Çiftçiler için 2024 yazının zor geçtiğini söyleyebiliriz. Yakın zamanda, birçok bölgede çiftçilerin eylemlerine şahit olduk. Bu eylemlerde ortak sorunun pazar için üretilen ürünlerin “pazarlanamamasıydı”. Üretim maliyetlerindeki artış çiftçinin tarladan satış yapmasını zorlaştırdı. Tüccarlar, komisyoncular tarladan ürünü ucuz fiyatla satın almak isteyince çiftçi ürünü ölü fiyata satmak zorunda kaldı. Çiftçilerin yoğunlaşan eylemleri de böyle başladı. Ürünün ucuz fiyatla satın alınmasına tepki gösteren çiftçiler ülkenin birçok yerinde traktörlerle eylemler düzenlediler. Eylemlerde iktidarın tarım politikaları eleştirilirken çiftçiler sabit ve ürünün “ederi” kadar bir fiyat belirlenmesini istediler.
Yaşananlar çiftçi için yeni değil. Kâbus gibi yaşanan bu “son” çiftçinin kara bahtıdır. Geçtiğimiz yıl hatırlarsak ürünlerin bu şekilde ucuza gitmesi sorunu belli başlı ürünlerde ve bölgelerde yaşanmıştı. Bu yılı özgün kılan ise neredeyse bütün tarım ürünlerinin ucuza satılması oldu. Birkaç ürün eken çiftçilerin çoğu her üründen zarar etmeye başladı. Tek ürün eken çiftçiler ise daha büyük bir zorluk yaşadılar. Ucuza alınmak istenen ürünün ekim maliyetlerini dahi hiç karşılayamaz duruma geldiler. Bursa, İzmir, Balıkesir ve Maraş’ta çiftçiler seslerini son haftalarda daha gür duyurmaya çalıştılar.
Hangi ürünler para etmedi? Bu liste epey uzun. Bölgelere göre düşünecek olursak başlıca ürünler şunlar: Domates, patates, kayısı, arpa, kavun, karpuz, patlıcan, zeytin, fındık… Bu liste uzar gider.
Bundan öte şunu bilmemiz gerekiyor: çiftçi 2023 yılına borçlu girdi. Bu yılki temel beklenti ekilen ürünlerin kâr etmesi ve bu borcun ödenmesiydi. Buradaki vahim durum da bu: Borçlu çiftçi borcunu ödeyebilmek için daha çok borçlanarak ekim yapmakta.
Çiftçinin bugün yaşadığı sorunlara değinmeden önce bu sürece nasıl gelindi, hangi eylemlerde ne oldu, talepler neydi? Kısaca bunları açıklayalım.
Bursa’nın Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerinde 8 Ağustos Perşembe günü çiftçiler traktörleriyle Bursa-İzmir yolunu trafiğe kapatarak eylem gerçekleştirdi. Bu eylemde jandarma çiftçileri sürekli engellemeye çalıştı. Çiftçiler domatesteki ucuz alım fiyatına müdahale edilmesini istiyordu. Bursa Valisi Mahmut Demirtaş’ın Tarım Kredi Kooperatifleri, Türk Tarım ve yerel marketlerin domates alımına başlayacağını söylemesinin ardından eylem sona erdi. Fakat eylemin üstünden geçen uzun zamana rağmen bir adım atılmadı. Domateste alım fiyatı değişmedi. Bu yönde bir adım atılması da artık beklenmiyor. Alım fiyatlarında değişim olana kadar(!) çiftçinin ürünü çürümeye yüz tutacak. Marmara Bölgesinde özellikle domates üretiminde yaşanan bu sorun başka bölgelerde de yaşanıyor. Bursa’nın yanı sıra Balıkesir’in Bandırma ilçesinde de köylüler benzer sebeple yürüyüş düzenlediler. Domateste rekolte artışı yaşandığı belirtiliyor. Sağlanan yüksek verim çiftçi için artık bir şey ifade etmiyor. Zira elinde kalan, tarlada çürüyen ürünün çiftçiye hiçbir faydası yok. Rekolte artışını devlet ağzı medya şaşaalı puntolarla ve yetkililer de açıklamalarıyla “üretimde artış” olarak verecektir. Geçtiğimiz yıl hububatta da benzer bir durum yaşanmıştı. Bakanlık, tarım ürünlerinde rekolte artışı olarak 2023 yazını “başarılı” değerlendirmişti. Fakat çiftçinin borcu değişmedi. Yıla borçla girdi şimdi de daha fazla borçla kapatıyor.
ZARAR EKTİK ZARAR BİÇİYORUZ
Birçok üründe alım fiyatının düşük olmasından bahsettik. Domates eylemlere konu olduğu için öne çıktı. Fakat diğer ürünlerde de aynı sorunlar var. Geçtiğimiz günlerde Manisa’nın Salihli ilçesinde bir çiftçi tarladaki tüm ürünlerini köylüye bedavaya dağıttı. Nedeni açık: tüccarların çiftçinin ürününü tarladan çok ucuza almak istiyordu. Salihlili çiftçinin anlatımı şöyle: “Biz yaklaşık 2,5-3 aydır bu kavunun üretimi ile uğraşıyoruz. Burası 65-70 dönüm. Bize buranın maliyeti yaklaşık 1,5 milyon lira. Yaklaşık 10 gündür tüccar arıyoruz. Ürünümüzü satacak, malımızı gönderecek birini arıyoruz. Bulamadık. Bulduklarımız çok komik rakamlar teklif etti. Tarlanın tamamına 100 bin lira veren de oldu 200 bin lira veren de. Kilosunu bizden 25 kuruşla 1 lira arasında almak istiyorlar.” Karpuzda da benzer sorun var. Çok düşük fiyatlara alınan ürünler markette, pazarda, manavda 2-3 katı fiyatlara satılıyor. Enflasyon artışı ve zamlar ile üreticinin satış fiyatları arasında uçurumlar var. Maliyetler artıyor, tüketim bedelleri artıyor. Fakat ürünün alım fiyatına çok düşük bedel biçiliyor. Bunun belirli nedenleri de var. Tekel oluşturan fabrikalar, serbest piyasada tüccarların simsarlığı, yetersiz kooperatif depoları vs. derken tarlada çiftçi eziliyor. Borçla ekilen tarla borçla hasat ediliyor. Durum böyle olunca da çiftçi eylemlerinde isyanın boyutu arttı. Çiftçi artık toprağı ekmek istemediğini belirtiyor. Afyonkarahisar’da patates üreticileri isyanını dile getirirken belki de tüm çiftçilerin sesini duyurdu: “Durumumuz içler acısı. Diri diri bizi toprağa gömdüler.”
BU BORÇ NE KADAR ÜRETİR?
Bir yaz daha böyle geçiyor. Alım fiyatlarına bir denge getirilmesi şu an mümkün görünmüyor. Enflasyon artışı üretim maliyetlerini gün geçtikçe artırıyor. Çiftçi bir borç yükünü daha nasıl kaldırır muamma. Küçük üreticiler için bu durum kötüleşirken orta üreticiler için kriz artık toprağı ekerken vuruyor. Yaza başlarken hububat fiyatlarındaki TMO tarafından açıklanan düşük alım fiyatı çiftçiler için zaten kötü bir yazın habercisiydi. Açıklanan alım fiyatı geçen yıl fiyatıyla neredeyse aynıydı, bu nedenle “toprak boşuna ekildi” diyebiliriz.
Arpa üzerinden örnek verelim: TMO arpanın çiftçiden alım fiyatını 7 lira olarak belirledi. Bu yetmedi, TİGEM de arpanın tohumluk fiyatını 12 lira olarak açıkladı. Çiftçiden 7 liraya arpa alındı, 12 liraya tohum satılıyor! Ne kooperatif ne de tarım kredi marketlerinin çiftçiden sabit fiyatla ürün alması mümkün görünüyor. Çiftçi tüccara mahkûm kılınıyor. Artan maliyetler ise yükselmeye devam ediyor. Sadece tarım için değil aynı zamanda hayvancılık için de benzer durum söz konusu. Yem fiyatlarında sürekli bir artış yaşanıyor. Bu da beraberinde borçlanmayı getiriyor. Çiftçinin 2024 yılı borcuna şöyle kısaca bakalım: 2023 yılının şubat ayında tarım sektörünün bankalara olan borcu 363 milyar 395 milyon lirayken 2024 yılının aynı ayında bu rakam yüzde 75 artarak 637 milyar 438 milyon liraya yükseldi. 2 milyar 596 milyon çiftçinin takipte borcu var.
Çiftçi kâr edebilmek için plansız bir şekilde her yıl üretimini değiştirmeye çalışıyor. Sabit ürün üretimi de kâr değil, zarar veriyor. Bunların yanı sıra çiftçiler tüccarların vicdanına bırakılıyor. Vahşi üretim kâr sağlamıyor. Ancak çiftçilerin kendi birliğini dayatması egemenler için sarsıcı olabilir. Bunu çiftçi eylemlerinde görüyoruz. Şu ana kadar devletten bir açıklama gelmedi. Onun yerine Hazine ve Maliye Bakanlığının Gıda Komitesi yaptığı açıklamada bu sorunlara değinmedi ve tarım politikalarının aynı şekilde devam edeceğini belirtti. Çiftçi ancak ve ancak kendi örgütlülüğü ile görünmez olmaktan çıkabilir. Buna her gün daha çok zorlanmaktadır, zira borç yükü çiftçi için artık bir gerçek!