19 Aralık 2000’de 22 hapishanede aynı anda, “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında başlatılan saldırıda 28 devrimci tutsak faşist diktatörlük tarafından katledildi.
Devrimci tutsaklar 4 gün boyunca farklı türden kimyasal gaz, silah, iş makineleri vb. kullanılarak gerçekleştirilen saldırıya karşı direndi. O dönemde yeni inşa edilmekte olan ve “hücre tipi hapishaneler” olarak tanımlanmış F tipi hapishanelere karşı başlayan direnişi katliamla bitireceğini sanan devlet yanıldı. F tipi hücreleri direniş alanına çeviren tutsaklar bugün Y ve S tipi hapishanelere karşı direniyor. Bu yazımızda 19-22 Aralık Katliamını gerçekleştiren anlayışın devam eden saldırılarını ele alacağız. Bu vesileyle 19-22 Aralık’ta direnen, şehit düşen devrimci tutsakları selamlıyoruz.
YENİ TİP TABUTLUK: Y TİPİ
Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü tutsaklar için inşa edilen Y tipi hapishanelere yalnızca ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin değil hapishanelerdeki İdare ve Gözlem Kurullarının kararıyla tutsakların da konulduğu öğrenildi. İkiyüzlü egemenler Y tiplerini inşa ederken “umut hakkı”ndan bahsediyor! “Tehlikeli mahkûm” kategorisine alınan tutsaklar Y tipi hapishanelere sürgün edilmektedir. Örneğin Tutsak Partizan Önder Ergen “ağırlaştırılmış müebbet” olmamasına rağmen Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde tutsakken geçtiğimiz haftalarda Y tipi hapishane olarak bilinen; ama ilan edilmeyen Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesine sürgün edildi.
Y tipi hapishaneler hakkında şunlar biliniyor: Diğer hapishanelerden farklı olarak 3 katlı inşa edildiler. 3 katında da hücreler bulunuyor. Bu hücreler yaklaşık olarak 12 metrekare kadar. Tuvaleti, yatağı, dolabı yani bir insanın kullanması gereken her şey bu hücrenin içinde. Hücrelerde havalandırma yok, 2. katta bütün katların kullandığı ortak havalandırma alanı var, fakat tutsaklar bu havalandırmaya aynı anda çıkamıyor. Hücreye ait havalandırma olmadığı için tutsaklar hücrelerinden gardiyan tarafından çıkarılarak 2. katta bulunan havalandırmaya götürülüyor. Havalandırma en fazla 1,5 saat kullanılıyor. Tutsaklar günün 22,5 saatini hücrede geçiriyor. Havalandırmanın, hücreyle doğrudan bağı olmadığı için yağmurdan, güneşten korunacak herhangi bir alanı yok. Hücre kapıları elektronik, acil durumlarda elektronik aksamda yaşanacak bir sorun mahpusların hücrede kilitli kalmasına yol açabilir.
“Dubleks daire”, “beş yıldızlı otel” diyerek F tiplerini sunan devlet bugün de Y tipleri için hiçbir şey demiyor! O kadar ki Y tipi hapishanelerin tabelasında “tip adı” dahi yazmıyor. Y tipi olan fakat Y tipi denilmeyen hapishaneler var. Adalet Bakanlığının sitesinde yalnızca 7 tane Y tipi hapishane olduğu belirtilirken en az (henüz açılmamış Tekirdağ Y Tipi Hapishanesi dahil) 14 tane Y tipi hapishane olduğunu biliyoruz. Bu hapishanelerde yaklaşık 300 tutsak tutuluyor. TKP/ML Dava Tutsakları ve Cephe Tutsakları Y tiplerine karşı direneceklerini ilan ettiler. TKP/ML Dava Tutsakları tüm hapishanelerde 5 günlük açlık grevi ile halka “Y tipi hapishaneler kapatılsın” ana talebini sahiplenme ve direnişi büyütme çağrısı yaptı. Cepheli tutsaklar da açlık grevleriyle Y tiplerine dikkat çekerken halkı bu saldırılara karşı mücadeleye çağırıyor.
TECRİT İÇİNDE TECRİT
Devrimci tutsaklara yönelik saldırılar Y tipiyle sınırlı değil. Tüm hapishanelerde BİK yasası gerekçe gösterilerek yayınlar engelleniyor. Tutsaklar toplumdan, birbirlerinden, herhangi bir insandan dahi yalıtılıyor. Dumlu 2 Nolu’daki tutsaklara radyo dahi verilmiyor. Çoğu hapishanede sohbet hakkı çeşitli gerekçelerle gasbediliyor, mektuplar ve görüşçüler “sakıncalı” denilerek engelleniyor. Finans operasyonları ile tutsaklara para gönderen kişiler, akrabaları da olsa gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En son İHD’li Hatice Onaran tutsaklara para gönderdiği gerekçesiyle tutuklandı. Bunun üzerine İHD Hapishaneler Komisyonu bir kampanya başlatarak Onaran’a para gönderme eylemi gerçekleştirdi. Bu yıl finansal destek gerekçesiyle onlarca kişi ev baskınıyla gözaltına alındı, birçoğu aylarca süren tutsaklığın ardından tahliye edildi. İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyesi engellenen yüzlerce tutsak var. İnfaz süresi dolan tutsaklar bu kurulların keyfî kararlarıyla tahliye edilmiyor: Psikoloğa ve imama çıkmamak, bağımsızlar koğuşunda olmamak, eylemlere katılmak gibi gerekçelerle yaptıklarından “pişman” olmadıkları sonucuna varılıyor. Örgütlü olmak ve bundan pişman olmamak hür iradeyle yapılan bir tercihtir. Bu tercih onurlu tüm tutsaklarındır. Konu ettiğimiz uygulamalar tutsaklara dayatılan tecridin küçük bir kısmı. Devletin psikolojik, ekonomik, fizikî saldırılarla teslim alma, yıldırma politikaları boyutludur. F tipi hapishaneler bunun ilk büyük hamlesiyken saldırılar şimdi Y hapishanelerle daha kapsamlı, komplike bir şekilde devam etmektedir. İnşa edilen yeni hapishanelerin mimarî yapılarına dair çok fazla veri bulunmasa da Y ve S tiplerinin varlığının kanıksatılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
DAHA FAZLA HAPİSHANE!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’de 406 hapishanenin olduğunu açıkladı, neredeyse her gün bir tutsağın cenazesinin çıktığı hapishaneleri “çağdaş infaz rejimine uygun yapılar” şeklinde övdü. 11 hapishanenin yapımının devam ettiğini ve 21 hapishane için ise projelerin etüt edildiğini söyledi.
“Daha fazla hapishane, daha fazla tutsak” motivasyonuyla hareket eden faşist diktatörlük halkı da çeşitli argümanlarla manipüle etmektedir. Hapishanelerin “vatan hainleri” için olduğu propagandasıyla tacizcileri, çocuk istismarcılarını, hırsızları, halk düşmanlarını devrimcilerle, yurtseverlerle bir tutuyor. Bazen bunu da aşarak bizim, halk düşmanlarından daha “tehlikeli” olduğumuzu iddia ediyor. Öyle olmasa bizim için neden daha “güvenlikli” hapishaneler, ringler inşa etsin? Örgütlü güçten o kadar korkuyorlar ki tek kişilik hücreler inşa ediyorlar, tek kişilik ringlerde hapishaneye veya adliyeye sevk ediyorlar, tek başına havalandırmaya çıkarıyorlar, tek başına açık görüş yaptırıyorlar. İki ya da üç kişi bir araya geldiğinde başına geleceklerden korkuyorlar! Faşist devlet halkı devrimcilere, yurtseverlere, hatta insan hakları savunucularına karşı manipüle ederek zehirliyor. Halk, sınıf savaşımında devrimcilere karşı konumlandırılmak isteniyor. “Asmayalım da besleyelim mi” tesadüfen söylenmiş bir laf değildir, bir anlayışın yüz yıldır inşa ettiği aklın dile gelmesidir. Egemenler kendi bekaları için halkın kurtuluşu mücadelesini verenlerin karşısına halkı dikmektedir. Önünü alamadığı ise şudur: Artık yönetemediği halkın her katmanından insanı düşmanlaştırmaktadır. Herkes bir eski tutsak ya da tutsak adayı!
ATEŞ YOKTU AMA YANIYORDUK
Dün 22 hapishanede gerçekleştirilen katliam saldırısı bugün farklı biçimlerde sürmektedir. Hapishanelerden çıkan cenazeler, tahliye edilen ve hemen sonrası yaşamını yitirenler, işkenceyle sakat bırakılanlar… Yaşamın her alanında baskı ve şiddetle kuşatıldık. Bu kuşatmayı ya yaracağız ya yaracağız. 19 Aralık Katliamından sağ kurtulan Hacer Arıkan şöyle diyordu: “Devrim yaptığımız zaman çok güzel olacak her şey, çünkü ben devrime güzelliğimi verdim…” Hacer ve nice kadınımız, nice erkeğimiz güzelliklerini, yaşama arzularını, devrimciliklerini koydular bir tuğla gibi devrimimize. Öyle sağlam ki artık bunu yıkacak bir güç yok. Hâlâ ateş yok ama hâlâ yanıyoruz. Devrimciliğin fıtratında bir şey varsa eğer bu yanmak, yakmak ve bunun için yaşamaktır. Yanarak yaşamaktır. Zafere mahkûm bir yaşamı seçmektir, buna yazgılı olmaktır.
En zor anlarda dahi zafere olan inancımızı diri tutan şey devrimimizi güzelleştiren yoldaşlarımız, dostlarımızdır. Bugün bizi ve onları buluşturan bu inanç mutlaka zafere ulaşacaktır ve “Sonsuz güzelleşecek dünya/ Biz kurduğumuz zaman” (Gülten Akın)