Savaşın temel yasası, “kendi gücünü korumak, düşmanı yok etmek”tir. Andaki somut muharebede de, ya da nihai darbenin vurulacağı son kalkışmada da bu kural vazgeçilmezdir. Tüm savaşlarda olduğu gibi Halk Savaşı stratejisinin de temel ilkesidir bu kural.
Halk Savaşı stratejisi, yarı feodal-yarı sömürge ülkelerin devrimci savaş stratejisidir. Bu strateji, kendi içinde; “stratejik savunma”, “stratejik denge”, “stratejik saldırı” aşaması olarak üç stratejik aşamaya ayrılmıştır.
Bu aşamalar öz itibari ile devrim ile karşı devrim cephesi arasındaki güç dengelerinin tarifidir. Halk Savaşı basitten karmaşığa, zayıftan güçlüye doğru adım adım gelişen bir devrim stratejisidir. Bu stratejinin objektif ve sübjektif güç dengeleri, devrimin gelişim aşaması ve seyrini direkt etkileyen faktörlerdir.
Bu anlamda güç dengelerinin daha çok karşı devrim cephesi açısından avantajlı olan ilk aşaması, “Stratejik Savunma” aşaması olarak tanımlanmıştır. Bu dönemin temel sacayağı; düşmanın bu avantajını kullanarak imhayı hedefleyen bir saldırı pozisyonunda olmasıdır.
Bu dönemin savaş biçimi olan “Gerilla Savaşı”nın tanımından da anlaşılacağı gibi henüz devrim cephesi zayıftır, donanımsızdır, dağınıktır. Bunu güce çevirmenin, donanımlı hale getirmenin, daha sistemli bir hareket tarzına çevirmenin ilk adımı, önce var olan gücün korunmasından geçmektedir. Bu anlamda henüz savaşın bir nüve aşamasının da tarifi olan savunma aşaması, düşmanın bu saldırılarının pervasızlığına ve zayıf olan gücü topyekün imha etmeyi hedeflemesine olanak sunmaktadır. Ancak burada belirleyen yine de düşmanın güç dengesinde avantajlı olması değildir. Zira güç dengeleri nasıl olursa olsun savaşın bir başka kuralı da inisiyatifi ele almaktır. Düşmanın bu dönemde güçlü olması geçici bir olgudur. Bunu tersine çevirecek olan Halk Savaşına önderlik eden Komünist Partisi’nin ideolojik-politik ve örgütsel sağlamlığı, anın ihtiyaçlarına uygun politik yönelimi, bu savaşın komutası olan Halk Ordusu’nun inşasında atacağı adımlarla beraber halk yığınlarını savaşa kanalize etmedeki becerisinde yatmaktadır.
Halk Savaşı bir savaş stratejisidir. Yarı feodal-yarı sömürge yapıya sahip olan ülkemizde geçerli olan bu stratejinin ilk aşaması olarak savunma aşaması aynı zamanda kendi savaş gücünü inşa sürecidir. Bu sürecin temel faktörü, zayıf olan karakterinden dolayı bu inşayı hedefleyen hareket tarzında düşmanın imha saldırılarına karşı kendi gücünü koruma ilkesinin esas olmasıdır.
Kanlı bir siyaset biçimi olarak savaş, iki gücün karşılıklı imha hedefini içinde barındırır. Bu sürecin kendisi muharebelerin toplamıdır. O halde savaşın “kaybedeceğini bildiğin muharebelere girme” temel anlayışı, belirleyen bir yerde durmaktadır.
Savaşın her aşamasında önemsenmesi gereken olgu kendi gücünü ve düşmanın gücünü doğru tahlil etmektir. Savaş, en nihayetinde iki güç arasında sürer. Ancak bu tahlil sürecini doğru değerlendirmek hareket tarzında başarı ya da başarısızlıkların mihenk taşıdır.
Düşmanını küçümseyen ya da onu abartan bir savaş gücü ya maceracı bir tarza düşmüş ya da hareketsiz kalarak yenilgiyi baştan kabul etmiş demektir. Savaş niyetlerle, isteklerle yürütülmez. Gerçeklerin doğru tahlili belirleyicidir. Güçler dengesinin doğru tahlili de bu gerçekliğin bir parçasıdır.
Savunma aşamasında düşmanın kurumsal yapısı, kitle desteği ve özelde askeri konumlanması devrim cephesine göre daha güçlüdür. Bu durum, düşmanın saldırı hamlesinde bir dizi üstünlükler yaratmaktadır. Ancak bu gücün taktik bir güç olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
Mao yoldaş, emperyalizm için “kağıttan kaplandır” derken, bir yandan onun taktik üstünlüğü ve gücünden, diğer yandan ise stratejik olarak zayıflığından bahsetmektedir. Savunma aşamasında düşman cephesinin gücü taktik üstünlük bakımından daha belirgindir. Bu anlamda yapılması gereken ilk hamle, kendi gücünü korumak ve düşman gücünü zayıflatmak, hırpalamak ve eritmektir.
Ancak kendi gücünü korumak, bir bütün geri çekilerek, salt savunma anlayışıyla, hareketsiz kalarak değil, taktik saldırıları esas alan bir savunma hattıyla mümkündür. Savaşın baştan sona esas mücadele biçimi olduğu yarı-sömürge, yarı feodal ülkelerde gerilla savaşı, özü itibariyle düşmanın bu güç dengesine taktik saldırılarla yanıt vermeyi ve parça parça yıpratmayı/imha etmeyi hedeflemektedir.
Savunma taktiğini Mao yoldaş, etkin ve edilgen savunma olarak iki kategoriye ayırmış, ikincisini sahte savunma anlayışı olarak formüle etmiştir. Bir sonraki yazıda bu anlayıştan yola çıkılarak stratejik savunmanın nasıl ele alınması gerektiği; Kaypakkaya’nın “stratejik savunma döneminde taktik taarruzlar esas, taktik savunma talidir” ilkesiyle ele alınacaktır.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 37. sayısından alınmıştır.