Son günlerde Dersim Aliboğazı’na yönelik yapılan hava saldırıları, operasyonlar ve son olarak 7 Eylül tarihinde SS’in “girilemez denilen Aliboğazı’nda çekildiği” iddia edilen fotoğrafları ve haberi basına servis edilmiştir. Burjuva basının bilinçli olarak servis ettiği bu haberlerin yalan olduğu, operasyon bölgesinin Aliboğazı olmadığı bu kadar açıkken bu algı operasyonunun nedeni nedir o zaman?
Aliboğazı, ’38 Katliamı sırasında direnişçilere, sonrasında ise devrimci/yurtsever ve komünistlerin yürüttüğü mücadelede gerillalara mekan olan, egemenlere ve onun faşist kolluk kuvvetlerine ise korku salan, adı direniş ve mücadele ile anılan bir yer olarak her zaman gündemde olan yerlerden birisidir. Kendilerinin de ifade etmekten çekinmediği gibi, Aliboğazı’na girmek imkansız değil, ancak o kadar da kolay değildir! Bundandır oraya yapılan en ufak bir operasyonu dahi büyük puntolarla servis etmeleri; o kadar güç gösterisi yaptıkları TC ordusunun senede bir ya da en fazla iki sefer operasyon yapmaları…
Aliboğazı’na yapılan her operasyon, aslında gerillayı imhayı hedeflediği kadar, tesis edemediği hakimiyetini, halka ve gerillalara yönelik “bakın ordumuz o kadar güçlü ki giremediğimiz yer yok” mesajı vererek; korku, karamsarlık yaymayı hedefleyerek göstermeye çalışmaktadır. Bu durum aslında zayıflığını gizleme, kendini güçlü gösterme çabasıdır. Elbette düşmanın taktik olarak gücünü küçümsememek gerek, ancak Aliboğazı ve benzer vadilere yapılan operasyonların bu kadar şatafatlı sunulması zayıflığını örtme çabasından başka bir şey değildir. Tıpkı “sınır ötesi operasyonlarla Kandil’de çay içeceğiz” propagandasını yaptığı gibi, Dersim’de de Aliboğazı’nı uzaktan gören bir tepede çay içebilmişlerdir.
Aliboğazı’na yönelik algı operasyonunun bir başka niteliği de; Aliboğazı dışında yapılan bir operasyonu Aliboğazı’na yapılıyormuş gibi göstermektir… Birkaç gün önce Hozat’a bağlı Kori ve Dereköy kırsalı uçak ve helikopterlerle bombalanmış, bombalanan alanlara havadan ve karadan zırhlı araçlar ve helikopterlerle indirmeler yapılarak operasyon başlatılmış, gizli birlikler Aliboğazı’nda denetim(!) sağlamış, 7 Eylül’de ise SS Kekliktepe’de yapılan Yaşam Alanlı Kuleler’de incelemelerde bulunmuştur. Özet olarak, Aliboğazı havadan bombardımana tabi tutulmuş ve operasyon başlatılmış, SS ise Aliboğazı’na gelmiş. Peki gerçekler böyle midir?
Ne bombalanan alanlar, ne de SS’nin ziyaret ettiği tepe, bahsi edildiği gibi Aliboğazı sınırları içerisinde değil, Amutka Karakolu çevresindedir. Yani bahsi edildiği gibi operasyon Aliboğazı’na değil, Amutka Karakolu çevresine rutin yapılan operasyonlardan birisidir. Ancak esas olarak operasyonun daha trajik yanı ise SS’in bahsi geçen bölgeye ziyareti için alınan önlem olduğudur. Yani birincisi operasyonun yapıldığı alan çarpıtılmakta, ikincisi ve egemenler açısından daha vahim olan yanı ise; SS’in ziyareti için alınan bu kadar kapsamlı önlemlerin her ne kadar operasyon Aliboğazı’na yapılmasa da yakın olması itibari ile vadiden olan korkularının gözler önüne serilmesinden başka bir anlam ifade etmemesidir. Yani bu kadar tedbir aldıran korkuları bir kez daha açığa çıkmış, bunu gizlemenin en basit yolu ise zaten bölge halkından tecrit edilmiş vadiye “operasyon yaptık ve girilemez denilen yerlere girdik” diyerek korkularını kamufle etmek olmuştur.
Kaldı ki operasyon Aliboğazı Vadisi’ne yapılmış olsaydı dahi ilk defa yapmış olmayacaklardı. Ancak her operasyonda verdikleri kayıplar, operasyon bölgesinin uzak olmasına rağmen bu kadar tedbir almalarını zorunlu bırakmıştır. Yani SS, bahsedildiği gibi Aliboğazı’nda bir tepeyi ziyaret etmemiş, ancak gittiği tepeden sadece görülebilen Aliboğazı Vadisi’nin heybeti dahi oraya tüm olanaklarını kullandıkları halde öyle elini kolunu sallayarak gidemediğini de gözler önüne sermiştir.
Bir Partizan Okuru