Munzur Çevre Derneği (MÇD), “Kadın, Çocuk Cinayetleri ve Doğa Talanı” başlığıyla panel gerçekleştirdi. Klinik Psikolog Cem Arslan ve MÇD Yönetim Kurulu üyesi Hatun Esen’in konuşmacı olarak yer aldığı panel, moderatör Sevil Doğan’ın sunuşuyla başladı. Doğan, 25 Kasım’ın tarihsel sürecini, Mirabel Kardeşler’den bugüne dek uzanan mücadele deneyimiyle birlikte aktardı. Erkek egemenliğin, kapitalist-emperyalist sistemden ayrı düşünülemeyeceğini ve şiddetin siyasi-ekonomik temelini kavramamız gerektiğini belirtti. Panelde daha sonra söz alan Klinik Psikolog Cem Arslan, söze şiddetin genel bir tanımlamasını yaparak başladı. Şiddetin fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel olmak üzere kategorize edilebileceğini aktardı. Toplumsal olarak fiziksel şiddetin somut ve gözle görülebilir olmasının, onun en çok maruz kalınan şiddet türü olduğu yanılgısını yarattığını ancak esasında durumun böyle görülmemesi gerektiğini ifade etti. Ekonomik şiddettin kapitalist-emperyalist çağda geri plana itildiğini, yok sayıldığını belirten Arslan; kadına ve LGBTİ+’lara yönelik ekonomik şiddetin özneleri tecrit altında tuttuğunu, dolayısıyla psikolojik şiddet de dahil olmak üzere şiddete süreğenlik sağladığını söyledi. Cinsel şiddet üzerine ise cinsel şiddetin beden ile sınırlı olmadığını, ısrarcı teklifler, imalar gibi birçok şekilde de cinsel şiddetin görünüm kazandığını ifade etti. Aynı zamanda cinsel şiddetin failinin eş, partner olmasının ve ev ortamında gerçekleşmesinin şiddeti kabul edilebilir kılmadığını, kadının veya LGBTİ+ bireyin rızası dışındaki her davranışın şiddet olduğunu aktardı. Erkek egemen anlayışın, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik cinsiyet ve cinsel kimliklerini baskılayarak sürdürdüğü gücünü bertaraf etmek için mücadelenin zorunluluğunu vurgulayan Arslan, sözü Hatun Esen’e bıraktı.
MÇD Yönetim Kurulu üyesi Hatun Esen, kadın ve çocuk cinayetlerinin politik olduğunu vurgulayarak sözüne başladı. İzmir’de anneleri hurda toplamak zorunda olduğu için evde tek başına kalan çocukların yangında hayatlarını kaybettiğini hatırlatan Esen, çocuk ölümlerinin ekonomik kriz temelinde görülmesi gerektiğini ve aileye yönelik bakanlık tarafından öne sürülen, “18 kez ziyaret ettik, maddi destek de bulunuldu” açıklamalarının göstermelik olduğunu ve hiçbir şeyi değiştirmediğine dikkat çekti. Esen, Kazdağları’nda talana karşı direnişi örnek göstererek kendi deneyimiyle sözlerini sürdürdü. Kadınların ağaçlar ve doğası için mücadelenin en ön safında durduğunu aktaran Esen, doğa talanına, erkek egemen anlayışa karşı kadınların birlikte mücadeleyi omuzlayacağını ve direnmeyi sürdüreceklerini söyledi.
Panel, katılımcılar ile interaktif şekilde devam etti. Söz alan birçok kadın, yaşadığı deneyimlerden söz ederken, erkek egemen zihniyetin saldırı ve tahakkümü karşısında mücadele edeceklerini yinelediler. Anlatılanların ortaklaştığı zemin, erkek egemenliğine karşı mücadele karşısında dayanışmanın yükseltilmesi gerekildiğine dikkat çekildi. Panelde kadınlar tarafından şiirler okundu. Bir arada olmanın ve seslerinin duyulmasının örgütlülük ile mümkün olduğu ifade edilerek panel sonlandırıldı.
(İSTANBUL)