Gülümseyen yüzün, sıcaklığını ulaştırıyor bizlere… Aradan geçen yıllar, yaşamınla bize öğrettiklerini büyütme çabamızı artırıyor sadece, yıllar eskitemiyor seni çünkü. Dost sohbetlerde örnek gösterilensin halen daha. Mehmet Ali Çakıroğlu, Proletarya Partisi’nin devrim mücadelesinde yetiştirmiş olduğu, örnek alınması gereken yüzlerce kadrodan biridir. Bu yüzdendir ki O’nu tanıyanların dilindedir halen, yaptıklarıyla, kattıklarıyla… 1966 yılında Maraş’ın Elbistan ilçesinde orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ailesi, çeşitli nedenlerle Mersin’e taşınmasının ardından şehre uyum sağlayamaz ve ekonomik durumları kötüleşir. Böylelikle kendini küçük yaşlarda çalışmanın içinde bulur. Bir yandan çalışır, bir yandan da okuyarak üniversiteye kadar gelir. Devrimci düşüncelerle üniversitede okuduğu sırada tanışır. Okulda gençliğe önderlik eden Mehmet Ali, Partiyle tanıştıktan sonra okulu bırakarak aktif mücadeleye atılır. Öğrenme ve gelişme yönündeki yeteneği güçlüdür. Önce öğrenci gençlik önderi, sonra Yeni Demokrasi Dergisi Ankara Temsilciliği görevini üstlenir. Bu süreçte düşman zindanları, işkenceleri ile tanışmıştı. Tavrı netti: “Düşmanı işkencelerde de yenmek gerekir” bilinciyle hareket etti. Daha sonra da 3-4 defa gözaltına alınıp her türlü işkenceye maruz kalan Çakıroğlu’nun bu tavrından dolayı düşman onu her defasında serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Yine Ankara’da düzenlenen seri operasyonlardan birinde gözaltına alınan Çakıroğlu, Ankara işkencecilerini yenilgiye uğrattıktan sonra, İstanbul Gayrettepe işkencecilerine teslim edilip öç alınmaya çalışılmıştır. Ancak İstanbul polisi her türlü işkence yöntemi ile yarı ölü hale getirdiği Mehmet Ali Çakıroğlu’nu savcılığa dahi çıkarmadan serbest bırakmıştır.
1988’de İstanbul’da Gençlik faaliyeti yürütmekle görevlendirildiğinde O, en büyük fedakarlık, her zaman ağır yük ve sorumluluklar altına cesaretle girme ve sonuna kadar koşullarını zorlama sayesinde başarı ile çıkmıştır. Bu özelliği sayesindedir ki, kısa denebilecek bir ömürde arkasında davasına, Partisine ve halkına büyük katkılar sunarak gitti. 1991 Nisan’ında TMLGB-GK üyeliğine atanır. 1992 Mart’ında TKP/ML üyeliğine getirilir. Bu dönemde TMLGB-GK adına İstanbul İl Komitesi Sekreterliği görevini yürütür. TMLGB Kongresi’nde MK üyesi seçilmesinin ardından TKP/ML 1. OPK’sına gençlik adına katılan delegeler arasında yer alır. Burada TMLGB Genel Sekreter Yardımcılığı’na getirilir. Mehmet Ali Çakıroğlu, 13 Temmuz 1993 günü TKP/ML’nin 1. OPK’sını selamlamak ve duyurmak için planlanan eylemler için bomba imali sırasında bir kaza sonucu yaralanır. Kaldığı evde yalnızdır. Gelen polisler bir saatten fazla bekletirler O’nu. Daha sonra kaldırıldığı SSK Göztepe Hastanesi’nde tedavisinin geciktirilmesi sonucu şehit düşer.
‘89 yılında yaşadığı son şube deneyiminden zaferle çıktığında düşman “Oğlum, sen yiğit adamsın, ama seni bir kere daha sağ yakalayacak kadar aptal değiliz” demiştir. İşte bu düşmanın dahi saygı duyduğu yiğit kavga adamı, 13 Temmuz 1993’te ardında büyük bir miras bırakarak ölümsüzleşti. O’nu faaliyet yürüttüğü yerde halk kitlelerine sevdiren sıcakkanlı yaklaşımı ve halk sevgisidir. Küçük yaşlarda çalışmaya başlamak O’nda emek bilincinin de çabuk gelişmesini ve halkın yaşadığı koşulları daha iyi analiz edebilmesini ve onların duygu ve düşünce dünyalarına daha rahat girmesini sağlamıştır. Yoldaşları için O, hatalar karşısında uzlaşmayandır. Hatalara müdahale etmemenin, hatanın bir parçası olma sonucunu doğuracağını çok iyi bilmektedir. Düşman içinse içten içe saygı duyduğu, yıkılmaz bir kale, sökülmez bir inanç bayrağıdır. Kuşkusuz bu inancın bilimsel bir temeli vardır, bu inanç proletaryaya, O’nun Partisi’ne ve ideolojisine duyduğu sonsuz güvene dayanır. Ancak bu güven; soran, sorgulayan ve değiştirendir, müdahil olandır. Kendinden önceki yoldaşlarının devrettiği büyük mirası daha da büyüterek geride kalanlara aktarmıştır O. Bugün onunla aynı bayrağı taşıyanlara düşen görevse, yarattığı büyük değerlere yeni halkaların eklenmesi olacaktır. Ölümsüzlük de tam da budur, üretilenin, yaratılanın, gelişerek devam etmesi elden ele… “Güneşli günler”e ulaşıldığında, onlar; güneşi yaratanlar olarak her zaman aynı parlaklıkla ışımaya devam edecekler…