HABER MERKEZİ- Adana’nın Seyhan ilçesinde, 11 Ekim 2015’te Ankara Katliamı yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen protesto eylemlerinde annesi Kamile Dora’nın kucağındayken vurulan 3 buçuk yaşındaki Tevriz Dora’nın ölümüne ilişkin polis memurları A.Ü., Ö.G. ve S.T. hakkında soruşturma tamamlandı. “Olası kastla adam öldürme” ve “yaralama” suçlamalarıyla hazırlanan iddianame, Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 3 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün görülecek.
VALİLİK SİLAHI TESPİT EDEMEDİ
Küçük Dora’nın eylemler sırasında ara sokaklarda rasgele ateş açan polisler tarafından öldürülmesi sonrası Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı. Dosyaya gizlilik kararı getirildi. Savcı, olayın yaşandığı yerde görev yapan polisler hakkında soruşturma açılması için Adana Valiliği’ne başvurdu. Valilik, polisler hakkında soruşturma izni vermedi. Valiliğin gerekçesinde, “Olay yerinde bulunan mermilerin hangi silahtan atıldığı yönünde yapılan kriminal uzmanlık raporunun ölüm olayına neden olan silah olduğuna dair bir bilgi ve emareyi ifade etmediği, soruşturma kapsamında düzenlenen raporlarda çocuğun ölümüne sebebiyet veren silah ve kullanıcısının tespit edilemediği, çocuğun ölümünden görevli polis memurları tarafından kullanılan silahtan çıkan mermi ile yaşamını yitirdiğine dair beyan, bilgi, belge ve düzenlenmiş rapor bulunamadığı belirtildiğinden (…)” iddialarına yer verildi.
AYM’DEN ‘YAŞAM HAKKI İHLALİ’ KARARI
Dora ailesinin avukatı Yasemin Dora Şeker, Konya Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Bunun üzerine polisler hakkında soruşturma izni verildi. Savcı, polisler hakkında “takipsizlik”, küçük Dora’nın ölümüne dair ise “daimi arama kararı” verdi. Av. Şeker, 2018’de dosyada etkili soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM, 28 Aralık 2021’de yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek polisler hakkında etkili soruşturma yapılmasını istedi. Savcı, bunun üzerine 3 polis hakkında “olası kastla adam öldürme” ve “yaralama” suçlamalarıyla iddianame hazırladı.
ATK RAPORU
İddianamede, Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nun 9 Kasım 2015 tarihli uzmanlık raporuna yer verildi. Raporda, Tevriz Dora’nın giysiler üzerinden alınan svap alma bantlarında atış artıklarından “antimona” rastlanmadığı ve giysiler üzerinde ateşli silaha ait herhangi bir deliğe rastlanılmadığı ileri sürüldü.
İddianamede, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) 28 Aralık 2015 tarihli ayrıntılı otopsi raporuna da yer verildi. Raporda, “Kimya İhtisas Dairesi’nin raporuna göre; kan ve göz sıvısında alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı, kanda uyutucu-uyuşturucular dahil sistematik olarak aranan diğer maddelerin bulunmadığı, küçüğün vücudunda 1 (bir) adet ateşli silah ürünü giriş yarası saptanmış olup; oluşturduğu yaralanmanın müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olduğu, ateşli silah giriş yarası, cilt-cilt altı ve kemik doku bulgularına göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, Küçüğün vücudundan ateşli silah ürünü elde edilmediği, Küçüğün ölümünün ateşli silah ürünü yaralanmasına bağlı kafa kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiği kanaatini bildirir rapordur” denildi.
ZIRHLI ARAÇ KAMERASI FAAL DEĞİLMİŞ
Olay günü bölgede bulunan zırhlı araç kamerasının dair istenen yazılar da iddianame yer aldı. 01 A 0533 plakalı zırhlı aracın kamerasının 11 Ekim 2015 günü saat 00:45’te kendiliğinden kapandığı, açmaya çalışıldığı ancak faal duruma geçmediği, aracın kamera kayıt sisteminin gayri faal durumda olduğu, aracın 12 Ekim’de servise gönderildiği ve arıza hakkında bilgi verildiği belirtildi. 13 Ekim tarihli emniyet tutanağında ise, “Polis ekiplerine ait zırhlı aracın lastiğinin 11.10.2015 tarihinde gerçekleşen olaylara müdahale edilmesi esnasında gösterici grup tarafından ateşli silah sıkılması sonucu patladığı ve tamir için götürüldüğü işyerinde lastikte yedi adet saçma izi olduğunun saptandığının belirtildiği” denilerek, olaya dair kayıtların olmadığı ileri sürüldü.
İHBAR VAR KİŞİ YOK
İddianamede, 13 Ekim 2015 tarihinde emniyete “0543 643 64 83” numaralı hat ile e-posta yoluyla geldiği ileri sürülen, “Sayın: ilgililer Mithatpaşa Mah. ve Denizli Mah. Birçok noktasında esnafa tehditle dükkanlar kapattiriliyor, ve küçük bir kız çocuğu saldırganlardan gelen bir kursunla öldü, evet gereken neyse yapiliyor fakat, daha ileri adimler atilmiyor. Halk bunlara boyun eymek zorunda değil gereken adimlerin atilmasini talep ederiz, aksi takdirde basbakanlık ile iletişime geçilecektir. Saygilarimla” ihbara yer verildi. Ancak söz konusu kişinin bulunamadığı iddia edildi.
Olay yerinde toplanan kovanlara dair Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 5 Ocak 2016 tarihli uzmanlık raporu yazısı iddianamede yer aldı. İnceleme konusu kovanların yapılan karşılaştırılmalarında, aralarında herhangi bir irtibatın bulunmadığı sonucuna varıldığına işaret edilerek, “ayrıca müşteki vekili tarafından sunulan görüntü (Dicle Haber Ajansının kaydı) ve fotoğrafların Emniyet Birimince yapılan incelemesi sonucunda; 13.04.2016 tarihli tutanakta görüntülerdeki yaralı şahsın saçma yarası ile yaralanmış olduğunun, bu saçmaların yivsiz av tüfeğinden atılmış olduğu, bu tür silahların örgüt yandaşı eylemci gruplar tarafından kullanılmakta olduğu, yapılan izlemede olayın nasıl ve ne şekilde meydana geldiği gösterir herhangi bir görüntüye rastlanılmadığının belirtildiği” denildi.
“HAVAYA ATEŞ ETTİM” SAVUNMASI
Polisler, verdikleri ifadede suçlamaları reddederek “uyarı amaçlı olarak havaya ateş ettiklerini” savundu. Polislerden Ö.G. eylemci grubun dağılması için “havaya uyarı ateşi” açtığını ve inceleme yapılan kovanların, olay yerinde bulunan kovanların olduğunu düşündüğünü söyledi. Ö.G., “Ancak ben bu ateşleri havaya yaptım. Tevriz Dora isimli çocuğun ne şekilde öldüğünü bilmiyorum. Zaten öldüğü saatlerde benim öyle bir olayın meydana geldiğinden haberim yoktu. Yanlış hatırlamıyorsam çocuğun öldüğünü ertesi gün öğrendim. Bu çocuğun öldürüldüğü sokakta da bulunmadım” şeklinde kendini savundu.
POLİSİN ATEŞ AÇTIĞI TUTANAKLARA İŞLENMEDİ
İddianamede, olay yerinde polislerin silahlarından çıktığı tespit edilen mermi kovanlarının bulunduğuna işaret edilerek, “(…) kolluk kuvvetine ateşli silahla karşılık verildiğinin olay tutanaklarına işlenmediği ve bir çocuğun ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak öldüğü vakada ölümün kamu gücünün kullanımına bağlı olarak gerçekleştiği iddiası yeterli maddi ve kanıtlamaya elverişli temele sahip olup bu haliyle makul şüpheyi aşan bir niteliği haiz bulunduğu, ölümün kamu gücü kullanımına bağlı olarak gerçekleştiğinin kabulü gerektiği (…)” denildi.
CEZA TALEBİ
İddianamede, Kriminal Uzmanlık raporunda belirtilen tabancanın komiser yardımcısı Ö.G.’e ait olduğu, A.Ü.’nün zırhlı aracın kulesinden havaya doğru “uyarı atışı” yaptığını beyan ettiği, şüphelinin bu beyanlarının tanıklar M.G. ve A.K. isimli polis memurlarının beyanlarıyla da uyumlu olduğu kaydedildi.
Olay günü polisler dışında ateş eden farklı şahısların bulunamadığına dikkat çekilerek, “(…) toplumsal olaylarda ateş ederek müdahale eden şüphelilerce başkalarının yaralanabileceği veya ölebileceğinin öngörülebilir olduğu, şüphelilerin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmelerine rağmen fiili işledikleri, olay yeri bulguları, beyanlar ve Anayasa Mahkemesinin kararına göre ölüm neticesinin muhakkak değil, muhtemel olduğu ve söz konusu atışları yapan şüphelilerin istemedikleri neticenin gerçekleşmesini kabullenerek hareket ettikleri, her ne kadar ölümü ve yaralanmaya neden olan ateşin hangi şüpheli tarafından yapıldığı belirlenememiş ise de yaşanan olayda ateş ettikleri tespit edilen şüphelilerin ortak sorumluluklarının bulunduğu, olası kasta iştirakin mümkün olmadığı kabulünün somut olay açısından geçerli bulunmadığı, zira şüphelilerin olay öncesinde toplumsal olaya müdahale etmek ve göstericileri dağıtmak amacıyla TCK’nın 37/1 maddesi kapsamında birlikte hareket ettikleri, şüphelilerin ateş etme dolayısıyla başkasının da vurulabileceğini öngördükleri halde ateş etme eylemini gerçekleştirmek suretiyle üzerlerine atılı çocuk Tevriz Dora’ya yönelik olası kastla adam öldürme ve Bedia Dora’ya yönelik olası kastla yaralama suçlarını işledikleri hususunda tüm dosya kapsamı ve Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığında yeterli şüphenin bulunduğu anlaşılmakla, Şüphelilerin yargılamasının mahkemenizde yapılarak, eylemlerinin sübutu halinde yukarıda yazılı sevk maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına” değerlendirmesine yer verildi.
Kaynak: MA