Eleştiri ve öz eleştiriyi gelişimin motoru olarak kavramak hareketin içinde bilinçli yürümektir. Eleştiri ve öz eleştiri yaptıklarını incelemek, hataları ve doğruları ayıklamak, tartışmak ve bilgiyi yeniden ve daha üstün bir nitelikte üretmek yapacaklarına daha güçlü hazırlanmaktır. Bunun bir toplumsal hareket olarak, bir birlik içinde gerçekleştirmek bilgiyi ve pratiği daha güçlü yapar. Toplumsal bir hareketin temel özelliklerinden biri disiplindir. Disiplin belirli bir amacın gerçekleşmesine hizmet eder… Disiplin salt “disiplinli olmak” adına savunulmaz veya gerçekleştirilmez. Böyle kavrayan veya yaşayan yok mudur? Elbette vardır, bu da mümkündür; fakat bu tür bir disiplin iradeyi amaca bağlamadığı için saçmadır ve genel insan iradesine, düşünen insan pratiğine aykırıdır. Faşist örgütlerdeki disiplin anlayışı önemli ölçüde buna yakındır örneğin; ama gene de faşizmde de bir amaç vardır. Bu akımda amaç bireylerin, genel olarak da toplumun/halkın çıkarlarıyla örtüşmediği için disiplin, kişiler bunu öyle kavramasa da kendi başına bir özellik halini alır. Kişiler “millet için/vatan için” disipline uyar, oysa faşizm ne bir milletin ne bir vatanın kuramıdır. Faşizm emperyalizmin en gerici kesiminin ciddi kriz koşullarında, burjuvazinin yönetmekte ciddi derecede zaaf yaşadığı koşullarda başvurduğu en gerici ve en zorba yönetme biçimidir. Bunun milliyetçi veya dinci bir görünümde olması rastlantısaldır. Türkiye’de örneğin milliyetçilik emperyalizmin işgaline karşı halkın haklı öfkesinin bir devamıdır ve Kemalizm tarafından kullanılmıştır. Türk milliyetçiliğinin M. Kemal döneminde derinleştirilmek istenmesi, kadim bir ulus arayışı içinde bir tarih uydurma ya da farklı bir “ırk” iddiasıyla kafatasçılığa varan uydurmalar bunun “akıl almaz” biçimleridir. Günümüzde Türk milliyetçiliğinin düştüğü hazin durum da faşizmin kaynağının bir sonucudur. Her nerede ve ne biçimde olursa olsun faşizm emperyalizmin en gerici doktrinidir. Faşizmde disiplin kişilerin iradesine, çıkarlarına rağmen yerleştiği oranda geçerlidir. Bu gerçeklik deşifre edildiğinde, onun asıl hizmet ettiği unsurlar ortaya konduğunda disiplin çatırdar ve sürdürülemez. Elbette bunun için çetin bir mücadele, kapsamlı bir savaş da gereklidir. Sadece “sözle” ikna etmek düşüncesi faşizmin dayandığı temelleri (emperyalizmi) küçümsemek olur.
Bizim savunduğumuz disiplin halkın çıkarlarıyla uyumlu bir mücadelenin ihtiyaçlarına karşılık gelen disiplindir. Eleştiri ve öz eleştiri ile ilişkisi de bu tür bir ihtiyaca karşılık gelmesinden gelir. Çünkü kişinin kendi pratiğinde, kendi iradesi içinde kavrayabileceği, her an kendinde üretebileceği bir disiplin söz konusudur. Eleştiri ve öz eleştiri ile disiplin yeniden tanımlanır ve geliştirilir. Disiplini eleştiri ve öz eleştiri ile ilişkilendirmek devrimci bir örgüt için önemli bir özelliktir, hatta onun için olmazsa olmazdır. Bunu başaramadığı her durumda devrimci görevler zayıflar ve geriler.
PROLETER DİSİPLİN VE ELEŞTİRİ-ÖZ ELEŞTİRİ İLİŞKİSİ
“Eleştiri ve öz eleştiri gelişimin motorudur.” Bu iddialı söz bize sadece eleştirinin ve öz eleştirinin önemini anlatmaz. Bu sözde eleştiri ve öz eleştirinin hizmet edeceği amacın da olmazsa olmaz bir yeri vardır. Eleştiri ve öz eleştiri halkın/emeğin kurtuluşu amacına hizmet etmelidir. Bu amaçtan bağımsız eleştiri ve öz eleştiri yanlış doğrultuda ilerleyen bir sürecin parçası olabilir. Tıpkı disiplin anlayışımızda olduğu gibi eleştiri ve öz eleştirinin de amaçla birlikte konu edilmesi gerektiği açıktır. Bu amaçla bütünleşerek veya bütünleşmiş olarak organize olmak için eleştiri ve öz eleştiri mekanizmasını çalıştırmak sağlam bir disiplin gerektirir. Disiplin ancak böyle bir sürecin bir parçası olduğunda devrimci bir nitelikte olabilir. Aksi durumda disiplin gene etkili bir silah olarak karşı devrime de hizmet edebilir. Kurtuluş amacıyla ne kadar bütünleşirsek o kadar güçlü, o kadar sürekli ve gene o kadar halkın çıkarlarına uygun bir disiplinle hareket etmiş oluruz.
Dolayısıyla eleştiri ve öz eleştiri gerçek ve devrimci bir disiplinle tamamlanmak zorundadır. Disiplin içermeyen, amacı zayıf olan bir eleştiri ve öz eleştiri mekanizması tamamen yanıltıcıdır.
Bir önceki yazımızda öz eleştirinin eleştiriden ayrı olarak da gerçekleşebileceğinden söz etmiştik. Eleştiriyi öz eleştiriyle birlikte anmamızın nedeni bunu bir mekanizma olarak örgütlü yapı kapsamında kavramamızdır. Örgütlü bir yapı sonuç olarak tekil süreçlerle sınırlı olamayacağından örgüt koşullarında öz eleştiri eleştiri ile birlikte işleyebilir. Örgütlü yapıda eleştirisiz öz eleştiri motorsuz araç ya da salt kas gücüyle çalışan bir araç gibidir. Disiplin için de aynı özellik söz konusudur. Bazı yoldaşlarımızın disiplinli olması ama bazı yoldaşlarımızın disiplin bakımından eksik olması büyük sorunlar yaratır. Bu büyük sorun bünyemizdedir. Bu sorunu yaşamaktayız. Birimizdeki disiplinsizlik bile bazen genel pratiğimizde ciddi kusurlara neden olabilir. Böyle durumlarda ciddiyetle disiplinsizliğin kaynağındaki eleştiri ve amaç yoksunluğuna ya da zayıflığına yönelmemiz gerekir. Yeterince eleştirmiyor, eleştiriyi yeterince kolektife mal etmiyorsak disiplinsizliği koşullamış oluruz. Sözünü ettiğimiz büyük sorunun varlığı bu konudaki başarısızlığımızın bir yansıması olarak değerlendirilmelidir.
Yeterince eleştirmemek öz eleştiriyi zayıflattığına göre disiplinin gereksindiği “otokontrol” mekanizması da eksik eleştirinin bir yansıması olarak zayıflar. Dolayısıyla güçlü bir disiplin için, aynı zamanda kolektif bir disiplin için güçlü eleştiri zorunludur, güçlü eleştiriden her kaçınma, ürkme disiplinsizlik için bir zemindir.
Öteden beri var olan, kapsamlı, sürekli çözümler aranan bir sorun olarak disiplin sorununun eleştiri ile birlikte ele alınması hem disiplin anlayışımızı geliştirecektir hem de eleştiri alanındaki çekingenliğin, durağanlığın, korkaklığın üstesinden gelmenin önemini göstererek eleştirme gücümüzü yükseltecektir.
Eleştiri ve öz eleştirinin disiplinli bir örgüt inşa etmedeki önemini kendi pratiğimizde tartışmak, süreçlerimizi bu bakımdan değerlendirmek kavrayışımızı ve birliğimizi kesinlikle pekiştirecektir. Birçok alandaki sorunlarımızın derinliği ve ciddi derecedeki yaygınlığı bir çoğumuzdaki karamsarlık, başarısızlık duygusunun sebebidir. Yanlış bir düşünce biçimi olarak bu duygunun sorunlardan kaynaklandığı düşünülür. Oysa karamsarlık, başarısızlık duygusunun kaynağı dışımızdaki herhangi bir sorun değildir. Bu gibi duyguların kaynağı kendimizde, düşünce biçimimizde aranmalıdır. Bu duyguların kaynağı sorunlarla baş etme beceriksizliği ya da başarısızlığıdır. Bu duyguların baş gösterdiği her durumda sorunlar karşısında ezilmemiz söz konusudur. Bu nedenle sorunları nasıl çözeceğimizi öğrenmemiz gerekir. Çelişki yasasını öğrenmek sorunlarla başa çıkmanın temel öğretisidir. Burada hareket ettiğimiz durumda eleştiri-öz eleştiri ve disiplin arasındaki ilişkiyi kavramamız gayet mümkün olacaktır. Güçlü bir disiplin de birliğimizin temelidir. Hem sorunlarımızın derinliği hem de saldırıların yoğunluğu birliğe ihtiyacımızın da bir göstergesidir. Güçlü bir birlik için eleştiri-öz eleştiri mekanizmasını çalıştırmak ve disiplini sağlam bir zeminde geliştirmek zorundayız. Bilmeliyiz ki bahsi geçen türden sorunlar ve de duygular güçlü bir disiplinle alt edilebilecektir.