Yazılarımızda, sohbetlerimizde Mehmet Demirdağ yoldaşın “Devrimin bilgili, fedakar ve atak kadroları olalım” sözünü sıkça tekrarlar dururuz. Bu sözün gereğini yerine getirmek her şeyden önce içinde bulunulan karmaşık, ağır ve çetin sürece müdahale edebilme, inisiyatif alabilme beceri ve yeteneğini gerektirir. Elbette buradaki inisiyatif hayali, soyut değil, somut ve maddidir. Mesele bu somutluğun, içinde bulunulan koşulların, ihtiyaçların çoğu zaman kavranamamasından kaynaklanır.
Bugün olmamız gereken yerde değilsek kolektif içindeki ideolojik mücadeleyi yeterince ve sağlıklı yürütemiyor, dönem dönem bölünme, ayrılma, kopma ve kayma gibi sorunlarla boğuşuyorsak; sınıf mücadelesinin nesnel zemini lehimize olduğu halde, bu zemini doğru kullanamıyor, somut güce, örgütlülüğe dönüştüremiyorsak, sınıf mücadelesi ve sınıf savaşımında gerekli inisiyatifi gösteremiyorsak; MLM bilimini ve diyalektik tarihi materyalizmin en temel ilkesi olan nesnel koşulları kavrayışımızda bir sorun vardır. Sınıf mücadelesinin zorunluluğunu ve devrimin kitleler için bir ihtiyaç ve zorunluluk olduğunu kavramamış, örgütlenme ve devrimi gerçekleştirmek için de Komünist Parti’nin zorunluluğunu yeterince bilince çıkartmamışız demektir. Bu üstten alta bir bütün tüm kolektif için, kolektifin kadro ve militanları için geçerlidir.
Ortada bir sorun varsa ve kolektifinde bir parçasıysak eğer, sorunun da parçasıyız demektir. Çözüm içinde önce kendimizden başlamak zorundayız. Sorunu dışımızda arayarak her şeyi kolektiften, merkezden bekleyerek kendi sorumluluklarımızdan kurtulamayız. Tam da bugün halk kitlelerine yönelik her alanda saldırılar gerçekleştirilirken, ekonomik kriz boğazları sıkmış, onları nefes alamaz hale getirmişken ve kitlelerin örgütlenmeye, birliğe ve dayanışmaya onca ihtiyaçları varken ve açken, tüm bunları “yakınarak” seyrediyorsak; kolektifin kendi yaralarını sarmadan etkin müdahaleler gerçekleştiremeyeceğini bildiğimiz halde elimizi taşın altına uzatmıyor, inisiyatif takınmıyor, kendi üzerimize düşen görev ve sorumlulukları görmeden, beklemeci bir tutumla etrafımıza bakınıyorsak, önce kendimizi sorgulamak, kendimize vurmak ve silkinip ayağa kalkmak, sorumlulukla adım atmak zorundayız.
Biz ki varolan düzene, faşist sisteme kafa tutmuş, dünyayı değiştirmeye soyunmuşken, neden kolektifimizin ihtiyaçları ve sorunları karşısında sınıf mücadelesinin gereklerini yerine getirmiyoruz. Halk kitlelerinin sorunları ve örgütlenme ihtiyacı karşısında pasif kalıyoruz, inisiyatif ve sorumluluk almaktan korkuyor ya da kaçınıyoruz?
Oysa bugün en çok gereksinimi hissettiğimiz, temel ihtiyaçlarımızdan birisi de olan; saflarımızda, kadro ve militanlarımızda, proleter gelişimimizin de dinamiği olan, devrimci ve yaratıcı inisiyatifi geliştirmektir. Çünkü inisiyatif olmadan sorumluluk bilinci de gelişmez, ilerleme de olmaz. Onun için ki; devrimci ve yaratıcı inisiyatif tüm kadro ve militanlarımız için önemli bir yerde durmaktadır. Ama biz kadınlar için çok daha hayati bir öneme sahiptir.
Zira, saflarımızda en çok kadın yoldaşların inisiyatif geliştirmeye, sorumluluk almaya ihtiyacı var. Onlar göğün olduğu kadar kavganın da yarısını oluşturuyorlar. Ama maalesef devrimci saflarda da içinden gelinilen sistemden ve toplumdan aldıkları yüklerden bir bütün kurtulabilmiş değiller. Ve hala bu yükler onlara ağırlık yapıyor, yürümelerini aksatıyor ve onları geride bırakıyor. Kadınlar çoğu zaman pratiğin koşuşturanı, hamallığını üstleneni olmalarına rağmen, prangaları, öne çıkıp sorumluluk almalarını, kavganın komutanı, önderi olmalarını engelliyor.
Kadının kendi yüklerinden kurtulması için de; kendisiyle birlikte, parçası olduğu kolektifin sırtındaki yüklerden kurtulabilmeleri, kolektifi, devrimi ileriye taşıyabilmeleri için de; kavgada geride kalanın ileriye çekilebilmesi için de kadının proleter kadın bilinciyle ve inisiyatifiyle donatılması gerekmektedir.
Yine kadının cins kimliğiyle birlikte yok sayıldığı, yaşamın her alanında ikincil görüldüğü, emeğiyle, bedeniyle sömürünün, baskının, şiddetin en yoğununa maruz kaldığı erkek egemen faşist sömürü sistemine karşı mücadele içinde; bu sistemden devrimci saflara taşınan, bulaştırılan ve kimi inceltilmiş biçimleriyle karşımıza çıkan erkek egemen anlayış ve yaklaşımlara karşı mücadele için de devrimci saflardaki proleter bilincin, kadın alanlarının, kadın inisiyatifinin geliştirilmesi bir zorunluluktur.
Kadının gelişemediği, ilerleyemediği, tüm benliğiyle içine dahil olamadığı yerde mücadele de gelişmez. Bir ayağı topal kalır. Sınıf mücadelesinin gelişmesi, ilerlemesi ve geleceği için kadın bilincinin ve inisiyatifinin de geliştirilmesi gerekir. Bu gelişimde kuşkusuz kolektif tarafından kadının önünün açılması, desteklenip, teşvik edilmesi önemli bir yerde durmaktadır. Ama daha da önemlisi; kadınların kendilerini kolektifin bir parçası, kolektifi, sınıf mücadelesini ileriye taşıyacak motor güçlerden bir olarak görmesi, hem de eşit, özgür bir gücü olduğunun bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmeleridir. Kendilerinin yaşamda, kavgada belirlenen, yol gösterilirse yürüyen değil, işin ve pratiğin esas öznesi olduklarını bilince çıkarıp, inanç, cesaret ve özgüvenle yürüyebilmeleri, önlerindeki engelleri aşıp, yaratıcı ve devrimci inisiyatifi geliştirebilmelidirler. Kadınlar işi yapıyor, yükü taşıyorlarsa, sorumluluğunu da alabilmeleri, ona yön veren olabilmeleri gerekir. Bunun için de kendilerinden başlayarak, kadın inisiyatifini geliştirmeleri, önce edilgenliklerine, kendine güvensizliklerine vurup, kendilerini geriye çeken zincirlerini koparıp atabilirler. Aklı cesaretle birleştirip, gerçeğin ışığında yürüyebilmelidirler. Kendinden geridekilere ışık tutabilmelidirler.
Biz bunu başarabiliriz. Yeter ki isteyelim ve pratiğin, canlı hayatın içine dalalım. Gerçeği yaşamın içinde olgularda arayıp, zorunluluklarını bilince çıkaralım, hayatın, kavganın nabzını yakalayalım. O zaman her zorluğun üstesinden geliriz, yaratıcı inisiyatifimizi de geliştirebiliriz.
İnisiyatif dediğimiz şey öyle uzağımızda da değil, Mao yoldaşın deyimi ile “inisiyatif bir dâhinin doğuştan sahip olduğu bir şey değil, akıllı bir önderin –biz bunu genelleştirerek bir devrimcinin, bir militanın olarak da okuyabiliriz- ön yargısız bir inceleme ve nesnel koşulları doğru değerlendirme yoluyla gerçekleştirdiği bir şeydir. İnisiyatif gökten zembille inmez, ona sahip olmak için bilinçli bir çaba harcamak gerekir.”
Unutmayalım ki inisiyatif her şeyden önce hareket serbestisi kazanabilmektir. Bu da özgüvenle sağlanır. Özgüven ise gerçeğin bilgisine ulaştıkça geliştirilebilir. Gerçeğin bilgisine ise araştırıp inceleyerek, nesnel gerçeği tanıyarak, somut hayatın, pratiğin, kitlelerin içinde, onlardan öğrenerek, onlarla değiştirme pratiğine girilerek ulaşılır.
Bizler de araştırarak, öğrenerek, pratiğin içinde gelişelim, yaratıcı ve devrimci inisiyatifimizi geliştirelim. Gerçeklerin devrimciliğinden korkmadan yeniliğe ve gelişime açık olalım. Devrimci sorumluluk ve inisiyatif dediğimizin de özünde gelişime, yeniliğe açık olmak, yaşamı, içinde bulunulan süreçlerini inceleyip çözümleyip, kavrayıp, ileri olanların alınıp, geri olanların atılması, sorunlara doğru ve uygun çözümlerin üretilerek, yolun açılmasından başka bir şey olmadığını akıldan çıkarmadan güne, saate sarılalım. Ancak o zaman “Devrimin bilgili, fedakar, atak kadroları” olabiliriz.