Faşist diktatörlüğün bir süredir simgesel hatırlatmalara başvurduğu bilinmektedir. Köpekli, çıplak işkence seansları, infazlar, gerilla cenazelerinin işkenceyle tanınmaz hale getirilmesi, daha özel bir mesaj içerecek şekilde başlarının kesilmesi, helikopterden atmalar simgesel hatırlatmaların başlıcalarıydı. Bu hatırlatmalara şimdi Bodrum Yalıkavak Marina’da çekilmiş bir kare daha eklendi. Albüme eklenen bu son fotoğraf “talihsiz” yol kazasıyla ortalığa saçılan devlet, mafya ve siyaset ilişkilerini hatırlatmasıyla hemen herkesin ilgisini çekti. Fotoğrafın ilk elden anlattığı Mercedes’in kamyona çarpmasıyla “ifşa” olan halk düşmanlığının saklanmayacak şekilde vücut bulması, sürmesiydi. Faşist diktatörlüğün karanlık dehlizlerinden çıkanlar mesajlarını tek kare fotoğrafa sığdırarak servis etmeyi seçmişti. Bu tercih gizli ve saklı olandan aleni ve görünür olmaya terfi eden halk düşmanlığının fotoğraflı ilanıydı. M. Ağar’ın ev sahipliğinde toplanan K. Eken, E. Alan ve A. Çakıcı bilmediğimiz başka mesaileri varmış gibi bir kez daha Yalıkavak Marina’dan “iş başında” olduklarını duyurdular. Söylemeliyiz ki halk düşmanlığının, JİTEM’in, Özel Harp Dairesi’nin, Kontrgerillanın, Özel Harekat’ın bu gözde simalarını unutmamıza yaşattıkları vahşet hep engel olacaktır.
Faşist diktatörlüğün değme suçlarını yüklenmiş katillerin kanlı geçmişleriyle vadettikleri tek kare fotoğrafın servis edilmesinden ibaret değildir. Simgesel hatırlatmaların tümü içinden geçeceğimiz dönemin özeti durumundadır. “Susurluk ruhunu yaşatan” devlet düzeneğinden beklenen faşist diktatörlüğün mahkûm olduğu koşulları tersine çevirecek anahtar işlevi görmesidir. Ekonomik ve siyasi kriz derinlere nüfuz ettikçe anahtarın kilide uydurulması zorlaşmaktadır. Ekonomiyi çöküşten kurtarmak için hazırlanan programların ömrü açıklandığı zamana kadardır. Askıda ekmek kampanyaları, komşuya soğan verme çağrıları ekonomik krizin itirafıdır. İşsizliğin, sefaletin, geleceksizliğin, intiharların artan sayısı, genişleyen gövdesi öfkeyi sıkıştığı yerde patlamaya hazırlamaktadır. Bugüne ait olmayan krize, muhtemel isyanlara hazırlanmakta gecikmeyen faşist diktatörlüğün elinde sopadan ve saldırganlıktan başka şey yoktur. Kürt ulusu başta olmak üzere işçi sınıfının, ezilenlerin kazanılmış tüm hakları daha fazlasını gasbetme hedefiyle saldırı altındadır. Sömürünün, talanın, baskının en vahşi biçimleri yaşama geçirilerek kalıcılaştırılmaktadır. Faşist diktatörlük yaşamımıza Kovit-19 salgınıyla hastalıktan ölüme, işsizlikten açlığa, sefalete uzun süre değişmeyecek ölçüler sokmuştur. Yasaklar silsilesi maskeden, mesafeye, grevlerden doğanın ve yaşam alanlarının savunulduğu ıssız ormanlara kadar genişlemiştir. Yasaklanmayan tek şey sömürü ve dizginleri salınmış devlet terörüdür. İş ve insanca yaşamak isteyen, hakları ve özgürlükleri için direnen herkesin karşısında bulacağı ayrımsız şey devlet terörüdür. Kayyımla başlayan gasp ve yağmalama saldırısı baroları, TTB’yi, TMMOB’u içine alarak genişlemektedir. İçte sıkıştıkça işgal ve saldırganlığa çıkarılan vizenin süresi emperyalist devletlerin bölgesel çıkarlarıyla karşı karşıya geldiği her yerde çabucak dolmakta, imzalanan, bozulan anlaşmalar hesapları alt üst etmektedir. Artan ve şiddetlenen sadece krizin dozu değildir. Klikler arası mücadele de kayıkçı kavgasından farksızdır. Çoğunlukla kliklerin birbirine yönelttiği saldırılar kayıkçının savurduğu kürek gibi halkın kafasına inmektedir. Tehdit ve gözdağı ölçüsüz şekilde sınırsız bir ırkçılık ve şovenizmle Kürt ulusunu, halkı hedeflemektedir. Yedi düvele el yükselten efelenmeler, işgal ve saldırganlığın karşılanamayacak maliyeti siyasi ve ekonomik krizin şiddetini daha da katlamaktadır.
Klikler arası mücadele, AKP/MHP bloğunda temsil edilen kliklerin güç dengesi kriz koşullarından, keskinleşen çelişkilerden bağımsız değildir. Epey süre değişmeyecek koşullara sahip olunduğunun daha fazla farkında olan AKP/MHP klikleri sınıfsal reflekslerini, ittifak arayışlarını çevirdikleri kanlı sayfalara yenilerini ekleme üstüne inşa etmiştir. Klikler arası mücadele burjuva feodal sistemi ayakta tutacak rollerin kusursuz şekilde öncelenmesi üzerine oturtulmuş, paylaşılmıştır. İktidarın, ekonomik, siyasi, askeri gücün “merkezileştiği” devlet aygıtı sadece AKP/MHP bloğunun değil diğer bütün kliklerin görünmez farklarla üzerinde mutabık kaldığı bir seçenekti. AKP/MHP bloğunun bu seçeneğe sıkı sıkıya sarılması beklenen krizli geleceğin hazırlığı mahiyetindeydi. Simgesel hatırlatmaların yerini asıl sahiplerine bırakacağı günler için uzak hesaplar yapılmamıştır. Krizli sürecin içinden geçerek ilerleyen AKP/MHP bloğu fotoğrafta arz-ı endam edenlerle yeni ittifaklara girişmiştir. Anlaşılan bir başka şeyde Türkçü faşist kanadın, İslamcı faşist kanada nazaran güçlenerek ittifakta yer aldığıdır. MHP’nin oluşan bu yeni ittifakın üstüne gölgesini düşürdüğü dikkatlerden kaçmayacak bir yöndür. 15 Temmuz öncesi ve sonrası sıkıştığı her an AKP’nin yanında boy gösteren M. Ağar, oğlu Tolga Ağar’ın AKP’den milletvekili olması, kendisiyle aynı yolu takip eden Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı koltuğuna oturması koalisyon halinde yürüyen ittifakın dengelerini etkileyen avantajlar sağlamıştır. Ekonomik çöküş, Pelikancılar olarak bilinen kliğe irtifa kaybettirmiştir. Adrese teslim infaz yasasıyla serbest bırakılan Alaattin Çakıcı’nın yeraltı dünyasını dizayn etmekle işe başladığı, ihtilaflı olduklarıyla arayı düzelterek hiyerarşiyi kurduğu biliniyor. A. Çakıcı ve E. Alan’ın yapacağı her şey D. Bahçeli’nin elinde tuttuğu ipin uzunluğuna bağlıdır.
Hakim sınıf klikleri meşruiyetlerini yitirdikçe sırtını mafya ve çetelere dayamaktan; devlet, mafya ve siyaset ilişkilerini meşrulaştırmaktan kaçınmıyor. Ekonomik çöküşün yönetememe kriziyle derinleştiği koşullar zayıflığına, yeni ittifaklara muhtaç hale geldiğine işarettir. Kurulduğu ve son elli yıllık tarihine sığdırdığı eşine az rastlanır vahşete rağmen halkın bitmek tükenmek bilmeyen mücadelesi teslim alınamadı. Kitle katliamları, işkence, gözaltı, tutuklama ve baskının bin bir çeşidi direniş ve mücadele damarını söküp atamadı. Vazgeçiremedi. Aman diletemedi. Diz çöktüremedi. Faşist diktatörlüğe meydan okuyuşun mevzileri yıkılamadı. Dağlarda, köylerde, tarlalarda, fabrikalarda, sokaklarda silahlar çatılmaya, newroz ateşleri yakılmaya, grev çadırları kurulmaya, faşist saldırganlık barikat başlarında beklenmeye devam etti. Halkımız en onulmaz acılara katlanarak faşizm karşısında yeniden yeniden ayağa kalkmasını, doğrulmasını bildi.
Faşist diktatörlük halkın sınanmış direncinin kriz koşullarında büyüyeceğini bilerek saldırıya hazırlanıyor. Bunun içindir ki değme mafya, çete ve militarist güçlerini yenilgiye uğratamadığı halkın karşısına çıkartmak istiyor. Yaptıkları zulümden daha fazlasını vadedenleri yeniden mevziye sürüyor. Halkımızın kanını akıtacak, iliklerine kadar sömürecek faşist ittifaklar kuruluyor. Bilmeliyiz ki faşist diktatörlüğün halka yönelmiş açık tehdit ve saldırganlığı gücünün değil sadece ve sadece zayıflığının göstergesidir.