Burjuva siyasetçiler nefret söylemlerini seçim propagandası haline getirdi. Genel seçimlerde de gördüğümüz bu LGBTİ+ düşmanı anlayış yerel seçimlerde de irili ufaklı düzen partilerinde görülmeye devam edecek gibi görünüyor.
Egemenler “Büyük Aile Buluşmaları” ile toplumsallaştırmak istediği bu düşmanlıkla halkı esas gündemlerinden uzaklaştırmayı, ortak düşman yaratmayı hedefliyor. Öyle ki AKP-MHP faşist blokunun yüksek sesle dile getirdiği ve cılız “muhalefet”in konuşmaktan çekindiği bir konu haline gelen LGBTİ+ hakları yalnızca devrimci, demokrat ve ilericiler tarafından gündeme getiriliyor.
Yeniden Refah ve Saadet partilerinin vaat olarak sunduğu, belediye alındığı taktirde LGBTİ+ların şehir dışına atılacağı söylemleri yeni değildir. Zaten devlet bu pratiği on yıllardır sürdürmektedir. LGBTİ+ların şehirleri “kirlettiğine” dair demeçler veren Saadet Partisi İBB Adayı Birol Aydın belli ki bu düşmanlıkla saflarını güçlendirmeyi hedeflemektedir. İstanbul gibi bir rant kapısını ele geçirmek, siyasi hegemonyayı güçlendirmek için her şeyi yapabilecek olan bu kişiler bizi şaşırtmıyor. Bunların ortaya çıkışı ve gelişimi zaten bu yönde seyretmiştir.
LGBTİ+lar ise artan nefret söylemlerine karşı bir eylem yaptı. Polisin uyarı dahi yapmadan saldırdığı eylemde çok sayıda LGBTİ+ gözaltına alındı. İşkencenin görülmemesi için basın emekçilerinin de alandan çıkarıldığı eylemde “Sizden korkmuyoruz ve suratınıza bakıyoruz. Kentlerimize ve trans varoluşlarımıza sahip çıkıyoruz” diyen LGBTİ+ların orada okuyamadıkları basın açıklamasının bir kısmını gazetemizde yayımlıyoruz:
“Son dönemlerde özellikle siyasi iktidar ve ortakları tarafından körüklenen nefret söylemlerine ve hedef göstermelere cevabımızdır: Şehirleri rantınıza, trans yaşamlarımızı nefretinize bırakmıyoruz! Devlet eliyle körüklenen transfobi ve nefret cinayetlerine karşı yaşamlarımızı; afetlerin ardından çıkarcı rant politikalarına, atadığınız kayyımlara ve zorla yerinden edilmelere karşı kentlerimizi savunuyoruz. Ellerinizi yaşamlarımızdan ve şehirlerimizden çekin!
“Bir yıl önce gerçekleşen ve etkisi hâlâ devam eden deprem felaketinde TC devletinin ihmalleri, para ve iktidar hırsı yüzünden kaybettiğimiz hayatları anıyor, sokaklarda hesabını soracağımızı bildiriyoruz. Türkiye, Kürdistan ve Suriye’yi etkisi altına alan bu depremde devletin bir kez daha transları yalnızlaştırma çabasına şahit olduk. Ortak çadırlara alınmayan, hormon erişimi engellenen, kendilerine güvenli alan yaratılmayan transların yaşadıkları; bizlere depremin yarattığı fiziksel koşulların herkesi eşit şekilde etkilemediğini, aksine var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini tekrar gösterdi.”