HABER MERKEZİ- Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nde bulunan, 9 yıl hapis cezası alan tutsak Yeliz Toy, 3 yaşındaki kızı İdil Elvan’dan ayrılmak zorunda kaldı. Görülmüştür.org’dan Adil Okay’a mektup yazan Yeliz Toy 3 yaşındaki kızı İdil Elvan’dan ayrılmak zorunda kaldığını fakat asla inancını ve onurunu teslim etmeyeceğini belirtti.
Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nden tutsak Yeliz Toy’un mektubu şu şekilde:
“Hücreler, demir parmaklıklar, tel örgüler yarınları aydınlığa çevirme umudumuzu engelleyemiyor,
‘’Kimi zaman doğruyu ifade eden
İki satırlık bir yazı,
Bir fikir
Yürekleri ayağa kaldıran
Bir türkünün çığlığı
Saza vurulan bir mızrap.
Atom bombasından bile güçlüdür. ‘’
Yarına dair var olan düşlerimiz, dünün ve bugünün gerçekliğinden geçerken yaşama ve insana dair güzelliklerin ellerimizin altından kayıp gittiğine tanık oluyoruz. Öyle ki zaman; bilinmeyenlerin ardındaki bilinenleri, sonuçların ardındaki nedenleri gizlercesine kocaman karanlıklar getiriyor yaşamlarımıza. Karanlıklar artıkça bilinenler ve nedenler silikleşiyor. Geriye sonuçlar ve bilinmezlikler kalıyor. Zamanın gerisindeyiz şimdi… Birbirimize tahammül edemediğimiz, farklılıklarımız düşmanlık olarak algılayıp yan yana gelmediğimiz yerde…
Gönderdiğiniz kartları aldım. Nasılsınız? İyi olmanızı umuyorum. Bizler yaşanan tüm olumsuzluklara (…) rağmen iyiyiz. Hücreler, demir parmaklıklar, tel örgüler ne umutlarımızı ne de yarınları umuda, aydınlığa çevirmemizi engelleyemiyor. Tüm olumsuzluklara rağmen kahkahalarımızı, düşlerimizi yok edemiyorlar. Bitiremedikleri için halkı teslim almak adına her tarafı hapishaneye çevirerek kendilerini ancak bu şekilde yönetebiliyorlar(…) Ama yanılıyorlar, hiçbir güç; inancını büyüten ve umudu büyüten halkı teslim alamaz.
Bundan kaynaklıdır ki düşündüğüm için aydınlık sabahlara uyanabilme adına 3 yaşında (İdil Elvan ) kızımdan ayrılarak 9 yıl hapis cezası vererek kızımı annesiz, beni kızımsız bırakarak hapishaneye atarak, ıslah edebileceklerini sandılar. Her şeye rağmen onurlu ve dik kalmaktır asıl mesele. Çocuğunuzdan ve sevdiğiniz ailenizden ayrı da kalsanız düşüncenizi ve inancınızı teslim etmemektir. Özlem de duysanız her an aklınız da olsa da, en güzel zamanlarınızda olmasa da en güzel ve en onurlu düşüncenizi çocuğunuzla bir saat geçirmenize değerli kılıyor.
Sevgili Adil; bunca yaşanan olumsuzluklara rağmen hapishanenin penceresinde gördüğünüz iki kumru dahi dışarıda halen bitmemiş güzellikleri içinizde yeşertiyor. Bize umut veriyor.
Bu umut benim hapishaneden çıkınca artık tel örgülere değil, ucu ve sonu görünmeyen maviye, eşimle, çocuğumla bakmamı, hayata daha sıkı bağlanmamı sağlayacak.
Düşlerimde, 3 yaşındaki kızımı iki ayda bir açık görüşlerde görebilme, sadece bir saat hasret giderme koşulu olmayacak, kızımın da ziyaret bitişinde “Artık eve gidelim, burada çalışma” diyen gözleri dolu dolu olmayacak. Annesinden ayrı tek başına kalmayacak.
Kızımın düşlerinde elimi tutan, beraber şeker yiyebildiğimiz, tel örgülerin, “ziyaretiniz bitmiştir” diyen gardiyanların olmadığı bir hayat olacak.
(…)
Hapishane okuldur. Pratikte yaşadığınız tüm deneyimleri hayatınızın her alanına yaydığınız yerlerdir. Duvarlarımızda savaşın içinde öfkeyi gözlerinde büyüten çocukların, sevdiğiniz ülkeyi mücadelenin en onurlu yerlerine sürükleyen devrimcilerin fotoğrafları vardır. Tabi ailenizin de.
Yazılacak anlatılacak çok şey var. kendinize ve görülmüştür ekibine çok iyi bakın. Sizleri çok seviyoruz.”