Son zamanlarda, üzerinde durulması her zamandan fazla gerekli hale gelmiş bazı soruları bu yazımızda tekrardan cevaplandırmaya çalışacağız. Bu cevaplandırması gereken sorular burjuva ideologlarının özellikle çarpıtmış olduğu hukuk kavramı üzerinedir. Bu yazımızda hukuk nedir, sınıflı toplumlarda hukuk, hukuk- devlet ilişkisi gibi temel konulara açıklık getirmeye ve burjuva ideologlarının ortaya atmış olduğu safsataları açıklamaya çalışacağız. Hukuku anlama noktasında temel yön “hukukun”, sınıflı toplumların bir zorunluluğu olarak ortaya çıkmış, sınıf savaşımını hafifletme görevi üstlenen, egemen sınıfın bir güç aygıtı olarak elinde bulunan, toplumdan doğan ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabancılaşan ”devlet” ile ilişkisini anlamlandırabilmektir.
Hukuk da devlet gibi sınıflı toplumların bir ürünüdür ve ortaya çıkışı devletin ortaya çıkışıyla aynı döneme rastlar. Bu kesinlikle bir tesadüf değildir. Her devletin yazılı kurallar ve kanunlardan oluşan bir hukuka ihtiyacı vardır. Hukukun ortaya çıkışı da devletin dolayısıyla egemen sınıfın bir ihtiyacı olarak gerçekleşmiştir. Devlet özel bir güç aygıtıdır. Bir sınıfın başka bir sınıfa tahakkümünü sağlama görevi üstlenir. Hukuk ise egemen sınıfın güç aygıtının başlıca bir ihtiyacıdır. Yazılı kurallar ve kanunlarla sömürüyü meşrulaştırma görevini üstlenir. O halde hukuk sınıflar üstü bir kavram olarak düşünülemez. Kaldı ki, koyduğu kurallara uymayı zorlayacak yetenekte bir aygıt olmaksızın, hukuk hiçbir şey değildir.
Her sistemin tıpkı devletin niteliği gibi kendisine ait nitelikleri olan bir hukuku vardır. Ve bu hukuku da niteliğini veren çevresini sarmış olan sistemin mülkiyet ilişkileridir. Kapitalist toplumda hukukun işlevi sömürüyü meşrulaştırmak, kitleleri yönetmek, mülkiyeti olabildiğince tekelleştirme olanağı-hakkı tanımak ve sömürüye karşı çıkan ilericileri hapishaneye tıkmaktır. Biz Marksistler olarak burjuva mülkiyetine olduğu gibi burjuva hukukuna da başkaldırıyoruz. Çünkü burjuva hukuk karşısında hiç kimse eşit değildir.
Devlet ve hukuk ilişkisinin özünü anladığımızda burjuva ideologlarının da beş para etmez teorilerinin ne anlama geldiği daha net görünmeye başlıyor. Devletin ve hukukun varoluş amaçları ve onları var eden koşulları anladığımıza göre hukukun üstünlüğü savunucularının ne denli boş, düzen içi ve aldatıcı bir çaba içersinde olduklarını anlayabiliriz. Çünkü hukuk devletten ayrı ele alınamaz tümcesi son derece doğrudur! Burjuva Devletin Burjuva Hukuku!
Hukuk kendisine niteliğini veren sınıfın hukukudur. O zaman ortaya şöyle bir soru ortaya çıkıyor. Proletarya hukuku nedir?
Tarih boyunca hukukun işlevi egemen üretim ilişkilerini düzenlemek ve korumak olmuştur ancak hukukun bu gerici niteliği proletaryanın siyasi iktidarı ele geçirmesiyle ortadan kalkar. Bir başka deyişle nicel birikim hukukun nitel değişimini koşullandırır ve hukukun gerici niteliği tersine döner. Sosyalizmde hukuk proletarya diktatörlüğünden beslenir ve özünü ondan alır. Nasıl ki burjuva hukuku proletaryayı tahakküm araçlarından biriyse proleter hukuk da elinden iktidarı alınmış ama henüz geri gelmesi tehlikesi geçmeyen burjuvalar karşı bir tahakküm aracıdır. Proletaryanın hukuku yazılı kural ve kanunları sınıfları ortadan kaldırmak ve bütün ulusun barışçıl gelişiminin ve üretim ile üretim ilişkilerinin uyumlu gelişiminin önünü açma işlevi görür. Hukuk kendi gelişimi bakımından ulaşabileceği en yüksek aşamaya sosyalizmde ulaşır. Bu sosyalizmde demokrasinin en tam haline gelmesine benzetilebilir. İkisi de birer üst yapı organıdır ve alt yapının köklü bir devrimle nitelik değiştirmesi İkisinin de niteliğini değiştirir ve ilerici bir duruma getirir. Sosyalist alt yapının hukuk ve demokrasiyi yani üst yapıyı etkilediği gibi üst yapı da alt yapıyı etkiler. Sosyalizmde hukuk ve demokrasi, üreten çoğunluğun en genel haliyle bütün halkın çıkarını savunur. Sosyalizm geliştikçe hukuk ve demokrasi de gelişir ve ulaşabilecekleri en yüksek aşamaya ulaşırlar ve komünizme kerteli geçişle birlikte tıpkı devlet gibi gereksizleşir ve sönerler.
Bir Yeni Demokrasi Okuru