[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
2 Mart 2023’te “100 yılın” seçiminde başkan adayını belirlemek için bir araya gelen “Millet İttifakı” kimin aday olacağını belirleme toplantısında (aslında kavgasında) dağılarak çıktı. 3 Mart’ta partisinin yetkili kurumlarıyla bir dizi toplantı sonrası Meral Akşener 6’lı Masa’nın “bir noter, bir kıskaç” olduğu iddiasıyla masayı terk ettiğini açıkladı. Yetmedi CHP’li İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarına ağırlıklarını koyup aday olma çağrısı yaptı.
Halkın, AKP-MHP faşist ittifakına yönelik öfke ve tepkisini kaldıraca çeviren, halka yalancı umutlar vadeden Millet İttifakı şimdi bir kriz içinde çırpınmaktadır. Şubat 2022’den yani yaklaşık bir yıldan bu yana süren ittifak, ortak yürüme çabası böylece ikinci büyük ortak İYİP’in masayı tekmelemesiyle son bulmuş oldu. Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP-MHP ittifakının halka yönelik topyekûn saldırısına, bunun yarattığı büyük öfke ve tepkiye karşı “demokrasi, liyakat, insan hakları, hakça ekonomik düzen, güçlendirilmiş parlamenter sistem, halkın kurtuluşu, tek adam ve faşizme karşı çare, ilkeler üzerinde bir araya gelme” gibi argümanlarla halka “umut” vadeden bu faşist blokun aslında dertlerinin de bu olmadığı açık bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Bir yıldan fazladır, hükümet programı, ekonomik krizden çıkış ve siyasal özgürlükler, ortak ilkelerle ülkeyi kaostan çıkaracak çalışmalar adı altında binlerce sayfa metinler hazırladıklarını, halkın kurtuluşunun bu olduğunu alay’ı vala ile anlatan bu faşist ittifak iş “başkan kim olacak” noktasına geldiğinde kılıçlarını çekmiş, boğazlaşma kavgasına girmiştir. Halkı kandırmak için hazırlanan vaatler işin süsü ve en kolay kısmı, güç paylaşımı ise asıl sorunun kaynağı olmuştur. Halkın demokrasi, özgürlük istem ve taleplerinin onların ihtiyaç duyduğu halk desteğini kazanmak için koca bir yalandan, sahtekârlıktan ibaret olduğu görülmüştür. İlkeler üzerinden varılacak bir anlaşmanın adayı önemsizleştirmesi beklenmelidir. Oysa burjuva-feodal siyaset için ilke devletin sopasını ele geçirmekten başka bir şey değildir. Halka ilkesel birlik, halkın çıkarı için birlik diye sunulan koca bir yalanı böylece kendileri de itiraf etmiş bulunuyorlar.
Değişim isteyen halkın özlemleri onlar için sadece halkı daha fazla ezmek için gücü ellerine geçirmekten ibarettir. Kendi aralarında esas gücün kimin elinde olacağı, devletin dümenine otururken avantajın kimde olacağı hesabı söz konusudur. Halkın yaşadığı acı, çile, ağır baskı, sömürü, aşağılanma, ezilmişlik, yok sayılmışlık umurlarında değildir. Onlar kendi temsilcisi oldukları patron-ağa kliğinin kirli hesapları, çıkarları ve siyasi ikballeri için vardır. O noktada uzlaşamadıklarında halkın çıkarları için “bir araya gelerek, halkın ve milletin geleceğini kurtarıyoruz” argümanlarının üstünde gecikmeksizin tepinirler. Meral Akşener ayrılırken “masanın” niteliklerini de ortaya serdi. Aslında Tayyip Erdoğan ve şürekasıyla aynı yapıda ve özellikte olduklarını adeta öfkeyle haykırdı. Heveslerinin ve isteklerinin, yöntemlerinin, hayallerinin Tayyip Erdoğan’la türdeşliğini tüm açıklığıyla ifade etmekten geri durmadı. İYİP’in 6’lı Masa’ya vedası bu kirli, bir avuç sömürücünün, faşist partinin çıkarlarının ortaklaşamamasından kaynaklı olduğunu göstermiş oldu.
6’lı Masa’ya örgütsüzlükten, zayıflıktan, dağınıklıktan umut bağlayan, değişimin bu ittifakla olanaklı olacağına inanan halkımız seçime “bir kala” yaşanan bu dağılmayla büyük “bir hayal kırıklığı” içine girmiş görünmektedir. Yine AKP-MHP faşist blokunun gitmesine umut bağlayan, seçimlerle yatıp, seçimlerle kalkan, 6’lı Masa’dan umut devşiren reformist güçlerinde “sükûtu hayal” içine düştüğü, düne kadar övgüyle bahsettiği devletin dümenine geçmesinde sorun görmediği İYİP’in gerici-faşist karakterini masayı dağıtan “ihanet”le keşfetmiştir! Şimdi 5’li Masa güzellemesi, İYİP’in zaten faşist olduğunu anlatma zamanıdır onlar için! Yine halkı kandırma, halka gerçeği eksik anlatma görevi üstlenilecektir.
Depremle gelen felaketin yüz binleri katlettiği, milyonları evsiz bıraktığı tüm sonuçlarıyla halka çile, acı, zulüm olarak dönmeye başladığı, şimdiden tüm halka ekonomik faturasının ödetilmeye çalışıldığı ağır koşullarda faşist burjuva-feodal güçlerin mücadelesi gündemin merkezine oturmuştur. Halkın çilesine yabancılaşmış bu çürümüş unsurlar depremle çürümüşlüğü ortaya çıkan sistemin en sadık bekçileri olduklarını da ispatlıyor.
6’lı Masa’da yaşanan dağılma, onun yarattığı kriz ve Erdoğan’ın işine yarayacak sonuçlar kuşkusuz faşist kliklerin güç değişimi açısından önemlidir. Bu durum faşist kliklerin mücadelesinde kartların yeniden dağıtılması durumudur. Ancak ortaya çıkan bir başka sonuç vardır ki tüm faşist partilere umut bağlayan yaklaşımlar, halka bunu umut diye sunan anlayışlar da bir siyasi kriz içindedir. Faşist partilere yönelik güvenin, onlardan umut beklemenin, seçimlere kilitlenmiş yaklaşımın halka dün de bugün de yarın da sadece geleceksizliği öğütlemekten başka bir anlamı yoktur. Tam da şimdi bu kriz içinde, kayıkçı kavgasının halka ihanet, tek adam rejimini beslemek olduğu düşüncesi gelişecektir. Oysa bu faşist ittifaklar başından itibaren halk düşmanlığıyla hareket etmekte, halkı kandırmak ve bir dolgu malzemesi olarak kullanmak üzere siyaset üretmektedir. Bu nitelikleri ile halka sundukları yalancı umutlar, vaatler ise 6’lı Masa’nın dağılmasında görüldüğü gibi çıkarları söz konusu olduğunda tüm gerçekliğiyle ortaya çıkmaktadır. Bu seçimlerle, güç değişimin sağlanması, Millet İttifakı’nın seçimi kazanması sonrasında daha berrak ortaya çıkacak bir şeydi. Ne faşist sisteme ne onun ürünü olan faşist partilere bağlanacak bir umut, beklenti olmaması gerektiği açık bir gerçek olarak yüzümüze çarpmalıdır.
Halkın örgütlü, kendi çıkarları için mücadele eden, geleceği ancak bu sistemi yerle bir eden bir yönelimle kurtuluşa ulaşacağı açıktır. Faşist düzenin, faşist partilerin halkı kandırmasına karşı mücadelemizi büyütelim. Halkın yalancı umutlarla kandırılmasına da bu yalancı umutların yarattığı yalancı hayal kırıklıklarından da kurtulması için daha fazla mücadele, daha güçlü bir devrimci çalışma, daha fazla halkın örgütlü gücünü açığa çıkarmaya odaklanalım. Parlamentarizme, seçimle gerçekleşecek kurtuluş hayaline karşı duralım, Tek Çare DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ şiarıyla mücadeleyi büyütelim.