6-8 Ekim 2014 tarihinde Türkiye’nin çok sayıda bölgesinde HDP’nin çağrısıyla, başta Kürt halkı olmak üzere, devrimci-demokrat ve ilerici kesimler ve yüz binlerce insan Kobanê için sokaklara döküldü. Bu üç günlük destansı “serhildan” egemenlerin korkulu rüyası haline gelmiştir. Bu serhildanda sokağa çıkan çok sayıda insan devlet ve devlet destekli çeteler tarafından katledilirken, bu direnişe destek veren, başta dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere çok sayıda milletvekili, belediye başkanı ve siyasetçi tutuklanmış ve bu direniş cezalandırılmaya çalışılmıştır. Başlatılan gözaltı furyasında ise 199’u çocuk bin 213 kişi gözaltına alınmıştır. Bu gözaltılardan 20’si çocuk olmak üzere 183 kişi tutuklanmıştır.
Egemenlerin koltuklarına sıkı sıkı sarılmasına neden olan serhildan bugün de egemenleri korkutmaya devam ediyor. Kobanê Serhildanı’nın 6. yılını, HDP’ye ve HDP bileşenlerine dönük gözaltı saldırılarıyla karşılıyoruz. Devletin “Kobanê Serhildanı” soruşturması kapsamında çok sayıda kentte düzenlediği operasyonlarda 20 HDP’li eski milletvekili ve MYK üyesi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi olarak; Rojava’nın Kobanê kenti IŞİD çeteleri tarafından 3 koldan kuşatıldığında, HDP’nin “Kobanê’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobanê’ye ambargo tutumunu protesto etmek halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” mesajıyla yaptığı direniş çağrısı gösterildi.
SINIRLARI AŞAN DİRENİŞ
TC devletinin, sınırları Kürt halkına yapılan yardımlara kapattığı ama IŞİD çetelerine açtığı dönemde yüz binler Kobanê için sokaklara döküldü. Binlerce insan tüm “sınırları” aştı, Kobanê’de direnişe katıldı, aşamayanlar direnişe ses oldu, direnişi her tarafa yaydı. Kobanê için zaten süren dayanışma eylemleri, 6 Ekim itibariyle güçlü bir kitle hareketine dönüştü.
7 Ekim’de ise süren demokratik eylemlere karşı TC devleti ve onun sivil-kontra örgütlenmeleri harekete geçti. Muş’un Varto ilçesinde Hakan Baksur adlı yurtsever, polis kurşunuyla katledildi. Aynı gün Erdoğan, Kobanê için, “Düştü, düşüyor” mealinde provakatif konuşmasını yaptı. Öfke ve kızgınlıkla dolup taşan Kürt halkı sokağa daha güçlü çıktı ve serhildan daha da tırmandı. İşte bu saatten sonra tam anlamıyla bir devlet kıyımı ve katliamı yaşandı. Devlet; polisi, jandarması, sivil faşist güçleri ve Hizbullah gibi kontra örgütleriyle halka saldırmaya başladı. 40 yurtsever katledilirken, saldırılara karşı kendini koruyan halk 11 gerici-faşisti cezalandırdı. Tam üç gün süren bu görkemli serhildan, direnişin ve zorun rolünü bizlere bir kez daha göstermiştir.
Bu üç günlük serhildanın ardından TC tarafından oluşturulan kuşatma kırılmıştır, kitleler akın akın Kobanê’de direnişe katılmış, moral-motivasyon açısından da ruh ve eylem birliğini pekiştiren bir kazanım olmuştur.
Kobanê Serhildanı özellikle TC devletinin daha fazla saldırganlaşması için tüm koşulları oluşturma fırsatı yaratmıştır. Bunun üzerinden HDP güçlü bir psikolojik savaşla tam bir kuşatmaya alınmış, “çözüm süreci”nin sabote olacağı yönlü propagandalar yapılmıştır. 9 ay sonra başlayacak “çökertme ve imha” politikasının hayata geçmesinde, egemenler için güçlü bir basamak olmuştur.
Kobanê Serhildanı 6 yıl boyunca egemenlerin hedefi olmuştur. Diyarbakır’da ölen Yasin Börü sembol haline getirilmiş, 42 yurtseverin katledilmesi yok sayılmıştır. Bu saldırılara ve anti-propagandalara karşı ise özellikle HDP cephesinde, bu kuşatmanın hedefi tam anlaşılmadığı, “çözüm süreci”nin büyülü ortamında Kobanê Serhildanı’nın devrimci şiddet içeren yönü dışlanmış ve yeteri kadar sahiplenilmemiştir.
Kobanê Serhildanı Kürt ulusunun serhildanlar tarihine, Türkiye Devrimci Hareketi’nin direniş tarihine yazılmış devrimci bir eylemdir. Kobanê Serhildanı, bize kitlelerin yaratıcılığını, cesaretini ve gücünü en net şekilde göstermiştir.
Bugün Kürt Ulusal Hareketi’ne yönelik dizginsiz saldırı ve teslim alma politikalarını alaşağı edecek olan, halkın örgütlenmesi ve direnişleri olacaktır. Bu saldırılara duvar olacak tek şey halkın örgütlü direnişidir. Devletin yönetme krizi derinleştikçe, sistemi ayakta tutan temeller sallanmaya başladıkça çözümü saldırmakta bulmaktadır. 6 yıl aradan sonra “Kobane olayları” gerekçe gösterilerek yapılan gözaltıların gerçek anlamı tüm toplumsal dinamikleri budamak, teslim almak ve etkisiz hale getirmektir. Bu operasyon ve kuşatma kimi reformist çevrelerin iddia ettiği gibi “Kobane olayları”na delil oluşturma gerekçesi değil, devletin topyekün saldırılarının önemli bir parçasıdır. Karşı koyuşun gücü ve etkisi ise bu operasyonlarla sınırlı kalmayarak, topyekün saldırıya karşı direnişle geri püskürtülecektir ve görevimiz her parçada ve bulunduğumuz her alanda bu saldırılara karşı tepkiyi örgütlemek, örgütlenen tepkinin aktif bir parçası olmaktır.