Türkiye’de bir süredir devam eden karıştır-barıştır eksenli CHP politikaları Alevilerden sonra Kürtlere de uzanarak yeni bir boyut kazandı. CHP, İYİP, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVAP ile oy devşirdiği, sisteme yedeklediği Alevilerle katliamcılarını barıştıran ve geçmişin üzerine bir perde çekmeye çalışmaktadır. Halk kitlelerini öfkesini ve tepkisini sisteme yedekleme gayretindedir. Bu eksende TC tarihinde faşist sistem partilerinin esasta katliamların üzerini örttüğünü görmekteyiz. ABD ve AB emperyalistlerinden icazet alan ve kendisini geleceğin cumhurbaşkanlığına hazırlayan Kılıçdaroğlu oy devşirmenin aracına dönüştürmeye çalıştığı “katliamlarla yüzleşme” eksenli buluşmalarına devam ediyor. Hesaplaşmaya konu katliamların arka planında hem CHP hem de ortaklarının bizzat failidir.
Esasta Kürt ve Alevilere dönük katliamların baş faili olan CHP, Şeyh Sait’le başlayarak Dersim’e uzanan devamında iktidar olduğu her dönemde Aleviler ve Kürtlere dönük yeni katliamlar organize eden bir tarihsel hafızayla yeniden iktidar adayı olarak karşımıza çıkmıştır. Ortaklarını ise Sivas Madımak Otel’de ve 90’lı yıllarda dozunu artırarak özel olarak T. Kürdistanı’na JİTEM eliyle yapılan faili belli katliamlardan hatırlamaktayız.
28 Aralık 2011’de Roboski’de faşist TC ordusuna ait savaş uçaklarıyla 17’si çocuk 34 Kürt köylüsü kaçakçılık yaparken bombardımanla katledilmişlerdi. Sonrasında adalet arayışına başlayan Roboskili aileler hukuki hiçbir sonuç alamadıkları gibi faillerin aklandığı bir süreci izlemek zorunda bırakıldılar. Hiçbir yargılama yapılmadığı gibi hak ihlali kararlarının dahi TC tarafından tanınmadığı bir süreç gelişti. Katliamdan kısa süre sonra CHP’nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu o dönemi sessizlikle geçiştirerek “helalleşmeye” sırtını dönmüştü. TBMM İnsan Hakları Komisyonuna gelen Roboski Katliamı dosyası faşist sistem partileri tarafından demagojik söylemlerle hasır altı edilirken HDP’li vekiller dışında cılız bir ses dahi çıkarılmadığını hatırlamak gerekmektedir. Yine geçtiğimiz 20 Temmuz’da Zaxo’da faşist TC güçlerinin havan saldırısıyla 9 kişinin katledildiği 23 kişinin ise yaralandığı bir başka katliam daha gerçekleştirilirken CHP ve şürekâsından Zaxo Katliamını görmezden gelen bir tutum alınması hiç de şaşırtıcı olmamıştır. Söz konusu devletin bekası ise Cumhur ve Millet ittifaklarının birleşmekte beis görmedikleri bu katliamla bir kez daha görülmüştür. Devletine zeval getirmeyen sistem partileri katliamda birlik ve sessizlik politikalarıyla halk kitlelerine dönük saldırılarda her anlamda ortaklaştıklarını göstermişlerdir. Millet İttifakı söz konusu olan bu ortaklıkta emperyalist efendilerinden icazet aldıktan sonra şirin, barışçıl, demokrat vs. pozlarıyla ekonomik kriz ve katliamlardan geçirilerek sistemden uzaklaşan halkı AKP-Erdoğan karşıtlığıyla, “Alevi-Kürt Kemal” ifadeleriyle “kazanma” hevesindedirler. Dolayısıyla 12 yıl sonra gelen “helalleşme”nin iktidara giden yolun adımlarından biridir. Helalleşmenin seçimler yaklaşırken gerçekleştiriliyor olması tesadüf değildir. Kılıçdaroğlu’nun CHP dönemi boyunca ikiyüzlü tavrı egemenlere halka dönük saldırıların garantörü olacağının mesajını verirken mevcut iktidara da halka saldırılarda ortaklığının devam edeceği mesajını iletmektedir. Diğer yandan iktidar cephesinden de yükselen ses katliamı meşrulaştırmanın bir diğer ayağını oluşturmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu helalleşmenin yaraları sarmanın ve yenilerinin yaşanmamasının işareti olduğunu ifade ederken ekonomik krizle beli bükülen ve her geçen gün daha da yoksullaşan halk kitlelerine “bekleyin” demenin ötesinde bir şey ifade etmemektedir. Dünya ekseninde gelişen ve emperyalist-kapitalist ülkelerde dahi sarsıcı etkiler yaratan ekonomik kriz bizimki gibi yarı feodal, yarı sömürge ülkelerde daha derin yaralar açmakta ve açlığı, yoksulluğu, sefaleti büyütmektedir. Dolayısıyla üretici güçlerin gelişiminin güdük kaldığı, tarım üretiminin emperyalistlere peşkeş çekildiği Türkiye’de krizin daha da derinleşmesi kaçınılmazdır. Bu kriz TC’de değişmesi muhtemel iktidar ya da koalisyon hükümetleri açısından da değişmesi olası görünmeyen bir girdaba dönüşmüştür. AKP-MHP faşist blokunu içine çektiği gibi olası iktidarları da içine çekecek halkın sistemden daha köklü kopuşlar meydana gelmesinin önünü açacaktır. Faşist sistem partileri katliamlarla ‘helalleşme’ derdiyle oy hesapları yaparken halkın katliamların hesabını soracağı demokratik halk devrimi mücadelesiyle buluşması gerektiği açıktır.
Her geçen gün daha da büyüyen öfke, mevcut durumda sistem partileri tarafından yeniden sisteme kanalize edilmeye çalışılırken halkın sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap olamadıkları ve olamayacakları açıktır.