“Komünist Başkan” Rantının Tatlı Ortaklığı: SMF ve TKP İttifakı

Devrimci mücadelemizin önemli mevzilerinden biri olan Dersim de yerel seçimlerle birlikte reformist ve sistem içi politik anlayışların kaynağını seçimlerin gerçeğine dair anti-MLM yaklaşımlarından alan, düzen içi reformist-legalist hayalleri yücelten, benmerkezci olduğu için ortak yaratılmış değerleri önemsemeyen, anlayışlardan çok adayları hedefleyen, siyasal nitelikten ve devrimci kaygılardan uzak söylemler çelişkileri büyüterek mücadeleye ve Dersim halkına zarar verir, en geniş kitleler nezdinde de devrimci yurtseverlerin saygınlığını tartışılır hale getirir bir hal almıştı.

Dersim Demokratik Halk Dayanışması ana bileşenlerinden SMF ile Dersim Devrimci Güç Birliği bileşenlerinden HDP arasında, politik hattın ve konumlanışın karşılıklı netleşmesine rağmen süren bu tartışmalar, esasta günü ‘kazanmaya’ odaklanan pragmatist, sorunlara ezilenlerin çıkarının ve sınıf ilişkilerinin hesabını yaparak bakma konusunda isteksiz ve hatta yeteneksiz, bir kez daha vurgulayalım seçimlerle çok şeyler ‘değiştirilebilinir’ görüşlerini yaygınlaştıran, seçimlerde başarılı olmakla yerelde iktidar olmayı aynılaştıran, seçimlere mevcut sermayenin iktidarda ki temsilcilerini geriletmek üzerinden yaklaşan, bilimsellikten uzak liberal anlayışların ürünüdür. Bir yere kadar anlaşılır olan bu tartışmaları anlaşılır olmaktan çıkaransa ülkede ki ağır ekonomik kriz gerçeğini, zindanlar gerçeğini, seçimler sonrası Faşist partiler dışında belediyeleri kim kazanırsa kazansın olası yeni kayyum saldırılarının boşa çıkarılmasına dair çok daha gerçek tartışmaların önüne geçmesidir.

Sadece bunlarda değil elbette; dost cepheyi genişletip düşman cephesini daraltarak, siyasal programları hedeflerin de farklı anlayışların ortaklaşılan sorunları birlikte aşmanın ya da tersinden büyütmenin araçlarından biri olan, gerçek işlevini ise siyasal mücadelenin içinde kazanan ittifaklar ve birlikteliklerin, yönelim, tercihler onun niteliği gibi benzer sorunların tartışılması da eksik kalmıştır. Bu makalemizde TKP ve TİP reformculuğuna mücadele ederek örgütsel yapısını inşaa etmiş Kaypakkaya çizgisinin ‘’Maoist devamcısı’’ olduğu iddiasında ki SMF’nin  Türkiye Komünist Partisi çatısı altında, TKH ve benzer siyasal bileşenlerle tekrarlanan seçim ittifakı ve yönelimine dair eleştirel anlayışımızı paylaşacağız.

BOŞ SÖZLERLE SARHOŞ OLAN SMF

Yasal mücadelenin bir parçası olan seçimlerin devrim ve sosyalizm mücadelesinde ki rolü ve yeri MLM’ler için tıpkı yasal mücadelenin diğer alanları gibi asla yüceltilmemesi gereken, temel perspektif ve stratejilerinde tali yer edinen mücadele alanlarından biridir. Bugün kendilerine ‘Kaypakkayacı’  ‘Maoist’ diye adlandıran SMF’nin aksi bir gerçek ile seçimlerin (legal faaliyetlerin) tüm çalışmalarının neredeyse merkezine oturtarak Devrim ve Sosyalizm mücadelesinde talinin esasla yer değiştirmesi, eylemin söylemin önüne geçerek açığa çıkardığı, ona giderek karakterini veren, oportünist tavır ve yaklaşımların hakim hale gelmesi nasıl ve neyle açıklamalıdır? Ya da bizlere SMF pratiğinin sordurduğu bu sorulara ola ki itiraz ederek yetersiz bulanlar için farklılaştırarak soracak olursak; dönemin dayattığı siyasal görev ve sorumluluklar karşısında takınılan tutum bir siyasal hareketin niteliğine dair bizler için bir kriter, önemli bir veri değil midir?

Bir yapıya politik niteliğini programı ve buna uygun pratik hattı verir. Mücadele araçlarına niteliğini verense onun kullanımı değil esasta da politik öznenin niteliği, öznenin sınıfsal, ideolojik ve politik duruşu değil midir? Onun, önüne koyduğu hedef, mücadele biçimlerindeki farklılık, hedef ve amacın önüne geçerek farklılıklara neden olduğunda, bunun tek bir anlamı vardır; politik öznenin burjuva ideolojiye doğru dümen kırması. Kırılan dümenin ardından verilen mücadelenin biçimi isterse silahlı olsun atılan her adım iktidar mücadelesinden uzak bir politik içeriğe sahip olacaktır.

Politik özne, mücadele biçimleri, mücadele araçları ve pratik verilen mücadelenin niteliğini taşır. Politik özne güncel görevlerini stratejik hedeflerine uygun olarak biçimlendirmekle yükümlüdür. Aksi devrimci niteliğinin zayıflayarak amacın köreltilmesine ve esas hedeflerden sapılarak devrimci özün, devrimcileştiren dinamiklerin, devrimin temel ilkelerinin, devrimci yaklaşımların bozulmasına neden olur.

Reformist çizgide gün gün kökleşen SMF ve bileşenlerinin yaşadığı sapmanın, savruluş ve bozulmanın özeti budur. Ve yaşanan bu savruluşa, kendi sözlerine sarhoş olan SMF’nin abartılı duyuruları ve açıklamaları onun niteliğini gizleyememekte; “Maoist”, “Kaypakkayacı” olmasına da yetmemektedir.

Devam edecek olursak; yaşanan savruluş, sapma ve bozulmaya dair sözlerimiz bu kadarla sınırlı değildir elbet. MLM’ler niteliği ve süresi ne olursa olsun var olduğu her platformda ola ki anlaşmazlıkları yok saymaz, eleştiriyi birliğin önünde engel görmeyerek diplomasi adına susarak uzlaşmaz, burjuva ideolojisinin taşıyıcılarının sınıf ve iktidar mücadelesi kaygılarından uzak benmerkezci anlayışlarıyla kararlı ideolojik mücadele sürdürülmediğinde bunların saflarda ki yozlaştırıcı etkisinin kaçınılmazlığını göz ardı etmeyerek ilke ve anlayışıyla çelişen her türlü yaklaşımlara karşı politik ideolojik duruş sergiler. Sınıf ve katmanları demokratik devrim hedefine ortak etmeyi amaç edinen MLM’ler bir yandan sınıfın, kitlelerin öncüsü olmanın gereği olarak kendi programını söz konusu hareketlere de taşımada ısrar ederken diğer yandan da, DHD süresince farklılıkların korunacağını, bu farklılıkların neden olabileceği olumsuzluklara da seyirci kalmaz. Çünkü böylesi süreçler de yaratılan her tür birliktelikler zaten geçici ve koşullara bağlı olduğundan, her an anda ki müttefikler ile karşısı karşıya kalabileceğini gözeterek bağımsız sınıf kimliğin de ısrar eder.

SMF ve bileşenlerinin pratiği ise; sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini terk edilip, gerçeğin dayattığı pratik politik araçların pragmatist amaca uygun örgütlenerek genel hesapların günlük ve yerel varlık çıkarlarına kurban edilmesi pratiğidir. Tarihini, dününü, dünde oynadığı rolü yok sayan ve tarihi bu günü milat sayıp başlatanların Kaypakkayacı olması, Maoist olması zaten mümkün değildir. Birleşik devrim pratik(sizlik)leri ve son seçim ittifakları ve bu duruşlarının anlamını ise Lenin yoldaşa bırakıyoruz.

“… Durumdan duruma tutumunu belirlemek, kendini günlük olaylara ve küçük politikanın kesinti ve değişimlerine uyarlamak, proletaryanın birinci çıkarlarını ve tüm kapitalist sistemin, tüm kapitalist evrimin özelliklerini unutmak, bu birincil çıkarları, anın gerçek veya varsayılan avantajları uğruna feda etmek-revizyonizmin politikası budur.”

İnsan bilincindeki değişim ve gelişim, Demokratik Halk Devriminin zorluğu ve uzunluğuna kıyasla değerlendirildiğinde alabildiğine hızlı olmaktadır. SMF özgülünde yaşanan değişimse şaşılası bir şekilde çok daha hızlıdır. Bu değişimde ki hız üzerinden yükselerek var olduğu teoriden, ilke, taktik ve kazanımlarından çark eden anlayışı reformizmin en gerçek suç ortağı yapar hale getirmiştir. SMF bir yandan Kürt Ulusal Hareketiyle ortak devrim programı etrafında en üst düzeyde “birleşik devrim” hattı örgütlerken, diğer yandan basit bir seçim taktiğinde buluşmamayı tercih etmektedir. Peki yeni mecrası ve buluştukları kimdir? TKP! Halk Güçleri içinde yer alan siyasal öznelerden en tutarsız, en zayıf ve en güvenilmezi. Türk Orta (Milli) Burjuvazisinin reformcu temsilcisi.

SMF’NİN TKP TERCİHİ

Ayrım çizgilerini belirsizleştirilerek, oportünizme karşı ‘mücadeleyi’ lafazanlığa indirgeyip, yararsız boş bir slogan haline getirmeyi gelenek haline getiren SMF ve bileşenleri, bu yararsız pratiklerinden yararlananlar sadece çürümenin temsilcileri olan her renkte oportünistler olmaktadır.

İşte bir örnek; Marksizmin en temel kavramlarını muğlaklaştıran ve Marksist teoriyi piyasalaştıran, sınıfı, sınıf mücadelesini siyaset alanının dışına atan, Ezilen ulusların kurtuluşunu genel sözlerle, içi boş gevezeliklerle geleceğe, sosyalizmin gerçekleştiği zamana “erteleyerek” kendi egemen sınıflarına yardımcı olan ikiyüzlü sosyal şoven TKP ile yerel seçimlerde gerçekleştirdiği ittifaktır.

‘Ne var ki, bir sorunun sertçe ele alınması ve şeylere kendi öz adlarının verilmesinin gerektiği, aksi halde Parti ile devrime onarılmaz zarar verilebilme tehlikesinin var olduğu anlar vardır.’ (Devrimci slogancılık – lafazanlık, Lenin)

Lenin yoldaşın sorunun ‘sertçe ve adıyla’ ifade edilmesi gerekir dediği türden bir pratiktir SMF’nin andaki pratiği.

NEDEN?

Çünkü; Hâkim ulusun bencil çıkarlarına, ayrıcalıklarına, imtiyazlarına, baskı ve zulmüne yönelen, ilerici olan her türlü yönelimi ve çabayı milliyetçilikle suçlarken; ezilen ulusun kendi kaderini tayin hakkını savunan, ulusal eşitsizliği karşı çıkan, hakim ulusu milliyetçiliğini, baskı ve katliamlarını teşhir eden komünist ve devrimcileri, milliyetçiliğe prim vermekle suçlayan TKP ile ittifak yapmaktadır. Komünist hedeflerle taban tabana zıt TKP’nin anti-MLM çizgi ile ‘Maoistlerin’ pratikte buluşmasında ki amaç ve politika ise esasen bir ya da birkaç ilçede belediye başkanlığı koltuğu alarak yerel ‘iktidarlaşma’ hayallerinin önünü açarak legalizme kapılarını sonuna kadar aralamaktır. Buna zeminse söylenenin aksine yasal zorunluluk değil reformizmdir. Birleşik devrim ve görevleri ise seçimler sonrasına ertelenmiştir.

SMF’nin Orta (ara) sınıfların kaypak bir niteliğine sahip olduğunu bilmemesi imkasızdır. İşte tamda SMF’nin vurgun olduğu çizgide budur. TKP ile ele ele kol kola, ittifak geliştirerek, ortak aday tanıtımlarında “yoldaşlaşarak” halk kitlelerine devrimcilik olarak sunduğu çizgi de budur. Kuşkusuz burjuva-feodal medyanın “Komünist başkan” yakıştırmasının kaynağının Mazgirt değil de Ovacık olmasının kökeni TKP’dir. Tipik bir orta sınıf partisi olan kaypak ve kibirli TKP’nin ve normal koşullarda yanaşmayacağı SMF ile ortak buluşma noktası bu “komünist başkan” popülizmidir. SMF’nin yan yana geldiğinde daha fazla reformist-sosyal şoven burjuva lekeler almaktan korkmamasının nedeni de aynı “komünist başkan” popülizmidir.

Aslolan, kalıcılığı olan kitlelerin bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, kitlelerin devrim saflarına kazanılmasıdır. Düzenin yıkamayacağı iktidarlar öncelikle kitlelerin bilincinde yaratılır.

SMF’nin seçimlerde yapma olanağı bulduğu propaganda-ajitasyona gelince, bu propagandanın sınıf mücadelesinin geliştirilmesi ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Propagandanın içeriği dün nasıl HDP’nin reformcu taleplerine uydurulmuş biçimde yaptıysa bugünde aynı şekilde ancak bu defa da ayağına “çamur” bulaşmayan ‘’cumhuriyet değerlerinin’’ savunucusu TKP ve diğer ittifak bileşenleriyle yapmaktadır. Kısacası SMF pratiği en devrimci sloganları yeni olan (liberal solla ittifak) eski bir hikaye (yerel seçimler) okurcasına örgütlenmesidir. Ancak ezilen ulusun burjuvazisine yamanan SMF, bu defa bir adım geriye çekilerek ezen ulusun orta burjuva sınıfını temsil edenlere yamanmıştır. Ve bir kez daha birincisinde trajedi olan şey ikincisinde traji-komik hal alıyor. SMF’nin yerel seçimde izlediği ittifak politikası için de bu durum geçerlidir.

Sonuç olarak; İlle de kazanmaya endeksli yaklaşım sakat bir yaklaşımdır. Belediyelerin devlet kurumları olduğunu kayyum atamaları görmek istemeyene de göstermiştir. Bu anlamda belediyeler ve seçimleri devrimcilerin araçlarıdır. Ve devrimcilerin parçalamakla yükümlü oldukları devlet aygıtlarıdır. Bunu unutmadan seçimlere, seçim politikalarına yaklaşılmalıdır. Bizler devrimci mücadele yolunda daha geniş kitleleri kucaklamayı ve onların desteğini sağlayacak sınıf mücadelesi zemininde yönelimimizi günlük olaylara ve değişimlerine uyarlamadan, esas çıkarları anın gerçek ya da gerçek sayılan avantajları uğruna feda etmeden, Komünist-devrimcilerin-halkın dostları olmanın sorumluluğunu gücümüz oranın da yerine getireceğiz. Oportünizmle lafta değil, gerçekte mücadele de bunu gerektirir. Eleştirel yaklaşımımız bunun bir örneğidir.

Burada paylaşanın mümkün olmadığı ama pek çoğumuzun bildiği La Fontaine’nin başkalarına benzemeye çalışırken neleri kaybettiğimizi, elimizde olanın değerini bilmenin önemini anlatan ‘öküzle rekabet edeyim derken şişe şişe patlayan kurbağanın’ hikayede ki trajik sonunu anımsatarak sözümüzü noktalayalım.