Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ataşehir Şube’de “Maraş, Roboski, Hapishaneler, Katliamlar ve Unutturulanlar” şiarıyla panel gerçekleştirildi. Panele Partizan, EMEP, KÖZ, DEM Parti ilçe yöneticileri, çeşitli dernekler ve çok sayıda kişi katıldı.
Açılış konuşmasında 1 Mayıs Mahallesi’nin katliamların yaşandığı bir mahalle olmasından kaynaklı bu panelin önemine değinildi.
Ardından katledilenler adına saygı duruşunda bulunuldu.
Prof Dr. Çiğdem Boz ilk sözü alarak ‘70’li yıllarda ekonomi ve Alevilerin sınıfsal konumlarına dair yapacağı konuşmaya başladı. ‘70’lerin en önemli toplumsal dinamiklerinden birinin de kentselleşme olduğu vurgulanırken kente gelen insanların barınma ve istihdam sorunları yaşadığını, barınma sorununa çözümün de gecekondulaşma olduğuna değinildi. ‘70’lerde kentselleşme ve gecekondulaşmanın öne çıktığı vurgulandı.
‘70’lerde Alevilerin ne durumda olduğuna ve katliamların ekonomik nedenlerine değinilerek “’60’lara kadar ücra köşelerde gelişen geleneksel Alevilik kentleşmeyle darbe alıyor. Aleviler kent hayatıyla, devletle ve Sünnilerle karşılaşmış oldular. Alevilerde de en büyük sorun konut, barınma ve iş. Geleneksel dayanışma ağlarıyla bu sorunları çözdüler. Bu dönemde solun kitleselleşmesi ve Alevilerin kentleşmesi aynı döneme denk geldi. Aleviler sorunlarını çözerken sosyalist hareketten destek aldı. Barınma sorununu gündeme alan sol hareket çeşitli gecekondu mahalleleri kurdular. Solla buluşma Alevilere bir tık özgüven verdi. Alevi eşittir komünist özdeşliği de bu yıllarda kuruluyor.” dendi.
Alevi katliamlarının mezhep çatışmasından ibaret olmadığı söylendi: “Organize bir iştir. Galeyana gelen halk ve mezhep çatışması değil organize bir suç ve devlet buna göz yumdu. Tıpki diğer katliamlarda olacağı gibi.”
Daha sonra söz alan Müslüm Cevahir Vurucu 19 Aralık Hapishaneler Katliamından bahsetti. Ekonomik krizin sürekli olduğu ve her kriz sürecinde bu krizi aşmak amacıyla katliamlarla karşılaşıldığından bahsetti. Bütün katliamların temelinde yatan sebebin sınıf bilincinin ve öfkenin büyümüş olması olduğuna değinen Vurucu, “Meseleyi sadece mezhep-inanç faktörü üzerinden değerlendirirsek asıl payı kaçırmış oluruz. Bunu en yakın Maraş’tan Suruç’tan biliriz. Tamamen planlanmış öznesinin de bilfiil devletin olduğu katliamlardan bahsediyoruz. Bu durum devletin doğasından gelmektedir.”
“SADECE BEDENLERİYLE DEVLETİN ORDUSUNA KARŞI KOYAN BİR AZİM”
19 Aralık özgülünde muazzam bir direnişten bahsetmek gerektiğini vurgulayan Vurucu “Sadece bedenleriyle devletin ordusuna karşı koyan bir azimden bahsediyoruz.” dedi.
Hapishanelerin direnişin mevzilerinden olduğuna değinilerek hapishanelere müdahale etmeden IMF politikalarının hayata geçirilemeyeceğinden bahsedildi.
19 Aralık’ta yapılan saldırının bugün de devam ettiğinden bahsedilerek yeni tip düzenlemelerle hapishanelerde tutsaklara yönelik saldırıların sürdüğü anlatıldı. Yeni düzenlemelerle kitap hakkının dahi sınırlandığı, tahliyelerin ertelendiğinden bahsedildi. Yeni tip saldırıların S ve Y tipleri ile sürdürüldüğü, tutsakların bir bütün kitlelerden tecrit edildiğine dikkat çekildi. Ayrıca hapishanelerde tutsaklara pişmanlık dayatıldığı, psikoloğa ve imama çıkmadıkları gerekçesiyle tahliyelerinin engellendiği vurgulanan konuşmada “Tutsaklar ne imama çıkmayı kabul edecekler ne de pişmanlığı kabul edecekler. Devlet de daha fazla öfkeyle yürümeye devam ediyor. Dün tabutluk diye tarif ettiğimiz F tipi hapishaneler yerine S ve Y tipi hapishaneler açılmaya başladı. Bu tutsaklara günde 1 saat havalandırma hakkı veriliyor, dilekçe ve benzeri görüşmeleri sadece bilgisayar üzerinden yapmaları isteniyor. Sağlık sorunu yaşadıklarında ulaşacakları bir mercii yok. Y tipi de aynı şekilde tamamen tecrit ve izolasyonu hedefleyen, ağırlaştırılmış tutsakları koymayı hedefledikleri ancak buraya hüküm almamış hatta yeni tutuklanmış tutsakların da götürüldüğü bir yer.” dendi.
“BİZ HALKIZ VE HAKLI OLANIZ”
Katliamlarda yaşanan acıyla birlikte bunun öfkeye dönmesi gerektiği vurgulanarak “Dayanışmayı büyüttüğümüzde aslında bu katliamların önüne geçebiliriz. Birlikteliğimizi sağladığımız anda bunu sağlayabiliriz. Biz halkız ve haklı olanız. Bu örgütlülüğü şekillendirdiğimizde sistemin, devletin yerle yeksan olabileceğini hepimiz biliyoruz. Bunun için dayanışmayı büyütmek gerek.” dendi.
Daha sonra ÖHD’li Avukat Ayşe Acinikli, Roboski Katliamına değindi. Roboski’de devletin fail olduğuna değinilerek “Roboski’de farklı bir durum var. Doğrudan doğruya devletin savaş uçaklarıyla yaptığı bir katliam var. Suruç’ta IŞİD yaptı dediler. Hep yıktıkları biri oldu. Roboski de suçu yıkabilecekleri hiçbiri yok. Doğrudan devletin yaptığı bir katliamdan bahsediyoruz.” dedi.
“BİZİM EN BÜYÜK DİRENİŞİMİZ BU KORKUYA YENİLMEMEK”
Her katliamla devletin bir hedefinin olduğuna değinen Acinikli, “Bu katliamlarla ilgili hedef nedir? Bu katliamların yapılmasının kısa vadeli ve uzun vadeli hedefleri olur. Maraş’ta hedeflenen demografik yapının değiştirilmesiydi. Kürt-Alevi nüfusun göç ettirilmesiydi. Orada demografik yapı dağıtıldı. Maraş özelinde Kürt Alevilerin asimilasyonunda inanılmaz bir etki gösterdi.” dedi.
Toplum üzerindeki korku ikliminin yaratılmaya çalışıldığından bahsedilen açıklamada “Burada katliamlarda mesele orada öldürülenler değil. Burada mesele katliamların toplum üzerindeki etkisi ve o korkuyu yaymaktır. Bizim en büyük direnişimiz bu korkuya yenilmemek. Yenilirsek bu katliam amacına ulaşmış olur. Mesele direnmeyi bırakmamak, korkuya yenilmemek diye düşünüyorum.” dendi.Konuşmaların ardından halk söz olarak panelistlere sorularını yöneltti.
Soruların cevaplanması üzerine müzik dinletisine geçildi.
(İSTANBUL)