Nefer Oldular Birer Birer Ese’de Yazılan Bu Destana!

Emperyalist-kapitalist ülkelerden, yarı-sömürge ülkelere dek, tüm dünyada; emperyalist sistemin açtığı-derinleştirdiği yaraları berrak bir şekilde görebildiğimiz bir süreçten geçiyoruz.

Burjuvazinin; “devrim-sosyalizm-komünizm” kavramlarının içini boşaltma harekatını, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini tarihin döküntüleri altında kamufle etme harekatını, zengin yöntemlerle-usta manevralarla azgınca sürdürdüğü bir süreçten geçmekteyiz.

Ve bugün; gerçekte çok berrak olan bu tablo karşısında, gerçeklere hangi pencereden baktığımızı, gerçekleri hangi ideolojiyle donanarak yorumladığımızı irdelemek, bu berrak tablonun avantajlarını değerlendirmek zorunda olduğumuz, lehimize bir süreçten geçtiğimizi görmek durumundayız.

Kısacası, azgınca saldırıların gerçekleştiği bir süreçte, gözlerimizin; umutsuzluğun, karamsarlığın, inançsızlığın perdesiyle mi, umudu yeşerten adımların coşkusuyla mı dolduğunu ciddi bir sorgulayışa yatırmak zorundayız.

Ese Yaylası şehitlerinin; Proletarya Partisi’nin 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ, Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Dilek Konuk ve Duran Salman’ın şehit düşüşünün 21. yılındayız.

Bu yürüyüşü gerçekleştirirken; sadece şehitlerimizin yaşamlarından, mücadelelerinden öğrenmenin ötesinde, onların yaşadığı tarihsel süreçlerin bütünlüklü bir tahlilini yapmak, onları yas tutarak, ağıtlarla anarak değil, yürüdükleri yolda coşkuyla, umutla, ısrarla, kararlılıkla yürümek durumundayız.

Şüphesiz ki Mehmet Demirdağ yoldaş, Proletarya Partisi’nin, onun yaşadığı süreçteki engebeli yolları katediş sürecinde, izi silinemeyecek adımların önderliğini yaptı.

6. Konferans sonrası; Proletarya Partisi karmaşalar, zorluklar, imkansızlıklar, kayıplar içerisinde, dosta umut, düşmana korku salan küçümsenmeyecek bir yönelimin adımlarını atmıştı. Mehmet Demirdağ yoldaş bu adımları irdelerken; atılan adımları “ben”de somutlamamış, “ben”lerin geçici olduğunu, asıl olanın “biz”lerin nasıl, hangi zeminde ilerleyeceğimiz olduğu gerçekliğini derinleştirmiştir. Atılan, atılacak olan adımların kaynağını;

“Durum iyidir. Durum iyidir, çünkü; gerçekler devrimcidir, bizim için kötü olan gerçekler değil, gerçekleri keşfedememektir.

Durum iyidir, çünkü; hayallerle değil, gerçeklerle uğraşıyoruz, kısır çekişmelerde değil, gerçek sorunlarımızda yoğunlaşıyoruz.

Durum iyidir, çünkü; bize ışık tutan teorimiz ve stratejimizden güç alarak tüm bu yetmezliklerimizi aşacağımızı biliyoruz.

Durum iyidir, çünkü; ne kadar sorunlu ve yetersiz olursa olsun, üzerinde yükseleceğimiz gelişime açık ve hiç de küçümsenmeyecek bir örgütsel güç mevcuttur.

Durum iyidir, çünkü; yaşadığımız topraklardaki sınıf mücadelesinin gelişimi teori ve stratejimizin ışığında atacağımız her adıma, yapacağımız her müdahaleye karşılığını kat kat verecek bir yöndedir.

Durum iyidir, çünkü; çözümsüzlüğün değil çözümün, dağılmanın değil birleşmenin, karamsarlığın değil umudun yolundayız” biçiminde bir zeminde tanımlamıştır.

Hareketliliğin, coşkunun hakim olduğu dönemlerde; herkes, bir şekilde bu hareketliliğin kıvılcımıyla yürür. Ancak, köklü adımlar yeterince yeşertilememişse, bu kıvılcım yanar ve söner.

Zorlu süreçlerde ise, adım atmak, istikrarlı yürümek, umuda sarılmak, umudu yaratmak için; gerçekten de, incelemek, araştırmak, çözümlemek bu doğrultuda pratikler gerçekleştirmek zorunludur. Zorlu süreçlerde; kuru ajitasyonlar, söylemler boştur. Tüm yaşam alanları, mücadele sahaları öyle saldırılarla donatılmıştır ki; bu saldırıların etkisinden arınmak, bu saldırıları püskürtmek için, daha bilimsel, daha sorgulayıcı, daha sağlam bir şekilde düşünmek, adım atmak zorunludur.

Mehmet Demirdağ yoldaş; Proletarya Partisi’ne, zorlu süreçlerin kökenlerini, bu süreçlerin hangi yol, yöntemlerle aşılmak zorunda olduğunu, bu zorunluluğun bilincine ulaşmamızın olmazsa olmazımız olduğunu, kapsamlı araştırma, incelemelerle, bunlardan süzülenlerin pratiğiyle katkı olarak kazımıştır.

İçinden geçtiğimiz zorlu süreçte; Proletarya Partisi’nin nice şehidinin değerlerini, birikimlerini, parti ve devrim tarihinden silinemeyecek katkılarını, ajitatif söylemlerle pazarlamak isteyenler çıkacaktır. Önderlerimizin düşüncelerini; “ben” kaygısı güderek, kendilerinde somutlayarak pazarlamaya çalıştıkları için, altı biraz kurcalandığında, Proletarya Partisi’nin teori ve stratejisinden ne kadar koptukları görülecektir. Bu anlayışların su taşıdığı değirmen, kaçınılmaz olarak tasfiyecilik değirmeni olacaktır.

Şehitlerimizin, İbrahim’den Mehmet’e tüm önderlerimizin parti tarihine kattıkları değerleri sahiplenmenin tek yolu; tıpkı onlar gibi Proletarya Partisi’ne kenetlenerek, onlardan öğrenerek ilerlemeye devam etmekle mümkündür. Bunun dışında olan; her renkten, her tondan haykırışlar, parti dışılığı öğütleyen, tasfiyeci pratiği yaygınlaştırmaya çalışan, parti ve devrim kaygısı yerine, sınıf mücadelesinden kaçmanın kılıfını gerekçelendirmeye çalışan pratikler olacaktır.

Parti tarihimizde, bunların niceleri görülmüştür. Hepsinin akıbeti de; parti dışılık, düzeniçilik olmuştur. Aksi mümkün değildir. Kazanansa; Partiyi sürekli ayakları üzerine dikme gerçekliği olmuştur.

“Ya kızıl kanımız toprağa akacak, ya kızıl bayrağımız doruklarda dalgalanacak” sloganıyla şehit düşen Proletarya Partisi’nin 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ ve Halk Ordusu savaşçıları Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Dilek Konuk ve Duran Salman’ı bir kez daha anarken;

Ant olsun ki; sizlerin attığı adımları geriye saydırmadan, öğrettiklerinizi bir an dahi unutmadan, savsaklamadan, azimle, kararlılıkla yürüyeceğiz. Ve mücadele içerisinde, bedel ödemekten kaçınmadan, kanınızın son damlasına kadar koruduğunuz parti değerlerinin, sahiplenicisi, büyütücüsü olacağız.

Bir Partizan