20 Nisan 1969 tarihli, Kara Panter Partisi’nin yayın organında yayınlanan bu yazının, ABD’yi kasıp kavuran siyahi halkın isyan pratiklerinin hangi politik geleneklere dayandığını görmek açısından önemli bir yerde durduğundan okurlarımızla paylaşıyoruz. Daha önce çevirdiğimiz Mao Zedung’un Amerikalı siyahilerin mücadelelerini destekleyen ve dönemin çelişkilerini açığa çıkaran açıklamalarının ardından, Kara Panterler’in Maoizm etkilenimleri ve hareketlerine askeri-politik olarak nasıl aktardıklarını görmek açısından da yazının önemli olduğunu düşünüyoruz.
GERİLLA SAVAŞININ DOĞASI
Gerilla savaşı, zayıf ve donanımsız kitlelerin donanımlı ve saldırgan orduya karşı savaşıdır. Başarılı bir devrime gidiş yolu budur. Kahramanca savaşan gerillalar modern silahlara sahip düşmanın güçlü olduğu yerlerde ondan kaçınır, zayıf olduğu yerlerde ise ona saldırır. Gerilla her yerde savaşma kararlılığı gösterir ve düşman neredeye giderse gitsin, silahlı halk denizinden ortaya çıkar ve düşmanı vurur.
Gerilladan anladığımız, esas silahı tüfengi ya da bıçağı değil fakat içinden doğduğu ve uğruna savaştığı halkıyla, ulusuyla ilişkisi olan, politik partizandır. Gerilla bir propagandist, ajitatör, devrimci düşünceyi yayan ve mücadelenin kendisini bir ajitasyon aracı haline getiren kişidir. Esas hedefi krizleri derinleştirerek devrimci beklentiyi yükseltmek ve devrimin tüm ülkede genelleşmiş bir mesele haline gelmesini sağlamaktır. Son görevi halk yerine getirecektir: VAR OLAN DÜZENİN VE ONU DESTEKLEYEN ORDUNUN TÜMDEN YIKIMI. Gerilla savaşı silahlı savaşın politikleşmesidir. Gerilla savaşı devrimci savaşa eşdeğerdir.
Peki gerilla taktikleri gerillaya karşı kullanılabilir mi? Cevap olumsuz olacaktır. Aksini düşünmek yanılgılara sebep olur.
Devrimci politik örgütün iki kolu vardır: 1) Yeraltında ve illegal; 2) görünür ve yarı legal (legal/meşru görünür). Bir yandan eylemciler-sabotajcılar, teröristler, silah kaçıranlar, patlayıcı madde üretenler, illegal yayın yapanlar, politik el ilanlarını dağıtanlar ve kuryeler olacaktır. Öte yandansa çoğunlukla düşmanın yasaları temelinde hareket eden, aktivistlere güç sağlayan sempatizanlar olacaktır.
Görünür organizasyon tabii ki devrimci yeraltıyla ve tepedeki gerillayla bağlara sahip olacaktır. Sempatizanın asıl işi bu noktada devrim için hatrı sayılır bir sivil cephe yaratmak, ona hizmet etmektir. Sempatizanlar entelektüellerden, esnaflardan, tezgahtarlardan, öğrencilerden, profesyonellerden ve benzeri gruplardan oluşur. Sempatizanlar ayrıca fon yaratan, imza kampanyaları ve boykotlar örgütleyen, kitlesel eylemlilikleri yükselten, dost gazetecileri bilgilendiren, söylentiler yaratan ve şu iki temel hedef üzerine kurulu kitlesel propaganda kampanyaları yürüten kadınlardan da oluşur: “İsyancı” figürünü güçlendiren ve parlatan; rejimi itibarsızlaştıran ve teşhir eden.
Gerilla ilk fırsatta düşmanını öldürmenin yollarını aramaz fakat onu bezdirir, çileden çıkarır, kendi yararına kullanır ve onun moralini, sinirlerini alt üst eder. Bunların hepsi zaman istiyor. Hala daha çok gerilla için zamana ihtiyaç var. Yerel istilaların salgın haline gelmesi, bir bir direniş bölgelerinin birbirine bağlanması ve bir mürekkep lekesi gibi yayılması zorunludur. Şurası çok açık ki gerillanın hedefleri bir gecede ya da önceden kestirilebilir bir süreç dahilinde başarıya ulaşmayacak. Mao’nun teorisinin temel önermesi şudur: Savaşın aşamaları üst üste gelecek, gerilemiş birçok fırsat baş gösterecek, hareketli birlikler dağılacak ve tekrar gerilla birlikleri haline gelecekler, el değiştirecekler, birçok kez bu gerçekleşecek ve nihayetinde yayılan gerilla bölgelerinde sağlamlaşacak.
Cezayir, Küba, Çin ve diğer başarılı devrimler göstermiştir ki birçok durumda, gerillalar kendi saflarınının dışında olan fakat aynı davaya inanan çeşitli politik örgütlerin desteğine ihtiyaç duyarlar. Eğer halk örgütlü şiddetin risklerini ve sorumluluklarını kabul ederse, başka bir alternatif olmadığını kabul etmek zorundadır; ikinci olarak, dava çetin bir davadır; üçüncü olarak, halk makul başarılar bekler.
Gerilla ancak kendisinden üstün düşmanla doğrudan temastan kaçınarak hayatta kalabilir. Gerilla imhadan kurtulabilirse sonuç, uzun süreli savaştır. Bu mücadele, hareket yeterince gerilla eğitebilene ve saflarına katabilene kadar, yeterli teçhizata sahip olana ve devrimci orduyu kurana ve yeni savaş alanları açana kadar sürmek zorundadır.
Gerillanın ilk görevi, kitlelerin politik bilincini yükseltecek ve onları devrimci mücadeleye katacak politik çalışmadır. Kuşkusuz ki bu çalışma zaman gerektirir fakat devrimci savaşın uzun süreli karakteri için elzemdir.
Çatışmalar uzun sürmez. Tam tersine, Mao’nun meşhur “5 dakikalık saldırı” sözünde de olduğu gibi, ani saldırılar, kısa ve şiddetli savaş süresi içerir; ve ardından baskın başladığı gibi ani bir şekilde gerillaların, mümkün olduğunca çok teçhizat toplayıp fakat bir an bile gereksiz durmadan geri çekilmesiyle sonlanır. Bu süreçte şu ilkeden bahsedebiliriz: Düşman ne kadar yer tutuyorsa o kadar çok savunmak zorundadır ve gerillanın vuracağı alan da o kadar genişler. Diğer yandan gerilla ne kadar vurur ve ne kadar kazanırsa, o kadar vuracağı ve kazanacağı yer ortaya çıkar. Bir yanda ilerleme, refah ve güvenlik; diğer yandan felaketler. Gerilla savaşında tek sonuç vardır: devrim, tek çare de barıştır.
Bazıları bunu teslimiyet olarak değerlendiriyor. Son zafere ulaşmak için, çökmüş faşist sisteme direnmek zorundayız.