Aydınlanma, şifalandırma, olumlu-olumsuz enerji alma, sinerji yaratma, kendini gerçekleştirme, beyne format atma, dört vuruş tekniği ile travmalardan kurtulma, mutluluk ritüelleri, enerji çalışmaları, mucize kursları, bilinçli farkındalık eğitimleri, kuantum bilinçaltı uzmanlığı, para enerjisi çeken bileklikler, çakra kolyeleri, kişisel gelişim gibi birçok kavram karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde sadece kişisel gelişim alanında uzmanlaşmış pek çok yayınevi bulunmakta ve satılan kitapların yüzde 20’lik bölümünü kişisel gelişim kitaplarının oluşturduğu tahmin edilmektedir. Uzun yıllardır en çok satanlar listesinde ilk sıraları işgal eden kişisel gelişim kitapları ve buna hizmet eden literatür, tüketim toplumunun geçirdiği zihniyet dönüşümü ve kapitalist sistemi meşrulaştırma pratikleri bu konularda kitlelerin manipüle edilmesi hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.
Bir sektör olarak kişisel gelişim, geleceği konusunda güvensizlik içinde olan bir topluma özgüdür ve anlaşılacağı üzere güvensizlikten, muğlaklıktan beslenir. Hiç kimsenin yaşamdaki belirsizliklerle baş edemeyeceğini ve herkesin profesyonel danışmanların tavsiyelerinden yararlanma hakkı olduğunu savunur. Geçmişte din görevlilerinin tekelinde olan bu tür tavsiye, yol gösterme ve rehber olma işi kurumsallaşmış bir mesleğin görev tanımları arasına girmiş durumda. Danışmanlık hizmetlerindeki devasa artış bunun bir kanıtıdır. İnançların içinin boşaldığı ve güvensizliğin arttığı günümüz toplumunda giderek daha çok talep edilsin diye uzmanları bu rolleriyle meşrulaştırmak gerektiğinden sanal medya aracılığı ile insanların yardıma ihtiyacı olduğu fikri yayılmaktadır. Bunun yanında kişisel gelişim sektöründe psikologlara ve psikolojik danışmanlara iş gücü anlamında da geniş bir alan tanınmış olması dikkat çekicidir. Sonuç olarak çeşitli sertifika programlarında (yaşam koçluğu, NLP vb.) Pozitif Psikoloji, Ben Ötesi Psikoloji yaklaşımlarının kişisel gelişim alanında önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir.
Kişisel gelişim kitaplarıyla insanların gelişimlerini nasıl tamamlayacakları, başarılı ve mutlu olmak için ne tür yöntemler izlemeleri gerektiği konularında bireylere yardım edilmeye çalışıldığı savunulurken arka plandaki sistem ve sistemin çıkarları gözden ırak kılınmaktadır.
Kişiye kendinden başka yardım edecek hiçbir eylemin, hiç kimsenin kalmadığı anlayışının yaygın olduğu, yaşamda kaygı ve güvensizliğin egemen olduğu kriz dönemlerinde, kişisel gelişim yazınının, “ancak kendinize siz yardım edebilirsiniz” tarzındaki yaklaşımı dikkat çekmektedir. Birey kimliğinin toplumla olan bağlarını göz ardı etmekte, bireyin toplumsal yanını önemsizleştirmektedir. İnsanlara, giderek artan rekabet içinde başarılı sayılmaları ve vadedilen ödüllere kavuşabilmeleri için kendilerini geliştirmeleri ve daha iyi yaşama koşullarına kavuşabilmek için kişisel ve meslekî bilgi ve yeteneklerinin geliştirilmesi salık verilmektedir.
Yeni çağın kişisel gelişim düşüncesine göre insanın bu dünyaya gelmesinin ve yaşamasının birinci amacı, insana içkin fakat insanı aşan ruhsal varlığın tekâmül etmesidir. Dolayısıyla her insanın bireysel olarak görevi kendi özünü hatırlaması, tanıması ve tamamlamasıdır. Bu dünya hayatı ve bu dünyada inşa ettiği benliği kendisinin seçimleri iken dünyaya gelişini takiben kendi varlığı ondan gizlenir, kişi kendi özünü unutur. Kişinin aslında kendi seçimlerinden oluşan hayatının içinde özünü ve ruhsal varlığını hatırlaması, bulması, tamamlanması, bu dünya hayatının temel düzeneklerini, dünyada bulunuş amacını anlamasına bağlıdır. Bu ise kişinin kendi dünyevî varlığına, ruhsal varlığına ve yaşamına aynı anda dışarıdan bir bakışı; üst-bilişsel bir beceriyi gerektirir. Ruhsal planda kişisel gelişimin ilk basamağı, kişinin kendisinin bildiği ve bilmediği yönleriyle karmaşık bir varlık olduğunu görebilmesidir.
Kişisel gelişim kitaplarına bakıldığında olayların bilimsel bir bakış açısıyla irdelenmediğini, öğüt vermeye yönelik bir tutumun baskın olduğu görülmektedir. Kuramsal analizlerden ziyade, sözlü kültür döneminin en yaygın iletişim yöntemlerinden biri olan öykü anlatıcılığının ve deneyim aktarımının en önemli eğilimlerden biri olduğu gözlenmektedir. Kişisel gelişim kitapları, herkesin anlayabileceği ve akılda kalıcı tumturaklı sözlere, özdeyişlere ve basitleştirmelere dayalı kişisel dili, yaşam deneyimlerini aktarmayı esas alan anlatım tarzı ve analize dayalı yöntemleri ve eleştirel düşünceleri pratikte kullanabilir bulmayarak dışlaması, bilince değil bilinçaltına seslenmesi, hafıza gücü gibi arkaik performanslara önem vermesi ve kültür aktarma biçimi olarak didaktik öykü anlatma biçimlerini canlandırması nedeniyle eski sözlü kültür dönemine ait unsurları kullanmaktadır.
Sorunlara çözümler öneren, fakat bu sorunların analizine, kavranmasına ve çözüm yollarına ise duyarsız kalan kişisel gelişim yazını ayrıntılı ve incelikli düşünmeyi dışlayarak kafa karıştırmayan, basitleştirilmiş ve pratik yararı olan eylemden yana tavrıyla eyleme yönelik olmayan bilgi ve sözü değersizleştirmekte, entelektüel uğraşları dışlayıp sıradanlığı yüceltmektedir. Bilimsel, entelektüel ve politik çabaları pratikte yararsız ve hatta zararlı olarak görüp aşağılayarak tümüyle pratik yarara odaklanmayı salık veren ve bunun için basitleştirmeden yana olan ve özlü sözler ve deyişlerden, bilimsel olmayan alanlardan ve yaşam öykülerinden anekdotlar ve sloganlar ile bezenmiş sığlaştıran anlatısı ile muhakeme yeteneğini geliştirmeye değil duyguları harekete geçirmeye çalışan kişisel gelişim kitaplarının belirgin ortak özelliklerinden başlıcası basmakalıp yargılarla dolu, estetik ve düşünsel açıdan niteliksiz ürünler olmalarıdır.
Kişisel gelişim yazını, tercih ettiği sezgi ve kişisel deneyime dayalı bilgi üretme tarzıyla araştırmalara dayalı bilim anlayışının, bilimsel bilgi üretmenin tamamen uzağındadır. Derin düşünme, analiz gibi entelektüel nitelikte faaliyetler yerine bir çırpıda her şeyin özetlenmesini ve okunan metnin kendilerini düşündürmekten daha çok coşku ve heyecan vermesini ve inanç aşılamasını, kısaca kendilerini harekete geçirmesini talep eden okurlara seslenmektedir. Böylece nitelikli çabaları değil, pragmatik becerileri ödüllendirmekte ve pratik çıkarları öne çıkarmaktadır. Kişisel gelişim kitaplarının stratejik iletişim anlayışının ortak paydası kuramsallık ve entelektüellik karşıtı bir söylem olmasıdır.
Sistemin devamlılığı için önemli bir araç olan kişisel gelişim alanı, herkesin her koşulda eşit olduğu varsayımına dayanmaktadır. Başarıya olan inanç motivasyon ve umuttan beslenir. “Ya başarılısın ya da hiçsin!” söylemiyle başarısızlığı ve başarısızlık bilgisini yok saymaktadır. “Sosyal eşitsizlikleri meşrulaştırma eğilimi”nin de altını çizer. “Bütün insanların doğuştan eşit oldukları, herkesin her şeye ulaşabilmek için sınırsız bir güç taşıdığını ifade etmektedir. Eşitsizliğe dayanan ve eşitsizliği meşrulaştıran sistem, insanı bireysel olarak başarabileceğine inandırmaktadır. Bireyselleşme, başarıya yönelik inancı besleyerek kişisel gelişim pazarını destekler. Günümüz kişisel gelişim yazınının postmodernizmin ve New Age akımlarının ortaya çıkardığı yaklaşımlar ile aynı içerikte olduğu görülmektedir.
Bireyi hedefe yaklaştıran kişisel gelişim erdemleri arasında “esneklik” ve “istikrar” da yer almaktadır. Bunun için daha iyi yaklaşımlar öğrenmeye her zaman hazır olmak ve alçakgönüllü bir tavır sergilemek gerekir. Sabırla beklenmesi gereken hedefe doğru kararlı biçimde ilerleme anlamına gelen istikrarlı tavır ile de engellerin kişinin duygularını olumsuz biçimde etkilemesinin önüne geçilir. Söz gelimi, bir şeyin yitirilmesinden dolayı kederlenmek sorunu çözmez. Ekonomik ve sosyal sorunlar ne kadar derinleşirse derinleşsin bunlar karşısında sabırlı olunmalıdır. Kişisel gelişim, söz konusu olumsuz duyguları hedefe ulaşmayı geciktiren bir enerji kaybı olarak nitelendirir. “Çalışkanlık” idealleştirilirken “ekonomi” ve “neticenin sorumluluğunu üstlenme” de diğer önemli erdemler olarak kabul edilir.
Kişisel gelişim kitaplarında eğer iyi iletişim kurabilme konusunda beceriler geliştirebilinirse iyi ilişkiler kurulabileceği, iyi bir görünüm ve telkin gücü ile piyasada yer alma becerebilinirse kariyer ve yüksek gelir sahibi olma konusunda yolun her zaman açık olduğu vurgulanmaktadır. Başarının sahibinin de başarısızlığın sorumlusunun da kişinin kendisi olduğu temel savından yola çıkarak her şeyin bireyin kendi elinde olduğunu vurgulayan ve kişiye değer verdiği ve yücelttiği iddiası taşıyan değişik başarı önerileri ve iletişim tavsiyeleri, farklı tonlar içerseler de bireysel sorumluluğu daima ön planda tutmaktadır. Herkesten kişisel hataları ile yüzleşmesini talep eden bu anlayış, bu sorunlarla başa çıkmak için kişisel gelişim yazınından yararlanmayı, sorunlar ağırlaşırsa “profesyonel yardım” alarak bu sorunlarla başa çıkmayı salık vermektedir. Sistemin yarattığı krizlere karşı insanlara iletişim tavsiyelerine ve terapiler piyasasına başvurması önerilirken karşılaşılan sorunların nedeni olan toplumsal-ekonomik sistem böylece bütünüyle eleştiri dışı tutulmakta ve bütün sorumluluk bireylere yüklenmektedir.
Kişisel gelişim yazınına göre iletişim becerileri insanları etkileme, yönlendirme gücüne ve onlarla iyi ilişkiler kurabilme becerisine sahip olmak biçiminde anlaşılmakta; insanları tanıma ve anlama sonucunda karşıdaki kişiden alınacak tepkilere göre davranmak, konuşarak, hatta konuşma biçimiyle onları etkilemek, ikna olmalarını sağlamak, yönlendirebilmek ve yönetebilmek iletişim becerisinin gelişkinliğinin göstergeleri olarak kabul edilmektedir. İnsanların beğenisini kazanmak, düşüncelerin onlara kabul ettirilebilmesi ve onların algı ve davranışlarını değiştirebilmek iddiaları bir araya geldiğinde bunun izlenim yaratma, ikna ve manipülasyon olduğu görülmektedir. İkna ve etki çerçevesinde insanların zaaflarını bilmek ve buna göre tedbir almak diyebileceğimiz stratejik davranma modelinin değişik biçimleri bütün kişisel gelişim kitaplarında olmasına karşın dostluk, sevgi, içtenlik, yakınlık, açıklıkla ilgili öneriler, bu davranış önerileriyle birlikte seslendirilmekte ve bu da kişisel gelişim kavramının ne kadar çelişkili olduğunu kanıtlamaktadır.
Dolayısıyla burada insanların gereksinimlerinin ön planda olmasına ve insanların daha iyi bir toplumsal yaşama kavuşması için geliştirme amacına işaret eden, insan odaklı bir iletişim anlayışı değil pragmatik, işe yararlık ölçütleri ile şekillenen, verimliliği ve kârlılığı artırmak için sistemin gereksinimlerinin ön planda olmasını işaret eden, performans odaklı bir iletişim anlayışı baskındır. İnsanlara gelişimlerini tamamlamamış bireyler olarak seslenmek ve onlarla düşünce alışverişine girmek yerine onlara gelişimlerini tamamlamak için öneriler sunmayı temel yöntem olarak belirleyen bu anlayışın insana değer vermek bir yana, insanları yetişkin birer birey olarak değil henüz olgunlaşmamış, gelişimini tamamlayamamış insanlar olarak betimleyerek aşağılamaktadır. Kişisel gelişim alanı insandaki özgüven eksikliğini perçinlemekte ve sorunlarla baş edememe duygusunu artırmaktadır. Böylelikle uzmanlara olan talep de artar. “Bana kim ihtiyaç duyar?” sorusu anlamsızlaşır ve güvensizlik duygusu aşılanır.
“Sosyal bir bağ, temelde karşılıklı bağımlılık hissinden doğar” anlayışı güdülmektedir. New Age‘in bütün kutsal kitapları ise bağımlı olmayı utanç verici bir durum olarak nitelemektedir. “Katı ve bürokratik hiyerarşiye karşı başlatılan saldırı insanları bağımlılıktan yapısal olarak kurtaracak, risk alma eylemi, verilene boyun eğmek yerine özgüven taşıyan güçlü bir insan yaratacaktır. Modern şirketlerde liyakate yer yoktur.” İşte tam da bireyin toplumsallaşmasının, örgütlenmesinin önüne engel teşkil edecek argümanlar.
Kişisel gelişim yazınının iletişim öğretisiyle kendi promosyonunu yapması salık verilen insanlar, bu öğretileri benimseyerek hareket etmeleri halinde kendilerini metalaştırmakta/şeyleştirmektedirler. Kendi metinlerinin yazarı ve uygulayıcısı olarak bir promosyon ürünü haline gelen, kendini rekabet için dolaşıma sokan ve bunun için sürekli sahne performansına ve iyi ilişkiler kurmaya odaklanan bir birey türünün açıklıktan ve içtenlikten yana bir tavra sahip olabilmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak sistem işlevini yitirip arıza yapan bireyleri fayda sağlayacak hale getirmek için New Age öğreti ve pratiklerini kullanmaktadır ve düzenin kusursuz işlemesi için, bireyler, içeriği New Age’in özelikle kişisel gelişim, şifa/sağaltım ve öztanrılık öğretilerinin söylemlerinden oluşan anti depresanlarla uyuşturulmaya çalışılmaktadır. Sağlık ve şifa adı altında beyinleri olumlama fikirleriyle doldurulan bireyler yaşayan ölülere, zombilere dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Ama şu da unutulmamalıdır ki tarihin tekerleği tüm bu müdahale ve manipülasyona rağmen ileriye doğru gitmektedir ve bu tarih, nesnel dünyanın gerçeklerini, doğrularını, sistemin yaydığı her türlü metafizik anlayışı yerle bir eden kanıtları ölümü pahasına savunan, büyük toplumsal altüst oluşlara, gelişmelere, buluşlara, eserlere ismini yazdıran bilim insanı, sanatçı, aydın ve politikacı yaratmıştır. Dünyayı güzelleştiren, insanlığı geliştiren onların eserleri, görüşleri, felsefeleridir.