HABER MERKEZİ- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bir açıklama yayımlayan YDK (Yeni Demokrat Kadın), kadınları 25 Kasım’da alanlara çağırdı. YDK’nın açıklaması şu şekilde;
“‘Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz’ demişti Maria Teresa Mirabel, haklı olanın yaşaması gerektiğini vurgulayarak.
Minerva Argentina Mirabel, ‘Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü’ sözleriyle tüm kadınları, herkesi yaşam için mücadele etmeye çağırıyordu.
‘Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da’ diyordu Patria Mercedes Mirabel ve öyle de yaptı. Tüm halkın çocuklarını kurtaran mücadele, diktatörlüğü devirdi.
Patria, Minerva, Maria, diğer adıyla Mirabal kardeşler. Onların adını bugüne taşıyan ise 60 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı verdikleri mücadele. 25 Kasım 1960’ta diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edilerek vahşice katledildiler. Katledilmeleri diktatörlük tarafından kamuoyuna ‘trafik kazası’ olarak duyuruldu. Aslında gerçek, diktatörlük karşıtı Clandestina hareketinin kurucuları ve kadroları olan bu kadınların tehlike olarak görülmesi, tecavüz edilerek katledilmeleriydi.
Mirabel Kardeşlerin katledilmeleri Dominik Cumhuriyeti’nde büyük bir tepki uyandırdı ve direniş güçlendi, bir yılın sonunda diktatörlük devrildi.
1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresinde, Mirabel Kardeşlerin anısına 25 Kasım tarihi ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak anılıyor.
Bugün Türkiye ve Dünya’da 25 Kasım’a doğru giderken emperyalist kapitalist sistemin derinleşen ekonomik krizi işçilere, emekçilere ezilen tüm kesimlere faşist saldırılar boyutuyla dönmektedir. Artan bu saldırı boyutu pandemi süreci ile birlikte keskinleşmiş ve ezilenler nezdinde bu keskinleşme artmaktadır. Kadınlar cephesinden de katmerlenen bu krizin faturası yine en ağır biçimde kadınlara kesilmeye çalışılmaktadır. Pandemi bahanesiyle işten ilk çıkarılanın kadınlar olduğu, birçok çalışma alanında kadının ucuz iş gücü olarak görüldüğü bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte pandemi süreci boyunca kadınlara yönelik artan saldırı politikaları erkek egemen faşist devletin ürettiği politikalar ve kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılar boyutunu tırmanmaktadır. Nafaka hakkının gasp edilmesi, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılar ve sürekli üretilen erkek egemen politika ve düşünce pandemi dönemi boyunca gündemden düşmemiştir. Erkek egemen faşist devletin hedef gösterir biçimde ürettiği politikalar kadın cinayetlerinin önünü açarken faile yapılan iyi hal indirimleri, tutuksuz yargılama süreci durumu meşrulaştırır bir hale büründürmüştür. 2020 yılının sadece dokuz aylık bölümünde 369 kadın katledilmiş, ve milyonlarca kadın şiddete maruz bırakılmıştır. Birçok kadın cinayetine ‘intihar süsü’ verilmeye çalışılmış, intihar olmadığı gerçekliği ortaya çıkmıştır. 5 Ocak’tan bu yana kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku’nun baraj aramaları ve bilirkişi raporu sonucunda intihar etmediği ortaya çıkmıştır. Yine erkek egemen faşist devlet bu dönem boyunca özelde T. Kürdistanı gibi alanlarda kadınlara yönelik saldırı boyutunu politika formatından çıkararak daha aleni bir biçimde devreye sokmuştur. Batman’da Musa Orhan adlı uzman Çavuş’un İpek Er’e tecavüz ederek intihara sürüklemesine rağmen açık bir şekilde serbest bırakılması bu politikaların erkek egemen faşist devlet tarafından aleni bir biçimde korunup kollanması ve yine bölge özelinde yürütülen savaşın kadınlara biçtiği “ganimet” misyonu politikasının süreklileşmiş halidir.
Biz kadınlara yönelen bu saldırı boyutu karşısında bilinçli bir kadın mücadelesi ve bu saldırılara karşı örgütlü mücadelenin özneleri olmaktır. Savaşın haklı ve haksız taraflarını ele almayıp tarafsızlık somutluğunda yer aldığımızda bu saldırılardan kurtulamayacak aksine bu saldırıların hedefi halinde bir pozisyonda konumlandırılmış olacağız. Kadın kurtuluş mücadelemize ışık olan Rosa ve Asmin yoldaşların göstermiş olduğu güzergah yolumuzu aydınlatıyor ve kadın özgürlük mücadelesinde haklı savaşın kadınlar cephesinden ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya seriyor. Daha küçük yaşlarda bu savaşın içinde büyümüş bu saldırıların hepsine tanıklık etmiş ve erken yaşlarda savaşın içinde yer alarak kadın özgürlük mücadelesinin özneleri olmuşlardı. “Kadınların herkesten çok savaşmaya ihtiyacı var. Çünkü kadına sunulan sözde özgürlüğün hiçbir faydası yok. Gerçek özgürlük dağlarda, bunu burada daha net gördüm.” derken Asmin yoldaş kadınların kurtuluşu için savaşmaktan başka bir seçeneğin “özgürleşmeyi” barındırmadığını kadına biçilen rollerin özgürlük tanımını silikleştirdiğini, mücadelede, savaş içerisinde berrak bir biçimde tanımlıyordu. Yaşam içerisinde bunca saldırı hegemonyasının altında ezilenin ezileni olan kadınların bugün savaşmaya herkesten daha çok ihtiyacı olduğu gerçekliğini daha küçük yaşlarda fark etmiş ve mücadele içerisine tüm benliği ile atılmıştı. Erkek egemen sistemde Kadınlara yönelik katmerlenen acılar, her geçen gün artan saldırılar kadınlara biçilen yaşamı darlaştırmış, bu kıskacın sonucunda yaşam hakkı dahi tanımaz hale gelmiştir. “Zaman hala akıp gitmekteyken ve insanlık yok olmaya itilirken kendi acılarının hesabını yapmak kime kalır ki. Sana mı bana mı? Elbette hiçbirimize. Bize kalan, yok olmaya itilen yaşamımız için savaşmak, savaşmak…” derken Rosa yoldaş yıllar boyu süren bu zulmün, zorbalığına karşı kadın kurtuluşunun basamaklarının en temel halkasının savaşmak olduğunu söylüyordu. Akıp giden zamanın seyrini değiştirmenin örgütlenmek, bu örgütlülüğün yegane kurtuluşunun mücadele etmek olduğunu bizlere yaşamları ile gösteriyorlardı. Mirabel kardeşlerden Rosa ve Asmin’e kadınların kurtuluş mücadelesi savaşmaktan geçiyordu. Asmin ve Rosa yoldaşların yaşamları biz kadınlara ışık oluyor şimdi dünden daha fazla mücadeleye atılmanın startını veriyor.
2020 yılı 25 Kasım’ına Rosa ve Asmin yoldaşları bayraklaştırmanın, onları ezilen kadınların elinde bir meşaleye dönüştürmenin, onların sarsılmaz inancını kuşanarak kavgaya hazırlanmanın azmi ve kararlılığı ile hazırlanalım. 25 Kasım’da alanları kavga şiarlarımızla dolduralım!
YENİ DEMOKRAT KADIN”