Fransa’da bir aylık süreyi geride bırakan “Sarı Yelek” eylemleri canlılığını korumaya devam ediyor. Eylemler her hafta “Hareket” başlıklı çağrılarla sürüyor. “Burjuvaziye noel yok!” başlıklı çağrının olduğu hafta Strasbourg’da gerçekleşen silahlı saldırının ardından hem basında hem de kamuoyunda “Sarı Yelek eylemlerinin devam edip etmeyeceği” tartışma konusu olmuştu. Bu tartışmalara rağmen yapılan çağrı karşılığını bulmuş ve kitleler yine sokakları doldurmuştu. Yine eylemlerin ilk başlangıcındaki eylem yöntemi olan otoban, yol işgalleri kimi yerlerde düzenli bir şekilde sürmekte.
Bu bir aylık süreç boyunca politik düzlemde “geleceği merak konusu” olan, pratik düzlemde ise kitle mücadelesi hakkında önemli deneyimler sunan bir süreç yaşandı. Bugüne dek sarı yelek eylem(ci)leri hakkındaki değerlendirmelerde esas olarak eylemin “kendiliğinden” olması vurgusu ön plana çıktı. Yine kimi değerlendirmeler “hareket faşistler tarafından başlatıldı/faşistlerin denetiminde” tarzında olmuştu. Eylemin “kendiliğinden” karakterini yadsımamakla birlikte eylemin aldığı biçim, kitlelerin özne oluşu, eylemlerde haykırılan talepler ya da eylem çağrılarındaki şiarlar; bugün eylemi salt “kendiliğinden bir eylem” olarak tanımlamamayı da beraberinde getirmektedir. Aksi yönde bir yaklaşım, bugün birçok değerlendirmede kendini bulan “kendiliğinden, öndersiz, öncüsüz yapının korunması” temelinde devam edecek bir eylem(ler) biçimi şeklindeki hatalı yaklaşımları doğuracaktır.
Yaşanan gelişmelere dönük değerlendirme yaparken önderlik sorunu güden devrimci bir bakış açısı kullanılmadığında, harekete dönük değerlendirmelerin altı boş kalacaktır. Bu noktada kitlelerin içinde bulunan doğru fikir ve doğru eylem biçimlerinin (devrimci şiddet buna bir örnektir) örgütlü bir hale gelerek; “hayat pahalılığına karşı mücadele”den daha net ve keskin taleplere evirilecek sürecin yaratılması sorunu gündem olmalıdır. Sadece hareketin içine sızan ve önderliği ele geçirmek isteyen burjuvaziyle mücadele dahi sınıf mücadelesinin paralelinde ilerletildiğinde “Sarı Yelek” eylemlerinin temel ve her geçen gün biriken öfkeyle artan ve doğru fikirler temelinde gelişmeye başlayan taleplerinin kazanımla sonuçlanmasını; kitle mücadelesinde ise örgütlü ve devrimci olanın kitlelerle bütünleşerek daha çetin mücadelenin hazırlıklarını sağlayacaktır.
Bugün işçi sınıfında hayat pahalılığına ve daha da ötesi mevcut sisteme ve onun devletine karşı olan öfke; kitlelerle buluşma ve onların haklı taleplerini örgütlü hale getirme noktasında önemli olanaklar yaratmaktadır. Önümüzdeki süreçlerde, keskinleşen çelişkilerle birlikte daha büyük patlamaların olacağı öngörüsü hiç de uzak bir ihtimal olmamakta. Sarı Yelek hareketi de doğrudan işçi sınıfının örgütlü ve önderlikli bir şekilde başlattığı bir isyan olmasa dahi biriken bu öfkenin bir ürünüdür. Eylemlerin çapının böylesine geniş olması, içinde karşı-devrimci fikirler dahil olmak üzere farklı fikirlerin doğduğu bir arena haline gelmesini de beraberinde getirmektedir. Basitçe hareketin “kendiliğinden” karakterini ön plana çıkarmak aynı zamanda kitleleri de kandırmaktır. Kitleleri önderliksiz ve silahsız bırakmak anlamına gelmektedir. Fransa’da faaliyet yürüten Maoist Komünist Parti (PCm)’nin kitle mücadeleleri ve önderlik konusunda hem değerlendirmeleri hem de eylemlerdeki pratikleri dikkate değerdir. “Daima kitlelerle” şiarını vurgulayan PCm’in yaptığı değerlendirmedeki şu vurguyu tekrar hatırlatmak gerekir;
“Komünistlerin görevi yangını söndürmek değil harlamak ve alevleri doğru bir yöne doğru kanalize etmektir.(abç) Biz nerede doğru talepler ve proleterlerin sloganları en önde haykırılıyorsa orada kitlelerle beraberiz. Biz mücadeleden korkmuyoruz. Bütün mücadele hareketi toplumsal çelişkiler tarafından kat edilir. Saf, pürü pak, muhteşem bir hareketin olması mümkün değildir. Saf hareket kitlesiz, ölü bir harekettir. Hareketin içinde faşistlerin örgütlediği davranışlar ve saldırılar pek tabii ki vardır. Bizim mücadelenin esası olarak belirlediğimiz hayat pahalılığına karşı mücadele şiarına karşı faşistlerin bu pratikleri hareketin kurucu öğesi değildir ve kitlelerin isyanını açıklayamaz. Aşırı sağ partilerin içindeki hareketin ırkçı, cinsiyetçi sözüm ona “sözcüleri”ni saf dışı bırakarak ve onları gerileterek yerellerde bu faşist pratiklerle mücadele edebiliriz.”
Sarı Yelek eylemleri hem yarattığı etki hem de üzerine yapılan değerlendirmelerle önümüzdeki süreçte de hareketini sürdürecek. Genel bileşiminin ilk politik tecrübesi olan bu hareket boyunca, kitleleri önderliksiz bırakma telkin ve çabalarına karşı kitlelerle olarak; andaki taleplerin devrimci mücadelenin kaldıracı haline getirebilme cüretini örgütleme, sınıflar mücadelesinin bir gereği olarak ileriye atılmış önemli bir adım olacaktır.
Kitlelerin hareketini ve mücadelesini yücelterek onun daha ileri gitmesini engellemeyi amaçlayan ve tartışmayı hareketin önderliksiz ve öncüsüz şekilde ancak yolunu bulabileceğini savunan yaklaşımlar burjuva dünya görüşünün sınırlarını aşamayan, iyileştirmeyi kutsayıp proletarya ı iktidarlaşarak özneleşmesini yadsıyan ve onları nesneleştiren anlayıştan mustariptir. Hiç kuşkusuz bu anlayışlar bu süreçte emperyalist-kapitalist sistemin ideolojik yağmurunun etkisiyle çıkan mantar gibidirler. Ve her yerde her durumda ortaya çıkıp, kitlelerin hareketini kutsarken onların ileri gitmemesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. “Sureti haktan” görünen kendiliğindenciliğin tapınıcılarıdır. Bunlar, Tunus’ta başlayıp Ortadoğu’yu kavuran kitle hareketleri içinde aynısını savunmakta, Gezi içinde aynı bayrak sallandırılmaya çalışılmakta, dünyanın herhangi bir köşesindeki halk hareketi karşısında da aynı tutum almaktadır. Ve evet şimdi Sarı Yelekliler eyleminde de “önderlik yapma adına elinizi çekin hareket yönünü bulur” diye çığırtkanlık yaparak bildik türküyü söylemektedirler. Yakın ve uzak tarihsel deneyimler kitlelerin önderliksiz ve örgütsüz kaldığı noktada nasıl zorluklar yaşadığı, hareketin politik hedeflerine en önemlisi de her şeyi kazanma cüretine kavuşamadan sönümlendiğine tanıktır. Bu yüzden kitlelerin mücadelesi içinde önderleşmek, kitlelerin önderliksiz kalmaması için proletaryanın örgütlü müfrezesi yani partiyi daha güçlü örgütlemek ve komünist perspektifle, harekete şekil verme ve egemen sınıfların iktidarını alaşağı etme hedefine kilitleme görevini asla unutmayacağız.