Türkiye’de ve dünyada kadınlar, kadın örgütleri, devrimci ve demokrat kurumlar 25 Kasım gündemi ile çalışmalarına başladı. Biz de 25 Kasım’ın tarihsel niteliğine uygun sürece hazırlanıyoruz. Yaygın bir anlayış olarak kadınların gündemini sınıfın gündeminden soyutlayarak örgütlenmeye çalışılan bu sürece karşı, devrimci tarzda kadınların taleplerini kavrayalım, bu talepleri politik olarak örgütleyelim. İçinden geçtiğimiz bu süreci, bu süreç içerisindeki hakim sınıfların durumunu, çelişkilerini, halkı ve çelişkilerini, kadınları ve çelişkilerini etkin şekilde inceleyerek, bulunduğumuz her alanda halk kitleleri içerisinde aktif çalışalım.
Bugün emperyalist kapitalist sistemin derinleşen krizi çok yönlü açığa çıkmış sistem hem kadınlar nezdinde hem de işçi sınıfı ve ezilenler nezdinde teşhir olmuş durumda. Halk hareketleri bunun en temel yansımasıdır. Polonya’da kadınlar “kürtaj yasağına” karşı sokaklara çıkarken, dünyanın dört bir yanında halk hareketlerinin kendiliğinden niteliği son derece açık şekilde çeşitli sokak eylemliliklerine; bu sokak eylemlilikleri ise devlet kurumlarına yönelen şiddet eylemleri halini almaktadır.
Emperyalist kapitalist sistemin sahipleri gelecekte kendilerini nelerin beklediğini görmek için AR-GE (Araştırma-Geliştirme) çalışmalarını sürdürmekte bunun için kitlelerin çelişkilerini araştırmakta, dünyanın dört bir yanındaki halk hareketlerine özel ilgi göstermektedir. Bu kapsamda İngiltere merkezli bir danışmanlık şirketi yaptığı araştırma ile ilgili 2020 Ocak ayında çok çarpıcı bir açıklama da yapmıştı. Ayaklanmaların yaşanabileceği ülkeleri gösteren siyasi risk haritasında yılın ilk altı ayında 125 ülkenin 75’inde halk ayaklanmaları riskinin artacağını öngören şirket, kitlesel ayaklanmalara ilişkin aşırı riskin bulunduğu ülke sayısı 2019 yılında 12 iken 2020 yılında 20’ye çıktığını açıklamıştı.
Türkiye’de ise halkın hem dünyada yaşanan gelişmelerin bir parçası olarak sokaklarda tepkisini koymaya çalıştığı çok çeşitli eylemler gelişti. Bu eylemler lokal de olsa ülkede yaşanan ekonomik, siyasal krizin faturasının halka kesildiği onlarca yeni yasa ve politikaya karşı gelişmekte idi. Bugün de başta kıdem tazminatının gasbı olmak üzere pandemi bahane edilerek milyonlarca işçinin işten çıkarılması ve kısa çalışma ödeneğiyle yaşamaya zorlanması, nafaka hakkının gasp edilmesi, esnek çalışma koşullarında işçilerin her dakika işten çıkarılma tehditleriyle çalışmaya zorlanması, sendika örgütlenmelerinin imkansız hale getirilmesinden grev yasaklarına, zamlardan, vergilerin artırılmasına, katmerlenen bir sömürü politikası hayata geçirilmektedir. Patronların ise vergi indirimlerinden teşviklere kadar tüm süreç boyunca korunup kollandığı bir tabloda, Türk devleti de halk nazarında teşhir olmakta halkın sistemden memnuniyetsizliği, saymakla bitmeyecek hak gasbına gösterilen ve bugün henüz mırıldanma biçiminde olan tepkisinden anlaşılmaktadır. Ancak bu gerçekler sadece sistemin anlaşılması bakımından değil sisteme karşı sınıf ve olguların gerçekliği bakımından da iyi okunması gereken bir nitelik taşımaktadır. Önümüzdeki süreç başta kadınlar olmak üzere bir yanda devletin azgınca saldırılarına gebe iken etkin kitle eylemliliklerine de gebedir. 25 Kasım’a bu koşullar içerisinde hazırlanıyoruz.
Peki, 25 Kasım’a hazırlanırken somut gerçeklik ışığında nasıl bir politika etrafında ilerlemek ve çalışmak gerekiyor? Kadın kitleleri bu tablonun neresinde? Bizim kadın kitleleriyle ilişkimiz ne durumda? Bu gerçekliğe uygun sürece nasıl hazırlanmalıyız? Öncelikle tüm dünyada açığa çıkan bu saldırılara maruz kalanların yarısını kadınlar oluşturuyor. Doğal olarak direniş ve mücadelenin de yarısını kadınlar oluşturmakta. Kadınların ezilenin ezileni olma gerçeklikleri bağlamında bu direniş ve mücadelede yerlerini alması ise örgütlülüklerine bağlı bir biçimde şekillenecektir. Bizim rolümüz ise tam olarak orada açığa çıkmakta. Kadın mücadelesine bugün rengini veren, kadını da erkeği de sadece cinsel kimliklerine hapseden akımlar ve bu akımların yön verdiği hareketlere karşı esas olarak kadınları ve halkı sisteme yönelten bir anlayışla çalışmalarımızı örgütlemeli, politikalarımızı bu zeminde en geniş kesimlere ulaştırmalıyız.
Sistemin sahipleri krizini aşmak için her türlü saldırıda pervasızlaşmakta, savaş politikalarına azgınca sarılmaktadır. Bu politikalarının etkin bir parçası olarak kadınlara yönelimi ise vahşi bir boyut kazanmıştır. Kadınların ana ilham kaynakları ise yine kadınlardır. Sınıflar mücadelesi boyunca binlerce kadın bu mücadeleye ilham olmuştur. Sınıf uzlaşmacılığı; kitlelerin kendiliğinden hareketine doğal olarak kadın kitlelerinin kendiliğinden hareketine yön vermeye çalışıyor. Hakim sınıflar ise risk haritaları çıkararak tüm dünyada hazırlık içerisinde olduğunu ilan ediyor. Kadınları bu derinleşen çelişkiler etrafında örgütleyen bir yol haritası ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne ve bu günün tarihsel önemini kavrayarak hazırlanalım. Bu çalışmaları, savaş olgusunu, kadınların bu savaş içerinde konumunu, savaşçı kadınların cüretlerinden ilham alarak örgütleyelim. Bunun bir parçası olarak kadın kitlelerinin Demokratik Halk Devrimi’ne seferber edilmesi perspektifi ile işsizlik, yoksulluk ve şiddete karşı mücadelede kadın kitlelerinin öfkesine politik içeriğik vermek için disiplinli bir çalışmayla 25 Kasım’a hazırlanalım. Son süreçte kadın kurtuluş mücadelesinin en ön saflarında ölümsüzleşen Rosa ve Asmin yoldaşların kadın bilincine, bu bilinçle işçi ve emekçi kadınlara, savaşı ve savaşın kaçınılmazlığını, bu kaçınılmazlık içerisinde örgütlenmenin zorunluluğunu kavrayalım/kavratalım. Tüm bu süreci devrimci bir pratikle birleştirerek çalışma alanlarımızda her kapıyı çaldığımız, her işyerine girdiğimiz, etkin bir kitle çalışmasına dönüştürelim. Materyallerimizi kitlelerle buluşmak için aktif kullanalım ve bu süreçte en yakından en uzağa, kolaydan zora, basitten karmaşığa çevremizdeki tüm kadınları daha aktif kılarak edilgenlik olgusunu kendimizden başlayarak parçalayalım. Komisyonlarımızı işletip tüm çalışma alanlarında kadınları çalışmalarımızın parçası haline getirerek mücadeleyi daha güçlü sahiplenmelerini sağlayarak YDK’da örgütleyelim/örgütlenelim.
Bir YDK Okuru