Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca düzenlenen 8. Aile Şûrası “Türkiye Yüzyılında Ailemiz, İstikbalimiz” temasıyla 26-27 Ekim tarihinde Ankara’da yapıldı.
Şûrada Tayyip Erdoğan’ın LGBTİ+ ve kadın düşmanı söylemleri ön plana çıktı. Toplumsal gelişimi “modern dünya” diyerek sözde küçümseyen Erdoğan aile bağlarının zayıflamasına sebep olarak da bu gelişimi gösterdi.
İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasının ardından 6284 sayılı kanuna da yönelen saldırılar gündemdeki yerini koruyor. Yeni Anayasa tartışmaları sürerken 8. Aile Şûrası’nda, egemenler cephesinde tartışılanlar kadın hakları açısından önemli bir yerde duruyor.
EVLİLİK YAŞI YİNE GÜNDEMDE
Bireyin toplumsal yaşamla kurduğu bağı aile temelinde yorumlayan bir yaklaşımla hareket eden Erdoğan evlilik yaşının yükseldiğini dile getirerek bu durumdan yakındı. Ayrıca boşanmaların artmasını da “modern birey”le açıkladı. Evlilik önünde engel olarak görülen yoksulluğun “geçici” çözümü için ise bir proje uygulamaya konulacak. Aile ve Gençlik Bankası altında evlenmek isteyen genç kadın ve erkeklere faizsiz kredi imkânı sunulacak. Erdoğan bu projenin sermayesinin Gabar’daki petrol rezervlerinden sağlanacağını açıkladı.
AİLEYE BİÇİLEN MİSYON
“Kutsal aile” söylemini her türden argümanla desteklemeye çalışan egemenler Aile Şûrası gibi organizasyonlarla kürsü kullanmaktan da geri durmuyor. Yine Erdoğan’ın konuşmasında toplumun yozlaşmasının önüne bir set olarak aile kavramının koyulduğunu görüyoruz. Aileyi bir sığınak olarak tarifleyen Erdoğan bu sığınağın olmadığı toplumlarda intiharların, bağımlılıkların ve uyuşturucu kullanımının arttığını söylüyor.
Böylece halka sözünü verdiği görev ve sorumlulukları yerine getirmeyen devlet mekanizması, aile aracılığıyla toplumdaki “aşırılıkları” törpülemek istiyor. Yani giymesi gereken gömleği başka bir mekanizmaya giydirmeye çalışıyor. Egemenler için ailenin yapısının bozulması, bozulma nüvelerinin oluşması sistemin de çatırdaması anlamına gelmektedir. Hiç de haksız sayılmazlar! Erkek egemenliğin, sömürünün üretim alanlarından olan aile bu nedenle sistemin selameti için dizayn edilmek isteniyor.
CİNSİYETSİZLEŞTİRME POLİTİKALARI
Erdoğan, “Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdit, küresel güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikalarıdır.” dedi. Erdoğan’ın bahsettiği cinsiyetsizlik kadın ve erkek cinsi dışındaki cinsiyet ve cinsel yönelimler. Heteroseksüel erkek ve kadın dışındaki her cins ve cinsel yönelimi “azgın azınlık” olarak niteleyen Erdoğan “aile yapısının dinamitlenmesine izin verilmeyeceğini” söyledi.
85 MİLYON NÜFUS YETMEZ
Daha önce de “en az üç çocuk” çağrısı yapan Erdoğan, Şûra’da da bu çağrısını yineledi ve ekledi: “Boşuna, ‘en az üç çocuk’ demiyoruz. Çünkü bu toplumun özellikle ihtiyacı var. Detayına burada giremem ama bizim şu anda Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil. Çok daha fazla bir nüfusa ihtiyacımız var.”
Kadın bedenine sadece üreme merkezi olarak bakan düşünce bu şûrada da kendine alan buldu. Nüfus politikası olarak ele alınan “en az üç çocuk politikası”, kadının kendi bedeni üzerinde söz söyleme hakkının gaspını içeriyor. Düzenlenen 8. Aile Şûrası özellikle Anayasa değişikliği tartışmalarının sürdüğü bugünlerde nafaka, kürtaj, evlilik ve boşanma haklarına yönelik saldırıların boyutlanacağını gösteriyor.