmak, mali yardımı felaket sonrası rehabilitasyona kadar genişletmek ve demokratik halk hükümetinin ve vergilendirme sisteminin tanınması açısından devrimci hareketle dost olmayı ve işbirliği yapmayı seçti. Bununla birlikte Parti, bürokrat bir kapitalist olarak sınıf yöneliminin tamamen farkındaydı. Çok öncelerden Parti, Duterte’yi “yeni-sömürge devletin yeni başkanı” olarak tanımlamıştı.
FKP, silahlı mücadeleyi “sonuçlandırmak” gibi dar bakış açısıyla değil, onun bir uzantısı olarak barış müzakerelerine girişiyor. Barış müzakereleri var çünkü silahlı mücadele var.
Filipinler’de uzun süren iç savaş durumuyla birlikte, barışı sağlama sorunu, 1980’lerden beri bir rejimin birbiri ardına ele alması gereken acil sorulardan biri haline geldi. Değişmez bir şekilde, her rejim, döneminin başlangıcında kendisini, barışla ve devrimci güçleri müzakerelere dahil etmekle ilgilenen Filipinler halkına sundu. Bunun doğal bir sonucu olarak, Parti ve Filipinler Ulusal Demokratik Cephe (FUDC), gerici devletin barış söylemini tanımlamak, platformu kendi çıkarına kullanmasını reddetmek ve Filipinler halkının adil ve kalıcı barış talebini ileri sürmek için barış müzakerelerine açıklık politikasını benimsiyor. (Bu, her zaman silahlı devrimcilerin teslim olması anlamına gelmez)
Bu nedenle, 2016 yılında FKP, FUDC aracılığıyla Duterte’yi barış görüşmelerine dahil etti. FKP, Duterte’nin sözlerini ve iddialarını aldı ve halkın önünde yaptığı açıklamalara sadık kalmasını istedi. Barış müzakereleri bağlamında ve onun dışında, FKP ve devrimci hareket, halkın yararına olabilecek her türlü imtiyaza sahip olabilmek için adil ve kalıcı bir barışın devrimci ilkelerini ileri sürdü ve gericilerin barış iddiasının ardındaki sahtelik ve faşizmini teşhir etti.
4. FKP, ABD emperyalist politikalarının yurtiçi ve yurtdışında, Biden rejimi altında temelden değişeceğine inanmıyor. Biden’in artık ABD emperyalist devletinin başı olacağını ifade ederken vurguladığımız nokta tam da budur. Egemen tekelci kapitalistlerin temsilcisi olarak Biden, şimdi krizden etkilenen ABD ekonomisine başkanlık etmeye ve işçi sınıfı ve halkın baskı ve sömürüsünü yoğunlaştıracak politikalar uygulamaya koyuluyor.
FKP açıklamasında Biden’in “devasa bir demokratik kitle hareketi rüzgarından yararlanmanın zirvesine çıktığını” söyledi, bu bir yandan gericilerin halkın kitlesel protestolarını kendi lehine nasıl kullandıklarına dair örtük bir eleştiri; aynı zamanda, ABD halkına mücadelelerini sürdürmeleri için bir teşvik ve Biden’ın, zaferini “onlara borçlu” olduğunu bilmesi gerektiği isteğidir. HK tek taraflı olarak bunun sınıf oportünizmi ve itaat olduğunu ima ediyor, oysa ki ABD işçi sınıfına ve halkına, burjuvazinin siyasi temsilcilerine karşı siyasi bağımsızlıklarını savunmaya çağırıyor.
Nitekim, Biden rejiminin karşı karşıya kalacağı demokratik siyasi talepler arasında, ABD’nin ağır insan hakları ihlalleri için uluslararası bir parya haline gelen faşist Duterte rejimine askeri ve siyasi desteği sona erdirmesi yönünde yaygın bir çağrı var.
5. Halkın Kürsüsü, Maoist gibi görünse de, FKP’yi ultra-“Sol” bir konumdan eleştirirken Marksizm-Leninizmi gerçekten bayağı bir hale getiriyor. FKP’nin önderlik ettiği “dikkate değer” silahlı mücadeleye övgüde bulunuyorlar ama Parti’yi, halkın yasal mücadelelerini desteklemenin veya reformlar için mücadelenin önemini bir kenara atmaya teşvik etmek istiyorlar. “Emperyalizme karşı silahlı mücadelenin sürdürülmesini” desteklediklerini iddia ediyorlar, ancak bunun yanında siyasi mücadele (parlamenter mücadele dahil) ihtiyacını reddetmek istiyorlar ki bu, sonunda silahlı mücadeleyi izole edecek ve tamamen askeri bir duruma sokacak.
6. HK’daki “Maoizm”, Maoizme saldırmak için bir maskeli balodur. HK, web sitesinde Gonzalocu olduğunu veya “Başkan Gonzalo” nun (Peru Komünist Partisi’nin hapiste bulunan lideri) takipçisi olduğunu iddia ediyor. FKP’yi “Mao Zedong Düşüncesi’nden etkilenmiş” olarak alaya alıyor ve Parti’nin dış politikasını “revizyonist” olmakla suçluyor. HK’nın başyazısı, bir Maoistten diğer bir Maoiste samimi bir eleştiri değil, FKP’nin Marksist-Leninist-Maoist çizgisinin açık bir suçlanmasıydı.
Artık, ideolojik ve politik olarak itibarını sarsmak için boşuna bir çabayla, FKP’ye karşı saldırılar düzenlemeye yönelik uyumlu bir çaba olduğu açıkça görülüyor. Bu saldırılar, halkın demokratik devrimini ilerletme stratejisi olarak uzun süreli halk savaşını sürdürmenin teorik ve pratik gerekçelerini zayıflatmak için yarı-sömürge ve yarı-feodal sisteminin doğası hakkındaki soruları yeniden gündeme getirmekten, FKP’nin Duterte’nin faşist rejimini “kolaylaştırıcı” olduğuna dair temelsiz suçlamalara kadar uzanıyor. Bu saldırılar, emperyalistler ve gericiler tarafından ve Filipinler içinde ve dışında revizyonist, sahte ve karşı devrimci gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Bu saldırılara Parti, Marksizm-Leninizm-Maoizmi savunmak için katı ideolojik ve politik mücadele yoluyla aktif olarak karşı çıkmalıdır.