Cumartesi Anneleri, 982’nci hafta eylemlerinde 28 yıl önce Yüksekova’da kaybedilen Abdullah Canan’ın faillerini sordu. Eylemde Meral Akşener’e de “Eğer ‘mertçe’ işlendiyse, neden failler hâlâ kendilerini açıklamaktan korkuyor? Neden biz 28 yıldır hâlâ gözaltında kayıplarla ilgili hakikatlerin açığa çıkması, adaletin sağlanması için mücadele etmek zorunda kalıyoruz? sözleriyle seslenildi.
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri eylemlerinin 982’nci haftasında bir araya geldi. Ellerinde karanfil ve kayıp yakınlarının fotoğrafını taşıyan Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki eylemine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Hapishaneler Komisyonu üyeleri, siyasetçiler ve çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı.
“MERTÇE İŞLENDİYSE NEDEN HÂLÂ SUÇLAR KARANLIKTA?”
Eylem öncesi İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 982’nci haftalarında Meral Akşener’in gözaltında kaybedilenleri de ilgilendiren açıklamasına dair kısa bir görüş açıklayarak başladı. Yoleri, “Meral Akşener, yaptığı açıklamada ‘90’larda siyasi cinayetlere işaret ederek ‘mertçe’ ifadesini kullandı. Biz, bu açıklamanın bir suç itirafı olduğunun altını çizmek istiyoruz. O günkü karanlık içerisinde, karanlık güçler tarafından yapıldığı iddia edilen, bugüne kadar sürekli bu şekilde açıklanan bu siyasi cinayetlerin, gözaltında kayıpların ‘mertçe’ işlendiğini söylemek, o gün işlenen bu suçların aynı zamanda övülmesidir. Eğer ‘mertçe’ işlendiyse, neden hâlâ bu suçlar karanlıkta? Neden hâlâ failler kendilerini açıklamaktan korkuyor? Neden hâlâ yargılanmaktan korkuyorlar? Neden biz 28 yıldır hâlâ gözaltında kayıplarla ilgili hakikatlerin açığa çıkması, adaletin sağlanması için mücadele etmek zorunda kalıyoruz? Neden biz her hafta hakikatleri hatta katilleri kamuoyu önünde açıkladığımız için yasaklarla, baskılarla susturulmaya çalışılıyoruz? Bunu tekrar burada kamuoyu önünde sormak istiyoruz” sözleriyle seslendi.
28 YIL ÖNCE KAYBEDİLEN ABDULLAH CANAN’IN FAİLLERİ SORULDU
Yoleri, daha sonra 982’nci hafta eylemlerinin basın metnini okudu. Bu haftaki eylemde, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, 17 Ocak 1996 sabahı kaybedilen 43 yaşındaki Abdullah Canan’ın failleri soruldu. Yoleri, “Bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetmelere ve bu suça eşlik eden cezasızlık olgusuna karşı kamuoyunu bilgilendirmek ve haklı taleplerimizi duyurmak amacıyla 982 haftadır barışçıl buluşmalarımızı sürdürüyoruz. Cezasızlık, suç işleyen kişilerin işledikleri suçun hukuki sonuçlarından muaf tutulması durumu olarak karşımıza çıkmakta ve adalet sisteminin zayıf bir halkası olarak hukuku etkisizleştirmeye, Türkiye’yi evrensel demokrasi ilkelerinden uzaklaştırmaya devam etmektedir. 982’nci haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz, hukukun temel değerlerine olan inancı sarsan, toplumun huzur ve barışını tehdit eden cezasızlık son bulmadan hukukun üstünlüğü korunamaz ve herkes için adil bir yargı sistemi sağlanamaz. 982’nci haftamızda bilinen failleri cezasız bırakılan Abdullah Canan için adalet istiyoruz” dedi.
“İŞKENCE EDİLEN CENAZESİNİ KÖYLÜLER BULDU”
Yoleri, 43 yaşındaki Abdullah Canan’ın Yüksekova’da yaşayan bir iş insanı olduğunu belirterek, “17 Ocak 1996 sabahı Hakkari’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak, Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. 21 Şubat 1996 tarihinde Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu. Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu” sözlerini kullandı.
KAYBEDENLERİN İSMİ HER YERDE YAZILI!
Yoleri, gözaltında kaybedilişinin 28’nci yılında, savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanların, işkence ile katleden ve kaybedenlerin isimlerinin yazılı olduğunu bir kez daha hatırlattı. Devlet, Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesindeki sorumluluğunu üstlenmeli, fail ve sorumlular üzerindeki koruma kalkanı kaldırılarak yeniden yargılanıp cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” vurgusu yaptı.
Ardından kaybedilen ve katledilen Abdullah Canan’ın oğlu Vahap Canan, “’90’lı yıllardaki cinayetlerde babamı yitiren biri olarak söylüyorum, ‘mertçe’ dediğiniz ’90’lı yıllar ve öncesinde. Köyümüzün yakılmasıyla ilgili babamızın açtığı dava yıllar sonra devletin tazminat ödeyerek Yüksekova çetesinin içinde yer aldığı katil binbaşı Mehmet Emin Yurdakul olduğunu tekrar görebiliyoruz. Yüksekova çetesini aklamaya çalışanlar vardı. Bizi 10 kişilik bir grupla buraya sıkıştırmaya çalışıyorlar, bu doğru bir şey değil. Binlerce kaybımız var. Cumartesi İnsanları olarak, biz bu kayıplarımızın tamamının sesiyiz. Kayıplarımızın sesi olmaya da devam edeceğiz. Bizden öncekiler ve bizden sonra gelecek kuşak, bu hak arayışından kesinlikle vazgeçmeyecek. Biz mum ışığıyız, bu ülkenin bir geleceğiyiz, mağduruyuz. Katil binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’u nefretle, lanetle kınıyorum” dedi.
Eylem, Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’na karanfillerini atması ardından sona erdi.
(HABER MERKEZİ)