Gürcistan Başbakanı’nın, ülkenin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım müzakerelerini 2028’e kadar askıya almasının ardından başlayan eylemler ülke geneline yayıldı. Başbakan Irakli Kobakhidze’nin, AB katılım müzakerelerini askıya alması kararını protesto eden binlerce kişi başta başkent Tiflis olmak üzere birçok bölgede eylemlere devam ediyor. Eylemler, Kobakhidze’nin 28 Kasım’da “bazı Avrupalı siyasetçilerin Gürcistan’ın iç işlerine karıştığını ve AB parasıyla Gürcistan’a şantaj yaptığını” söyleyerek müzakereleri askıya aldığını duyurmasından sonra başladı. Kobakhidze, “Biz, uzun bir tarihe sahip, gururlu ve kendine saygısı olan bir milletiz. AB’ye entegrasyonu, AB’nin bize vermesi gereken bir merhamet olarak görmemiz kesinlikle kabul edilemez” dedi. Aralık 2023’te aday ülke statüsü verilen Gürcistan’ın adaylık müzakere süreçleri “yabancı etkinin şeffaflığı” yasasının yürürlüğe konulmasının ardından askıya alındı. Gürcistan hükümetinin azınlıklara dönük baskıcı yasaları, seçimlerde hile tartışmaları Avrupa Parlamentosu tarafından olumsuz karşılanıyor.
AB temsilcileri Gürcistan’ın katılım sürecini fiilen durdurdu ve ekim ayında ülkeye tahsis edilen 121 milyon avroluk fonu da engelledi. Mayıs ayında ABD, Gürcistan ile iş birliğini kapsamlı bir şekilde “gözden geçirmeye” başladı ve bunu ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın 31 Temmuz’da yaptığı 95 milyon dolarlık doğrudan hükümet yardımını durdurma açıklaması izledi. ABD eylül ayında dört Gürcü hükümet yetkilisine yaptırım uyguladı, daha fazlasını “hazırladı” ancak uygulamadı. İlişkilerdeki bu ciddi değişim genellikle Gürcistan’ın “demokratik” gerilemesi, yakın zamanda kabul edilen “yabancı ajanlar” ya da “şeffaflık” yasası, Batı karşıtı söylemler ve Rusya ve Çin ile derinleşen ekonomik ve siyasi bağların bir sonucu olarak açıklanıyor.
Gürcistan’da devam eden bu eylemler her ne kadar AB müzakerelerinin askıya alınmasının ardından başlamış olsa da dönem dönem hükümet karşıtı bu eylemler alevleniyor. AB müzakerelerinin askıya alınmasından önce de ülkede 26 Ekim’deki parlamento seçimlerinde birçok tartışma yaşanmıştı. İktidardaki Gürcü Rüyası Partisi (Georgian Dream) yüzde 54 oyla 2012, 2016 ve 2020’deki parlamento seçimlerinin ardından bir kez daha lider parti olurken Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) bir gözlemci heyet, seçimlerde süreçle ilgili sorunlar olduğunu belirtmişti. Heyet üyeleri, seçim günü çeşitli gözdağı verme vakaları ve usule ilişkin tutarsızlıklara rastladıklarını söylemiş ve “Gözlemlerimiz sırasında, özellikle kırsal bölgelerde, seçim öncesinde ve sırasında oy satın alma ve mükerrer oy kullanma vakaları tespit ettik” denilmişti.
Gürcistan Devlet Başkanı Salome Zurabişvili de seçime “Rus operasyonuyla” müdahale edildiğini iddia etmiş ve seçim sonuçlarını kabul etmeyeceklerini belirtmişti. Müzakerelerin askıya alınmasından önce de iktidar partisi ABD, AB ve NATO’ya da ilişkileri yenileme çağrısı yaptı ancak olumlu bir yanıt alamadı. AB, Gürcistan’da “ifade özgürlüğü ve LGBTİ+ hakları”na karşı çıkarılan bazı gerici yasaları gerekçe göstererek ülkenin birliğe üyelik sürecini askıya almıştı. AB’nin Gürcistan siyasetine müdahalesi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Polonya Başbakanı Donald Tusk’ın ortak açıklamasıyla sürdü. Açıklamada, “Seçimlerde usulsüzlükler yapıldığı ve seçmenlere yönelik tehditler yaşandığı” iddia edildi.
YÖNETİLMEYE ÇALIŞILAN EYLEMLER
Gürcistan’da siyasî durum, halk hareketi ve faşist partiler açısından bakarsak oldukça gergin. Dönem dönem sokağa taşan ülke siyasetinde dengeler sürekli değişiyor. “Rus yanlısı, Batı karşıtı” olarak adlandırılan iktidar partisi Gürcü Rüyası ülkeyi Avro Bölgesi’ne sokmuş ve Avrupa Birliği müzakerelerinde çeşitli adımlar atmıştır. Her ne kadar son süreçte sürtüşmeler ve anlaşmazlıklar yaşasa da iktidar partisi çıkarları doğrultusunda AB ve NATO ile ilişkilerini geliştirmiştir. On yıllardır süren zorlu iç reformlar Gürcistan’ı AB politikalarına uyum konusunda lider konumuna getirmiş, yolsuzlukla mücadele, yargı reformu ve mali şeffaflık gibi ölçütlerde Ukrayna ve Moldova’yı bile geride bırakmıştı.
1991 askerî darbesinin ardından Gürcistan’da iktidara gelen sosyal emperyalist “Sovyetler Birliği”nin eski Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze ülkenin birçok kaynağını mafyatik oluşumlara peşkeş çekti. Bunun sonucu olarak halk yoksullaştı ve küçük gruplar sermaye sahibi olarak zenginleşti. Zamanla işsizlik arttı, sendikalar fiilen ortadan kaldırıldı ve ülkede yoksulluk had safhaya ulaştı. Daha sonra Şevardnadze, “Gül Devrimi” olarak bilinen siyasî gösteriyi düzenledi ve iktidarı çırağı Mikheil Saakaşvili’ye devretti. Saakaşvili döneminde sokak eylemleri kanla bastırıldı, yüz binlerce kişi tutuklandı ve işkencelerden geçirildi, halk daha da yoksullaştı. Saakaşvili sonraki seçimlerde iktidarı Bidzine Ivanişvili’nin partisine kaptırdı ve uzlaşı sürecine girildi. Bu faşist partilerin hepsi halka karşı olan saldırılarda birleşti. Bugün iktidarda olan Gürcü Rüyası Partisi’nin önemli bir bölümü Saakaşvili’nin partisinden kopan üyelerden oluşuyor.
Gürcistan’da başlayan eylemler sönümlenerek devam ediyor. Eylemler AB müzakerelerinin askıya alınmasının ardından alevlenmiş olsa da var olan bir tepkiyi içerdiğini söyleyebiliriz. Halihazırda derin bir yoksulluk ve ekonomik kriz içerisinde debelenen halk bu eylemlere katılıyor. Saakaşvili’nin partisinin, ABD’nin veya AB ülkelerinin bu eylemleri desteklemesi, bu sokak eylemlerinin niteliğini değiştiremez. Burada önemli olan bu hareketin doğru bir yere evrilmesi, bu tepkinin doğru yere kanalize edilmesidir. Bu eylemlerin AB yanlılarını içermesi, eylemlerin meşru ve haklı olduğu gerçeğini değiştirmez. Gürcistan halkı yıllardır derin yoksullukla birlikte yozlaşmış, rüşvet çarkı içerisinde debelenen devlete karşı sokaklara dökülüyor. Bu eylemlere faşist partiler, liberaller rengini vermeye çalışıyor. Herhangi bir komünist/devrimci özneden yoksun bu eylemler içerisinde yoksulluğa karşı isyanı, karşı koyuşu barındırıyor. Ne “Rus yanlısı, Batı karşıtı” olarak adlandırılan iktidar ne “AB-NATO iş birlikçisi muhalefet” halkın hareketinin önüne geçecektir. Halkın deneyimleri devrimci öz ve özneyle buluşunca bu eylemler nitelikli hale gelecek ve büyüyecektir.