[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
DİSK’e bağlı Birleşik Tarım-Orman İşçileri Sendikası (BTO-Sen) öncülüğünde Ağaç A.Ş. işçileri sefalet ücretine ve kötü çalışma koşullarına karşı iş bırakma eylemi yaptı. 14 Ağustos’ta başlayan ve 21 Ağustos’a kadar devam eden direnişe Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) olarak biz de üçüncü günden itibaren güç ve moral katmaya çalıştık.
Ağaç A.Ş. işçileri İstanbul’un yeşil alan çalışmalarını, ağaç ve süs bitkilerinin bakımını, ekimi, onarımı ve temizliğini yapıyor. Otoban kenarlarında gördüğümüz süsleri, kimi zaman serinlemek kimi zaman da nefes almak için gittiğimiz parkları, sahil şeritlerini Ağaç A.Ş. işçilerinin nasırlı elleri güzelleştiriyor. Güneşin altında yürümek bile zulümken Ağaç A.Ş. işçileri kavurucu sıcaklarda dahi İstanbul’u güzelleştirmek için ter döküyor!
Peki, şehrimizi güzelleştiren Ağaç A.Ş. işçilerinin çalışma koşulları ve aldıkları ücret de güzel mi? Elbette ki değil! Seçimlerde “her şey çok güzel olacak” mottosu dillerden düşürülmüyordu. Bunun, işçiler için söylenmediğini biz biliyorduk. İşçilerin yaşam ve geçim koşulları da aksini söylemiyor. Krizin faturası işçilere ve emekçilere kesilmeye çalışılırken “her şey çok güzel olacak” diyenlerin yalanları ortalığa saçılmaya devam ediyor! İBB bünyesindeki iştirakler içerisinde Ağaç A.Ş. işçileri en kötü koşullarda ve en düşük maaşlarla, kölece çalışmaya mahkûm ediliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Ağaç A.Ş. işçileri daha önce de iki kez aynı taleplerle iş durdurarak Saraçhane önünde eylem yapmışlardı. 2022’nin haziran ayında işçilerin yaptığı eylemin ardından İBB işçilere verdiği sözleri tutmayarak açlık sınırının altında çalıştırmaya devam etti. Haziran ayında verilen sözlere inanarak işbaşı yapan işçiler eyleme bu defa derslerine iyi çalışarak geçmişlerdi. Direnişin üçüncü gününde İBB yönetimi işçileri arayarak “hemen işbaşı yaparsanız 15 bin 500 TL veririm” diyerek yine sefalet ücretinde ısrarcı oldu. İşçiler ise diğer iştiraklere yapılan zamlarla aynı olana kadar işbaşı yapmamakta kararlı olduklarını bildirdiler.
SENDİKADA SINIF TAVRI
Sayıları yaklaşık olarak 2 bin 500’ü bulan Ağaç A.Ş. işçileri sadece İBB’nin değil aynı zamanda sendikalar arası rekabetin de mağduru! İşçilerin sayısı yaklaşık olarak 500 civarındayken Ağaç A.Ş. işçileri HAK-İŞ’e bağlı Öz Orman-İş’te örgütlüydü. Taşerondan çıkarılıp iştirake verilen işçilerin sayısı artınca toplu bir şekilde DİSK’e bağlı Birleşik Tarım-Orman İşçileri Sendikası’nda örgütleniyor. Sonra İBB yönetimi ile görüşüp Türk-İş’e bağlı Orman-İş Sendikası, işçileri tehdit ve zorla bünyesine katıyor. Yetkiyi Orman-İş zor ile alıyor. BTO-Sen yetkiye itiraz ediyor. Öz Orman-İş ise işçilerin bilgisayarlar üzerinden üye yapıldığını ileri sürüp “yetkide hile var” diyerek itiraz ediyor. Yaklaşık iki buçuk yıldır devam eden davaların ne zaman sonuçlanacağı bilinmiyor! Sarı sendikal anlayış ile hareket eden sendikalar kendi aralarında bu şekilde dalaşırken işçileri bölüp, parçalayıp sendikasız ve örgütsüz bırakarak ağır çalışma koşullarına mahkûm ediyor.
Benzer durumlarda mahkemelerin sonuçlanması uzun yılları buluyor. Tabii bu da en çok patronun işine yarıyor. Böylesi sendikal rezaletlerin karşısında belirleyici olan işçilerin kararlı ve örgütlü tutumu oluyor. Bunu Ağaç A.Ş. işçilerinin tüm yaşananlara rağmen sergiledikleri kararlı direnişlerden okuyoruz. Bu direnişin gösterdiklerinden biri de Ağaç A.Ş. işçilerinin dayatılan kölelik koşullarına ve sefalet ücretine örgütlülüğünü ve bilincini yükselterek yeni mücadelelere girişmesidir.
BELEDİYE KAYGISI
DİSK’in CHP’ye olan yakınlığını hepimiz biliyoruz. Bu durum, Ağaç A.Ş. işçilerinin direnişine de fazlasıyla yansıdı. Direniş kamuoyunun gündeminde belli ölçülerde yer edinse de alandaki somut durum öyle değildi! Bir taraftan kararlı olan işçilerle direnişe geçen BTO-Sen’in aktif tutumuyla diğer taraftan Ekrem İmamoğlu’ndan kaynaklanan “utangaç” tutumla yürütüldü süreç.
İşçilerin direnişi sürdürdüğü Saraçhane Parkı’nın olduğu yer çok işlek ve turistik gezi alanı. Alandaki görünürlük 5-10 adet yelek ve bir adet çadır ve pankarttan ibaretti. Alan büyük olduğu için asılı pankart da görünmüyordu. İşçilerin taleplerinin yazılı olduğu dövizlerle, pankartlarla alanı donatmak varken tam tersi tercih edilmişti. İBB’nin önünde bulunan yolu kapatma kararı, ne hikmetse işçilerin bilmediği bir nedenle iptal oluyor. Gündem olsun diye parktaki çöpün toplanmasına işçiler izin vermezken belediyeye yapılan çok fazla şikâyet nedeniyle sendika belediye ile anlaşarak çöpün kaldırılmasını sağlıyor. İşçilere de “sesinizi çıkartmayın çöpü alacaklar” şeklinde uyarılarda bulunuyorlar. İşçilerin röportaj vermelerinden dahi rahatsız oluyorlar. Sendika bunu fiili ve meşru mücadeledeki işçilere “ağzınızdan yanlış bir cümle çıkarsa işinizden olursunuz” şeklinde açıklıyor. Oysa işçiler “grev dışı” bir eylemde olduklarından zaten işlerinden olabilirler. İleri sürülen bahaneden bile sendikanın içinde olunan eylemin niteliğinden bihaber olduğu anlaşılmaktadır.
Yeni Şafak gazetesine röportaj veren BTO-Sen başkanı Mehmet Çak yaşananlardan İBB’nin bir kabahatinin olmadığını, yaşananların nedeninin kriz olduğunu, bunun da sorumlusunun mevcut iktidar olduğunu söylüyor! Ekrem İmamoğlu’nun bir basit ziyareti şöyle dursun İBB önündeki direnişte işçilere bir bardak su dahi verilmedi. Asgari ücretin altında bir ücretle açlığa ve sefalete mahkûm edilenler sekiz gün boyunca gene aç ve sefil bırakıldılar. İşçiler direniş bitene kadar evde hazırladıkları yiyecek ve içecekle direndiler.
HER ŞEYE RAĞMEN
Aynı taleplerle daha önce iki kez iş durduran Ağaç A.Ş. işçileri kazanımlarını fiili-meşru mücadele yöntemine borçludur. Sendikal bürokrasiye ve aralarındaki rekabete, belediyenin işçi düşmanı tutumuna rağmen işçiler direndiler, kısmi de olsa kazanımlar elde ettiler. İşçilerin her seferinde inanç ve kararlılıkla iş durdurması kölece çalışma koşullarından ve sefalet ücretine mahkûm edilmelerinden kaynaklıdır. Çözümsüz bırakılan sorunları, iyileştirilmeyen çalışma koşulları ve düşük ücret sorunları yeni mücadelelerin konusu olmaya devam edecek.
Yoksul ve emekçi mahallelerinden İstanbul’un dört bir yanına, en ağır koşullarda çalışmak için dağılan işçiler bir kez daha haklarını mücadeleyle kazanmak yolunda ilerlediler. Henüz tam birlik sağlayamamış, sendikal bürokrasinin kuşatmasını kıramamış olsalar da dinamik ve direngen bir yapıyla buna muktedir olduklarını gösterdiler.
DİRENİŞLERDE OLALIM!
Kriz derinleştikçe Ağaç A.Ş. işçilerinde olduğu gibi, işçilerin çalışma koşulları ve ücretleri geri dönülmez şekilde kötüleşmektedir. İşçilerin hak alma mücadelesinin yükselişe geçtiği, direnişlerin arttığı bir yeni döneme kapı aralıyoruz. Bunun hepimize başlı başına görevler yüklediği açıktır. Bu görevleri sınıf merkezli ele almaktan başlayarak işçilerin gelişen mücadelesinin içinde yer almalıyız. Ağaç A.Ş. işçilerinin direnişi bu yönlerimizi geliştirme ihtiyacını daha yakıcı bir biçimde göstermiştir. Başlayan işçi direnişine günübirlik yapacağımız destek ziyaretlerinin önemsiz değilse bile yetersiz ve hedefsiz olduğunu görmeliyiz. İşçi sınıfıyla sıkı bir dayanışma içerisinde olmaya, sınıfın içinde ve dolayısıyla gelişen her mücadelesinin parçası olmaya ihtiyacımız vardır.
İstanbul’dan bir DDSB’li