HABER MERKEZİ- İSİG-Meclisi Temmuz ayı iş cinayetleri raporunu kamuoyu ile paylaştı. İş cinayetinde yaşamını yitiren Dilek Dayar anısına hazırlanan raporda Temmuz ayında en az 195, 2018’in ilk yedi ayında ise en az 1103 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği belirtildi.
İSİG-Meclisinin kamuoyuna sunduğu rapor şöyle;
”Yüzde 86’sını ulusal ve yerel basından; yüzde 14’ünü ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Temmuz ayında en az 195 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi… Raporumuzda meslek hastalığı nedeniyle gerçekleşen sadece dört iş cinayeti var (üç çiftçi ve bir inşaat işçisi). Oysa ILO ve WHO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “meslek hastalığı sonucu ölüm” olmaktadır…
Elimize yeni ulaşan bilgiler ışığında Ocak ayında en az 144, Şubat ayında en az 128, Mart ayında en az 129, Nisan ayında en az 188, Mayıs ayında en az 169, Haziran ayında en az 150 işçi ve Temmuz ayında en az 195 olmak üzere; Türkiye’de 2018 yılının ilk yedi ayında en az 1103 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…
195 emekçinin 156’sı ücretli (işçi ve memur), 39’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…
Ölenlerin 8’i kadın işçi, 187’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, tekstil, inşaat, enerji ve sağlık iş kollarında gerçekleşti…
3’ü 14 yaş ve altında olmak üzere 7 çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi cinayetleri tarım, gıda ve inşaat iş kollarında gerçekleşti…
16 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdi. Mülteci/göçmen işçilerin 11’i Suriyeli, 3’ü Afgan, 1’i Iraklı ve 1’i Pakistanlı…
Ölümler en çok inşaat, tarım, taşımacılık, metal, enerji ve gıda iş kollarında gerçekleşti. Gerçekleşen iş cinayetlerinin yüzde 29’u inşaatta ama (çiftçi ve esnaf ölümlerini çıkarıp) sadece ücretliler açısından baktığımızda bu oran yüzde 38’e çıkıyor. Tarımda ölenlerin ise en az yüzde 40’ı ücretli. Yüzde 60’ını oluşturan çiftçi ölümlerinin ise bir kısmının başkasının tarlasını işleme vasıtasıyla ücretli olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmekle beraber net olarak bir oran veremiyoruz…
• En fazla ölüm nedeni yüksekten düşme, trafik/servis kazası ve ezilme/göçük. Her ay bu nedenler sıralama değiştirerek ilk üç sırada yer alıyor. Bu ay elektrik çarpması nedenli iş cinayetlerinde artış gözüküyor…
• Temmuz’da Türkiye’nin 55 şehrinde ve yurtdışında üç ülkede iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik. En çok iş cinayeti İstanbul, Antalya, Kocaeli, Adana, Ankara, Denizli, Aydın, Düzce, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Tekirdağ’da yaşandı…
• Ölenlerin 4’si (yüzde 2,05) sendikalı işçi, 191 işçi ise (yüzde 97,95) sendikasız. Sendikalı işçiler gıda ve enerji işkolunda çalışıyordu. Diğer yandan ölen başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın ölen üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi verme şansımız olmadığını da belirtelim…
İş cinayetinde kaybettiğimiz mimari restoratör Dilek Dayar anısına…
Bir şirketin geçmişine bakıp da oldukça parlak olduğunu gördüğünüzde ona karşı bakışınız değişecektir. Hele ki konu o şirketin bir iş yerinde gerçekleşen ölüm veya yaralanma olduğunda bu daha da belirgin hale gelir. Düşünsenize, yıllar boyunca sektörde yer alan, başarılı projelere imza atmış bir şirketin bir çalışanı yaşamını “kaza” sonucu yitirdiğinde ona “iş cinayeti” demek son derece insafsız olacaktır değil mi?
Bir başka altı çizilmesi gereken husus ise iş yerlerinde gerçekleşen ölüm ve yaralanmalarda, kurbanların isimlerinin sürekli geçmesine karşılık, şirket isimlerinin nedense o kadar geçmemesi. Bu hatayı emekten yana yayınlar da yapabiliyor, olay bir anda dramatik bir hale geliyor, kurbana odaklanılıyor. Üzülüyoruz, belki kahroluyoruz, sonra da unutuyoruz.
İsterseniz bu kez unutmayalım, işe tersten bakalım. İlk önce başarılı şirketimizi tanıyalım. Karacan Grup İnş.Mak.Müh.İth.İhr.Ltd.Şti. Sirkeci Büyük Postane Binası Restorasyonu işini alıyor. İş sahibi idare PTT. İşin 15 Eylül 2017 günü başladığı ve 28 Ocak 2019’da bitirilmesi taahhüt edilmiş. Aynı firma daha önce de pek çok restorasyon işi almış görünüyor. Bunların arasında TC Ziraat Bankası Genel Müdürlük Ulus Tarihi A Blok Güçlendirme ve Restorasyon işi, Ankara Bakanlık Merkez Binası (Opera) Restorasyonu, Eski Tekel İdari Bina ve Ek Bina Restorasyonu, Bursa İznik Nilüfer Hatun İmarethanesi tanzim ve çevre düzenlemesi, Karadeniz Ereğlisi belediyesi Kent Müzesi Restorasyonu vs. 2012’den itibaren iş almaya başladığı büyüdüğü görülüyor. Kendi web sitesinde 1957 yılında Karacan Dekorasyon adıyla inşaat sektörüne giriş yaptığı, 1997’de Karacan Grup ünvanıyla özellikle restorasyon ve onarım sektörüne girdiği belirtiliyor.
Tamamlanmış ve devam eden projelerini web sitesinde görmek mümkün. Ancak nedense Sirkeci Postane Restorasyon işine web sitesinde yer verilmemiş, belki de unutulmuş, belki de sonradan çıkarılmış bilmiyoruz, çok gösterişe gerek duymayan bir firma zaten. Genç restoratör Dilek Dayar’ın ölümünün ardından bu projeyi de başarılı şirketimizin aldığını duyuyor çoğumuz.
Ama bir başarılı, biraz daha küçük şirketimiz daha var. Karacan Grup, işi belki de işin bir kısmını Adım Restorasyon şirketine veriyor. Adım Restorasyon bir alt yüklenici olarak işin yapımını üstleniyor, 26 Temmuz günü bina kenarındaki saçaklarda çalışan mimari restoratör Dilek Dayar ve arkadaşı şiddetli bir yağmurun başlaması üzerine işi bırakıp bellerindeki kemere bağlı olan halatları çıkararak iskeleden yaklaşık 130-150 santimetre uzaklıkta bulunan bina kısmına geçmek istiyor. Arkadaşı binaya geçmeyi başarırken, Dilek aradaki boşluktan düşerek yaklaşık 20 metre aşağı düşüyor. Olayın tek tanığı olan iş arkadaşı, arkasından bir ses duyduğunu, döndüğünde ise Dilek’i göremediğini söylüyor.
“İki başarılı şirket, dikkatsiz bir çalışan ve bir istenmeyen olay; talihsiz bir kaza”
Kurgu tam da böyle kuruluyor veya kurulacak. Her zaman böyle yapılıyor. “İş cinayeti” dediğimizde insafsızlıkla suçluyorlar. Şimdi bu şirket sahipleri katil mi, bilerek isteyerek mi insan canına kıyıyorlar, nereden çıkıyor bu cinayet lafı!
Peki. Bir an için susalım. Susalım ama ölen hep işçi, bu kez de öyle, işçiler ölüyor, işçiler hata yapıyor, işçiler dikkatsiz davranıyor ve işçiler özür diliyor “iş cinayeti” dedikleri için. Ama bir genç kadın 20 metre yüksekten düştü ve öldü! Ambulansla hastaneye götürüldükten sonra yoğun bakıma alınan Dilek’in kafatasında ve vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar vardı, yaşaması mucizeydi, müdahale sırasında 3 kez kalbi duran Dilek artık yok… Böyle susup, üzülüp unutacak mıyız?
Babası seyyar satıcılık yaparak, annesi evde çalışarak kızlarını okutuyor. Bir emekçi çocuğu, hedefi odaklanmış, okuyacak iş bulacak. Maçka Akif Tuncel Anadolu Meslek Lisesi’nin başarılı bir öğrencisi. Işık Üniversitesi Mimari Restorasyon Bölümü’nü burslu kazanıyor ve bu okuldan başarıyla mezun oluyor. 5 Aralık 2017 tarihinde işe başlıyor. Dilek Ekim ayında 24 yaşına girecekti, giremedi, ailesinin yüzü belki de hiç gülmeyecek tüm evladını yitiren ana babalar gibi. Dram değil, dramatize etmiyoruz, gerçeklerden söz ediyoruz. Gerçek bu, gerçek acı, peki suçlu kim? Her defasında soruyoruz suçlu kim?
Suçluyu ararken somut olguları ortaya koymalıyız, duygusallıktan uzak biraz da soğuk davranmalıyız, başka çaremiz yok. En acı dramları yaratan gerçeklerin aslında ne kadar basit, ne kadar saçma olduğunu görmek zorundayız.
Gerçek 1: Anlı şanlı firmalar işleri alır ama kendileri yapmazlar, işi alt yüklenicilere verirler. Onlar da çoğu zaman gider küçük taşeronlara verir bu böyle bir silsileyle gider. Bu olayda silsile çok uzamamış neyse ki… Ama bir diğer gerçek de şudur; işi alt yükleniciye de versen denetlemek, koordine etmek zorundasın sorumluluktan kaçmak mümkün değildir. Acaba bu olayda denetlenmiş midir?
Gerçek 2: Yağmurda çalışıldığı iddia ediliyor. Yağmurlu havalarda iskele üzerinde çalışma yapılmaz, yaptırılmaz.
Gerçek 3: İskele ile bina arasında güvenli bir şekilde geçilebilecek kadar kısa bir boşluk olmadığı, iskele ile bina arasındaki uzaklığın 130-150 cm olduğu, iskeleden binaya geçmek için bir platform/kalas vb. konmadığı, söz konusu alanın geçişe müsait olmadığını belirtmek amacıyla bariyerlerle kapatılmadığı iddia ediliyor. İskelelerde geçiş amacıyla 60 cm genişliğinde, kenarlarında korkuluk olan geçitler olmak zorundadır ki çalışanlar rahatlıkla iskeleden binaya geçebilsinler.
Gerçek 4: Bina ile iskele arasındaki düşmelere neden olabilecek tehlikeli boşluklar olmaması, bu önlemin de alınması şarttır. Çalışma alanı/bina ile iskele arasında 30 cm olması uygulamada belirtilen bir husustur.
Gerçek 5: Kurulan iskelelerin işin ehli bir kişi tarafından kurulması, standartlara uygun olması şarttır. Hadi daha teknik söyleyelim Ön yapımlı bileşenlerden oluşan cephe iskeleleri ve iskele şeklinde kullanılan geçici iş ekipmanlarının, TS EN 12810-1,TS EN 12810-2,TS EN 12811-1,TS EN 12811-2 ve TS EN 12811-3 standartlarına ve ilgili diğer ulusal standartlara, konu ile ilgili ulusal standart bulunmaması halinde ilgili uluslararası standartlara uygun olması ZORUNLUDUR!
Gerçek 6: Bu ülkede insan yaşamı ucuz, iskele kurmak, en güvenli ekipmanı kullanmak, inşaatı denetlemek, işi durdurmak vs. vs. pahalıdır.
Ve son gerçek: Dilek şu an aramızda değildir, yüzlerce kez eğitimini aldığım ve verdiğim, yüzlerce öğrencime defalarca anlattığım en basit önlemlerin yok sayılmasından dolayı artık yoktur.
Suçlu kim peki?
(Emre Gürcanlı’nın kaleme aldığı “Başarılı parlak şirketler, ‘talihsiz üzücü kazalar’!” yazısından)
2018/ Temmuz ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 195 işçiyi saygıyla anıyoruz / İSİG Meclisi
Ali Karacan, Tevrat Şimşek, Bilal Boyraz, İsmail Kılavuz, Hakan Kolbaşı, Hüsniye Celaz, Siyte Ali, Nedim Tayşi, Adem Baylan, Osman Özbey, Arif Çakır, Ramazan Mutlu, Hacı Görgülü, Sezgin Yıldırım, Recep Karakılıç, Halil Püslü, Mehmet Tuzcu, Ali İzoğlu, Emin Bozkurt, Ahmet Aytaş, Dursun Ayaksız, Murat Boğakça, Salih Boğakça, Ahmet Boğakça, Hikmet Yasakçı, Gökhan Ahıskalı, Ahmet El Gısvan, Abdurrahman Elhamdo, Yaşar Sağlam, Fırat Kızılçiçek, Selman Kızılçiçek, İbrahim Sizhan, Abdullah Bahtiyar, Arif Kul, Bahri Canbek, Yusuf Çelik, Ali Çetin, Hüsamettin Karaca, Mustafa Tokay, Yüksel Kavaklı, Veyis Canbulut, Hasan Yılmaz, Mehmet Uçtu, Ali Karabel, Ramazan Karol, Yakup Taşdemir, Hakan Çalışkan, Erdal Küt, Bayram Ali Çolak, İbrahim Uslu, Recep Gürel, Yusuf Yılmaz, Abdullah Altun, Hakkı Şahin, Yunus Çoban, Yücel Çabuk, Ahmet Turan, Abdullah Bektaş, Nedim Hüseyinoğlu, Harun Demirci, Erkan Cankurt, Hasan Yıldız, Mustafa İ., Özcan Kuzu, Nurettin Aksongur, Halef Alacra, Özkan Özdemir, Halil Akpınar, Nadiye Bekçi, Sami Turan, Oğuzhan Kayış, Ahmet Öncül, Adem Arslan, Yücel Güntürk, Mustafa T., Hüseyin Bülgen, Muhammet Çoban, Salih Kavas, Cemil Koç, Abdullah Altuntoprak, Ali İhsan Karakoç, Samet Dülger, Habip Aslan, Uğur Şirin, İhsan Boz, Mustafa Akbaba, Ahmet Bilgin, Ali Doğan, İbrahim Tutan, Recai Çolak, Medeni Toksöz, Yahya Gökçe, Kadir Kenger, Nuri Cemal Bozkurt, İdris Ertene, Erkan Yeşilot, Nurettin Karadeniz, Ali Ciri, Şükrü Kaya, Halil Demir, Hami Kulak, Dilek (Jiyan) Dayar, Savaş Solmaz, Abit Elsem, Hantemir Adıyaman, Adem Koçan, Mustafa Ayana, Mustafa Tanır, Fatih Yanmaz, İbrahim Eskioba, Hüseyin Koç, Hidayet Beyaz, Hüseyin Bilgi, Mustafa Aygün, Ömer Faruk Arslan, Mehmet Marangoz, Mehmet Çelik, Turan Bozkurt, Mahmud Ahmed, Gholam Mohıddın Özbek, Rashed Mesieh, Ramazan Susam, Recep Ali Çakır, Metin Akgül, Orhan Şenol, Yılmaz Zerener, Birol Altıngür, Saim Karayiğit, Bayram Birinci, Nihat Kılıç, Muzaffer Kılıç, Nematollah Moradı, Hasan Sekman, Kemal Girgin, Ersin Akil, Yusuf Erdal, Ali Eraslan, Rıza Kılınç, Oğuzhan Erçeğ, Murat Karacadağ, Ali Arslan, Ervan Naz, Ömer Çulha, Levent Yılmaz, Uğur Dönmez, Sezgin Kılıç, Seray Şimşek, Bengi Alo, Çektar Alo, Tuğçe Kara, İbrahim Küçük, Camisaf Bodur, Murat Taşdemir, Hüsnü Bayrak, Ömer Akyol, Şaban Ateşçi, Veysel Altundağ, Murat Onaran, Hünkar Latif, Ö.Y., Aydın Gökışık, Ali Dizdar, Mahmut Dilek, Ali Uluk, Seyfi Erbil, Yaşar Teke, Halil Baltacı, Oktay Keser, Muhammet Keser, Kemal Altun, Tuğba Yıldırım, Zülfikar Tüdeş, Y.H., İbrahim Tunç, Burak Torlak, Fahrettin Aksoy, Ahmet Şahanoğlu, İsmet Çakmak, Şerif Dağ, Fatih Civan Özbaş, Samet Çimen, Mehmet Sıddık Baybarz, Himmet Türkan, Mehmet Karaçık, Kamil Yıldırım, Serhan Akyol, Himmet Kıvanç, Nurullah Şirket, Mustafa Üstün, ve ismini öğrenemediğimiz altı işçi…”