PSAKD Ataşehir Şube Başkanı Hasan Gülüm ile Yeni Demokrasi gazetesi olarak Alevi hareketinin içerisinden geçtiği süreci, ekonomik krizi, PSAKD Ataşehir Şubesi’nin faaliyetleri gibi bir dizi meselede söyleşi gerçekleştirdik.
YENİ DEMOKRASİ- Ülke bitmek bilmeyen bir seçim sürecinden geçiyor. İstanbul’da ikinci kez tekrarlanan bir belediye seçimi oldu. Tüm bu süreçlerde Aleviler’in ve Alevi örgütlerinin sesi çok fazla duyulmadı ya da talepleri öne çıkarılamadı. Devlet, belediyeler ve düzen partileri ile ilişkileri de katarak konuşmak gerekirse sizce Alevi hareketi nasıl bir süreçten geçiyor ve nereye gidiyor?
HASAN GÜLÜM- Soruya cevap vermeden önce kısaca şunu söylemek istiyorum; Alevi hareketinin içinde bulunduğu durum önemli bir sorun olarak orta yerde duruyor. Aleviler inançları ve kültürleri gereği tarihsel olarak her zaman bölüşmeyi esas alan, sorunlarını rızalık usulüne göre çözen, insan-insan, insan-doğa ilişkisini esas alan bir kültür içinde yaşamışlardır. Bu nedenle yaşanan her olayda bu bağ kurularak tutum alınır.
Alevilerin bugüne kadar inançları üzerinden ‘siyaset’ olarak tarif edilen (mevcut seçimlerdeki siyasi partiler ilişkisi) alana girmeme nedeni Alevilerin yaşam biçimleri ve aldıkları kültürdendir. Buradan Alevilerin siyasetten uzak durdukları sonucu çıkarılmamalıdır. Aksine her süreçte Aleviler bulundukları sorun ya da olaylara dair bir yaklaşımda bulunmaktalar. Bu durumu sadece bir siyaset dili olarak yapmadılar.
Ancak 1993 Madımak Katliamı ile başlayan ve sonrası dönemden itibaren durumda değişiklik olmaya başladı. Alevilerin demokratik haklarını ifade eden temel taleplerin ortaya çıkması yani Alevilerin siyasette kendilerini tarif etmesi ile yeni bir dönem başladı. Cemevlerinin ibadethaneler sayılması, eşit yurttaşlık hakkı, Madımak otelinin utanç müzesi sayılması, Alevi katliamların açığa çıkarılması, zorunlu din derslerin kaldırılması, Diyanetin lağvedilmesi gibi temel taleplerin toplumsal karşılık bulması ve bunun üzerinden ortaya çıkan örgütlenmeler önemli bir gelişme gösterdi. Bu durum aynı zamanda demokratik Alevi hareketinin de yaratıldığı dönemdi. Ancak bu gelişmelere karşı devletin de yeni hamleler yaptığına tanıklık ettik.
Kır-kent ilişkisi nedeniyle köyden şehire göç eden Alevilerin inançlarında yaşadıkları sorunlar, karşılaştıkları baskılar dönemi aynı zamanda da örgütlendikleri dönem oldu. Cemevlerinin ibadet alanı olarak yapımı, derneklerin her alanda yayılması süreci, çok hızlı bir örgütlenme ağını da beraber yarattı. Aleviler inaç yerlerini sadece talep etmiyor, bulundukları her yerde inanç yerleri inşa etmeye başlıyordu.
Aleviler bu süreçte siyaset ile buluşmaya başladı. Tüm tarihsel süreçlerinde, yaşamlarında kendi kültürleri ile yaşayan ve bu yaşama göre hayatı yorumlayan Aleviler, siyasetle ilişkisinde devletin yeni hamlesi ile karşılaşmaya başladılar. Bu hamle demokratik Alevi hareketini zayıflatmak, etkisi altına almak ve sonrası belirlenen bir rotaya sokmak üzerine kuruldu. Bunu yapmak için Cem Vakfı kullanıldı. Alevi inancı ile ilgili içten bir tartışma yaratmak hedeflendi. Bu saldırı devletin kendi Ailevisini yaratma hamlesi idi.
Kısa dönemde Alevi hareketi içinde de ayrılmaya varan sonuçlar yarattı. Cem Vakfı üzerinden inanç alanına (devletle ortak belirlenen ve yetiştirilen ve adı ‘dede’ olan kişilerle) müdahale edildi. Demokratik Alevi hareketin göremediği ve müdahale edemediği bugün de müdahalede yetersiz kaldığı bu alan önemli bir sorun olarak ortada durmaktadır. Alevi hareketinin Cem Vakfı’na karşı aldığı tutum nedeniyle Aleviler ile olan ilişki zayıflatılmasına rağmen inançlarına yönelik aldığı darbe halen durmaktadır. Bu hamle sonrası Alevilerin demokratik taleplerinin geriletilmesine yönelik manipülasyon süreci başlatıldı. Bu süreçte özellikle cemevlerinin Alevilerin katkıları dışında yapılması süreci işlenmeye başlandı. Her alanda yok sayan siyasiler yerellerde cemevleri yapmaya başladılar. Alevilerin inançlarını sürdürmek için lokmalar ile geldikleri cemevleri, yerini siyasi müdahalelerin geliştiği yeni cemevlerine bırakmaya başladı. Bu aynı zamanda inancın da nasıl yapılmasına yönelik müdahaleleri de beraberinde getirdi. İç asimilasyon denilen ya da içte darbe olarak da nitelendirilen saldırı bu biçimde başlatıldı.
YENİ DEMOKRASİ- Aleviler öteden beri CHP ve öncesi partiler tarafından hazır bir oy deposu olarak görüldü. CHP uzun zamandır politika ve söylemlerini “sağ-muhafazakar” denen seçmene göre belirliyor; Alevileri ise çoğu kez görmezden geliyor. Alevilerde AKP ve Erdoğan karşıtlığının önemli düzeyde olduğu biliniyor. Ancak AKP ve Erdoğan karşıtı birçok faşist kişi ve kesim de bulunuyor. Kimisi Alevilerin katili niteliğindeki bu kişi ve kesimler CHP’den de çoğu kez övgü ve ayrıcalık görüyor. Sizce AKP ve Erdoğan karşıtlığına odaklı siyasetin Alevilere etkisi nedir; Alevilerin politik bilincine etkilerini nasıl değerlendirmek gerekir? Aleviler bu dönemde asimilasyona karşı daha mı bilinçlendiler ya da tersinden AKP-Erdoğan dışında ulusalcı bir saldırının tuzağına mı çekildiler.
HASAN GÜLÜM- Aleviler 2000 yılına kadar siyaset ilişkisi içinde yer almadıkları gibi sadece oy veren bir cephe olarak görülmekteydi. Bu tablonun yaratılması için özel bir program uygulanmaktaydı. Bunu Dersim’de, Ortaca’da, Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da yaşanan tüm katliamlar sürecinde gördük. Bir yanıyla Alevilerin bu olaylara neden olanları, sorumluları Sünniler olarak görmesi sağlanırken diğer yandan da Sünniler için Aleviler “düşman” olarak gösterildi. Bu propagandanın asıl amacı siyasi konjonktüre entegre edilmesi içindi ve uzun süre bundan başarılı olundu diyebiliriz. Erdoğan karşıtlığında bir yanıyla böyle bir propagandanın etkisi varken diğer yandan Alevilerin özellikle büyük şehirlerde karşılattıkları tablo ve AKP’nin Alevilere dair aldığı tutum belirleyici rol almıştır. Bu bilerek izlenen yoldur. Aleviler bu süreçte geçmişten dersler alarak geldiler. Bunda Alevi örgütlerin payını da unutmamak gerekir. Ancak AKP’den kaçarken diğer yandan ve başka sorularda ifade ettiğimiz diğer tehlikeli alana itildiler. Demokratik Alevi hareketinin zayıflatılması, inanç alanına yapılan müdahale ile yenilenen asimilasyon, eşit yurttaşlık gibi en temel taleplerin, cemevlerine yapılan (göz boyama) yardımlar ile manipüle edilmesi sağlandı. Bu süreçte Alevilerin AKP’nin belirlediği daha da geri bir alanın içine çekilmesi öngürülmekteydi. Bu Davutoğlu döneminde başlayan ve yarıda kalan bir projedir.
YENİ DEMOKRASİ- Genel olarak sistemin krizi yoğunlaştıkça işçi sınıfına, emekçilere ve tüm ezilenlere yönelik saldırılar da artıyor. Kuşkusuz bu saldırılar sadece ekonomik uygulamalar ya da devletin fiziki baskı politikaları aracılığıyla olmuyor. Alevi hareketi özgülünde değerlendirirsek bu körleştirici saldırılar nelerdir; Alevi kurumlarındaki yozlaşmayı nasıl tariflemek ya da somutlamak gerekir? Ve yine kimi Alevi kurumlarında gözlemlenen ihraçlar bu sürecin neresinde duruyor?
HASAN GÜLÜM- Hepimiz bilmekteyiz ki sistem yasadığı krizleri aşmak için krizden en çok etkilenen kesimler üzerinden krizin en görülmez yanı ile aşmak isterler. Bunlar bugüne kadar bazen Alevi-Sünni bazen sağcı-solcu bazen Kürt-Türk gibi insanların en zayıf yanları üzerinden yapılabilen gerginlikler olarak karşımıza çıkmıştır. Ezilenlerin sınıfdaşlarına karşı “kimlik” siyasetiyle kışkırtıldıkları en bilindik senaryodur. Bunun elbette altyapıları bulunmaktadır. Alevilerde bugüne kadar böylesi süreçlerden etkilenen kesim olduğunu söyleyebiliriz. Demokratik Alevi hareketinin Aleviler içindeki etkisinin artması döneminde birinci soruda da ifade edildiği gibi, içten darbe ya da asimilasyon saldırısı başlatıldı. Bu saldırı demokratik Alevi hareketi için Alevi inancını kanunların belirlediği sınırlar içine sığdırmakla başladı ve giderek de sürdürülmektedir. Alevilerin inançları ve kültürleri gereği dernekler kanunu ile asla bağdaşmayan bir durum, Aleviler için doğruymuş gibi savunulmaktadır. Bu durumu Alevilerin de Alevi kurumları içinde yaşadığı kriz olarak tarif edebiliriz. Oysa Aleviler kendi bulundukları alanlarda bunu asla kabul etmemekteler. Alevi kurumlarının bu tutumu ya da krizi, Alevileri derneklerden uzaklaştırmaya doğru itmektedir. Diğer yanıyla kendi krizini aşamayan Alevi kurumları bugün ihraç olarak yansıyan sonuçlar ile karşılaşmaktalar.
YENİ DEMOKRASİ- Buraya kadar sorunları konuştuk… Sorunların doğru teşhisinin çözümün de bir parçası olduğunu bilinciyle biraz da çözümü ya da bu sorunları aşmanın yollarını konuşalım. Sizce tüm bu sorunlara karşı Alevi hareketi ve Alevi kurumları ne yapmalı? PSAKD Ataşehir Şubesi olarak bu dönemde siz neyi esas alıyor ve ne tür faaliyetler yürütüyorsunuz?
HASAN GÜLÜM- Alevilerin yaşadıkları durumu tek tek sorunlar olarak tarif etmiyoruz. Yapısal sorunlar var. Bunların tamamının yeniden ele alınarak çözümlenmesine ihtiyaç vardır. Öncelikle Alevilerin bugün içinde bulundukları durumun tarif edilmesine ihtiyaç vardır. Alevilerin 1970’lerde başlayan kırdan kente göçü bugün yeni bir aşamaya geçmiş durumdadır. Hem siyasal olarak mevcut sürecin değişmesi hem de Alevilerin kendi mevcut koşullarının değişmesi nedeniyle, demokratik Alevi hareketinin talepleri ve çözüm önerileri de değişmelidir. Ayrıca daha önce kır sürecindeki Alevilik (inançsal olarak) bugün uygulanır değildir. İnançsal olarak görsele dönüşmüş, vicdanları rahatlatan inanç ritüelleri yapılmaktadır. Kısacası özünde sapma vardır. Bu sapmayı yaratan kent ilişkisini Alevi hareketi doğru cevaplayamadı.
Şimdi ikinci aşama yaşanmaktadır. Aleviler büyük kentleri tekrar terk etmekteler. Bu yeni göç dalgasının bir yanı Ege kıyılarına bir yanı yeniden Anadolu olmaktadır. Öncelikle Aleviler olarak bizler buna göre Alevi hareketinin modellerini oluşturmalıyız.
İkincisi Alevi kurumlarında üyelik modelinin tamamı değişmelidir. Alevilerin toplandığı cemevleri Alevilerin asimilasyona en çok uğradıkları yerlerden biridir. Alevi kurumlarında yönetme modeli kanunların belirlediği alandan çıkmalıdır. Alevilerde kadın, gençlik en zayıf dönemini yaşamakta yöneticiler ise kanunlarla kurulmuş dernekler gibi yıllarca görev yapan kişilerden oluşmaya başladı. Tüm bu sorunlara yönelik oluşturulacak bir program Alevi hareketinin kendi ayarlarına dönmesini sağlayacaktır. Kaldı ki 2018 yılı içinde tüm bunların konuşulduğu bir çalıştay yapıldı. Ancak bu çalışma Alevi kurumlarının kendi iç gerginliklerine feda edildi. Fakat çalışmanın tüm belgeleri durmaktadır. Bizler bunları zaman zaman kendi bulunduğumuz alanda uygulamaktayız.